Minareler, hemen her caminin yanında gördüğümüz göğe doğru uzanan farklı renkte, desende, mimaride, uzunlukta ve nitelikle olan yapılardır.
Günde beş vakit ezan sesi duyulur minarelerden ve namaza çağrı yapar minarelerin hoparlörleri.
Peki başka ne anlatır minareler, ezan ve çağrının dışında? Ne söyler bizlere tüm insanlara…
Tarihin canlı tanıklarıdır minareler. Yapıldıkları günden bugüne her ne kadar tamirat ve restorasyon geçirseler de temellerinden alemlerine[1] kadar tarihe olan tanıklıkları yüzyıllarca devam etmektedir.
Bir çarşamba günü kendimi, Konya ili Ereğli ilçesi Ulu Camiinin minaresinin gölgesinde buldum. Temelinden, kaidesine, gövdesinden alemine kadar baktım gördüm dinledim.
Öyle ki; çok şey anlatıyordu Ulu Camiinin minaresi. Yanıbaşında duran Ulu Camii 1426 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yapılan son Ulu Camiidir. Neden son Ulu Camii dersek, minarenin mimari özellikleri ile caminin özellikleri eşleştirildiğinde minarenin camiden daha eski olduğu ortaya çıkmaktadır. Ulu Cami geleneğinin bir Selçuklu mimari geleneği olduğu hatırlanacak olursa, minarenin ve yanıbaşındaki Ulu Caminin ilk mimari sahiplerinin Selçuklu Devleti olduğu anlaşılacaktır.
Bugünkü caminin sahibi Karamanoğlu Mehmet Bey’in büyük bir ihtimalle harap bir durumda olan Ereğli Ulu Camii’ni yeniden yaptırdığı ve kitabesine adını verdiği düşünülmektedir.
Peki, camisinden daha eski olan ve gerek taş işçiliği gerekse çinileri ile bölgedeki diğer minarelerden çok ayrı bir yere sahip olan bu minare bize ne anlatır.
Sadece bir minare olmadığı aynı zamanda bir gözetleme kulesi olduğunu, dümdüz Konya ovasından gelebilecek tehlike ya da işgallere karşı bir ön habercilik yaptığından bahseder bize.
Mimari özellikleri de çok farklıdır diğer emsallerinden. Kaidenin ilk kısmı beyaz mermerden yapılma ve kare bir tabana oturmaktadır. İkinci kısım, yine beyaz mermerlerden olup köşelerde meydana getirilen üçgen piramitlerle biraz daralarak sekizgen şekline dönüşmektedir. Üçüncü kısım, kırmızı taşlardan yapılmış olup yine sekizgendir. Sekizgenin her yüzü üzeri oval altı düz kemerlerle süslenmiştir. Dördüncü kısım çok az daha daralarak altıgen şekline dönüşmekte ve kabartma iki çizgiyle bitmektedir. Beşinci kısım, silindir şeklindeki şerefeye kadar yükselmektedir. Altıncı kısım, 5-6 sıra halindeki sarkıtlarla bir çiçek gibi açılarak şerefeyi meydana getirmektedir. Yedinci kısım ise minarenin külahıdır 40 m. yüksekliğinde olan minarenin silindir şeklindeki gövdesi üzerinde beyaz saçlarla meydana getirilmiş 10 kuşak vardır. Tabandaki ilk kuşak kalın olup üstü mavi çinilerle kaplıymış bugün çok az bir çini parçası kalmış.[2]
Kaidesinde bulunan ender taş oyma işçiliği kayda değerdir ve minareye ilk kez bakanların dikkatini ilk çeken iki yerden biridir.
Gözetleme kulesi vazifesi de yaptığını söylediğimiz bu minarenin bizlere neler anlattığını hem mimarisinde hem de şerefesine çıkıp Konya ovasına baktığımızda daha net görürüz.
Hititlerin kutsal kenti Tuvana’dan, Roma’nın güçlü kenti Herakleia’ya oradan Ereğli’ye uzanan serüvende her ne kadar bu minare tüm yüzyıllarda ayakta olmasa da onun şerefesinden baktığınızda uçsuz bucaksız Konya ovasında yaşanan, Ereğli topraklarında yaşanan tüm savaş ve yıkımları, bereket ve kuraklıkları görürsünüz.
Selçuklularla başlayan Türk-İslam akınlarını, Karamanoğulları dönemini akabinde gelen Osmanlı Devletini ve Türkiye Cumhuriyeti günlerini…
Restorasyon yaparken biraz daha dikkat edilse, biraz daha ince ve saygılı davranılsa asıl özellikleri hiç bozulmayacak olan bu güzel minare ve diğer emsalleri daha nice uzun yıllar, yüzyıllar tarihe tanıklık etmeye devam edecek.
Bir çarşamba günü öğle vakti gittim, yanında durdum Ereğli Ulu Camii Minaresinin ve bana çok şey anlattı. Tarihe tanıklık ettiği günlerden, çok şey söyledi ve söz verdi bir daha ki ziyaretimde daha çok şey anlatacak…
Siz de bir minarenin tarihe tanıklığını dinlemek istiyorsanız hiç durmayın en yakınınızda bulunan en eski caminin minaresinin gölgesinde durun ve bir bakın; ama temelden aleme kadar bakın...
Hititlerden, Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan binlerce yıllık süreçte tarihte hep var olan Konya Ovası ve Konya’nın Ereğli toprakları daha çok uzun yüzyıllar bu güzel minaresi sayesinde tarihe tanıklık edecek ve tarihi kaydedecek. Umulur ki bizlerden sonra gelen nesiller de bu tarihe tanıklık etsin ve bir öğle vakti gidip bu minarenin gölgesinde ona kulak versin…
[1] Minarelerin en tepesinde bulunan ve genellikle Hilal şeklinde bulunan tunç simge.
[2] http://www.eregli.web.tr/eregli-tarihi-yerler.php