Bilimsel olarak da ispatlanan ve varlığında insanı hem ruhsal hem de fiziksel olarak tetikleyen, değiştiren ve rayından çıkaran bir duygu yüküdür aşk.
Uzun uzun aşkın ne olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım, hemen herkes hayatının bir döneminde mutlaka yaşamıştır bu duyguyu ya da yaşamaya devam ediyordur.
****
Aşkı yaşamak bir nevi diri diri yanmak değil midir? Kerberus bile sevimli bir köpek gibi görünür ta ki daire-i aşkın içinde dahil olana kadar. Aşk değil midir onca şairi, yazarı, aşığı ve sultanı dize getiren ve duygularını satır satır dizelere döktüren.
Aşk değil midir savaş çıkartan ve savaş sonlandıran?
Çok konuştuk üzerinde, çok yazdık çizdik ve ne aşkın dizelerine hayat veren Mevlana kaldı bu dünyada, ne de antik Yunan aşkları ve aşıkları...
****
Aşkın gözü kördür ve aşk nerede ise çılgınlık da oradadır derler ve bir hikaye anlatırlar hani;
Vakt-i zamanında tüm duygular bir ormanda saklambaç oynamaya karar vermişler, kıskançlık yüksek bir ağacın üstüne çıkmış, kibir büyükçe bir kayanın arkasına, öfke de bir çukura saklanmış. Diğer duygular da dağılmış ormanın dört bir yanına ve en uygun saklanma yerine atmışlar kendilerini.
Çılgınlığın ebe olarak seçildiği bu saklambaç oyununda aşk nereye saklanacağını düşünürken yüksek otlarla kaplı bir çayırlık görmüş ve onun içine saklanmış.
Çılgınlık, saklambaç oyunu için saymayı bitirdikten hemen sonra sırayla tüm duyguları saklandıkları yerlerde bulmuş ancak aşk ortalarda yokmuş, ne kadar arasa da bulamamış. Bu duruma sinirlenen kıskançlık, aşk’ın çayırlığın içine saklandığını çılgınlığa söylemiş ve yüksek otların içinde onu daha rahat bulursun diye çılgınlığın eline bir orak vermiş.
Çılgınlık elindeki orağı hızlı bir şekilde ve rast gele çayırlığa savururken bir anda bir feryat kopmuş. Aşkın feryadıymış bu, savrulan orak darbelerinden biri aşkın yüzüne gelmiş ve iki gözünü de kör etmiş.
Çılgınlık yaptığı hatanın farkına vardığında artık çok geçmiş ve aşk artık körmüş, bu duruma çok üzülen çılgınlık onu yerinden kaldırmadan gözlerini sarmış ve onu teselli etmiş ve aşka şunları söylemiş;
“Bu saatten sonra artık dünyanın sonuna kadar senin yanından ayrılmayacağım, senin gören gözün, tutan elin olacağım. Sana olan borcumu bu şekilde ödeyeceğim.” demiş.
İşte o gün, bugündür aşkın gözü kördür ve aşkın olduğu yerde mutlaka çılgınlık vardır derler.
Bizimkisi bir hikaye ister inanın, ister inanmayın ama bilin ki aşkın gözü gerçekten kördür ve insanı kör eder, ve nerede aşk varsa orada normal olmayan çılgınlıklar vardır.
Aşkta çılgınlık olmalı ama bir tarafı mutlaka saygıya dayanmalı, aşkın bir tarafı da yiğitçe olmalı yani mert ve açık…
Dağlar deldiren, yürekler dağlayan, erim erim eriten aşkın bir tarafında çılgın ve sınırsız duygular varsa bir tarafında da mutlaka yiğitçe bir duruş olmalı. Ömrü uzun aşklarda salt duygu yükünün yerine bu denli dengeli bir terazi olması şaşılacak şey değildir.
Uzun ömürlü aşklara, çılgınlıklarla dolu aşklara ve yiğitçe yaşanan aşklara…
Bilimsel olarak da ispatlanan ve varlığında insanı hem ruhsal hem de fiziksel olarak tetikleyen, değiştiren ve rayından çıkaran bir duygu yüküdür aşk.
Uzun uzun aşkın ne olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım, hemen herkes hayatının bir döneminde mutlaka yaşamıştır bu duyguyu ya da yaşamaya devam ediyordur.
****
Aşkı yaşamak bir nevi diri diri yanmak değil midir? Kerberus bile sevimli bir köpek gibi görünür ta ki daire-i aşkın içinde dahil olana kadar. Aşk değil midir onca şairi, yazarı, aşığı ve sultanı dize getiren ve duygularını satır satır dizelere döktüren.
Aşk değil midir savaş çıkartan ve savaş sonlandıran?
Çok konuştuk üzerinde, çok yazdık çizdik ve ne aşkın dizelerine hayat veren Mevlana kaldı bu dünyada, ne de antik Yunan aşkları ve aşıkları...
****
Aşkın gözü kördür ve aşk nerede ise çılgınlık da oradadır derler ve bir hikaye anlatırlar hani;
Vakt-i zamanında tüm duygular bir ormanda saklambaç oynamaya karar vermişler, kıskançlık yüksek bir ağacın üstüne çıkmış, kibir büyükçe bir kayanın arkasına, öfke de bir çukura saklanmış. Diğer duygular da dağılmış ormanın dört bir yanına ve en uygun saklanma yerine atmışlar kendilerini.
Çılgınlığın ebe olarak seçildiği bu saklambaç oyununda aşk nereye saklanacağını düşünürken yüksek otlarla kaplı bir çayırlık görmüş ve onun içine saklanmış.
Çılgınlık, saklambaç oyunu için saymayı bitirdikten hemen sonra sırayla tüm duyguları saklandıkları yerlerde bulmuş ancak aşk ortalarda yokmuş, ne kadar arasa da bulamamış. Bu duruma sinirlenen kıskançlık, aşk’ın çayırlığın içine saklandığını çılgınlığa söylemiş ve yüksek otların içinde onu daha rahat bulursun diye çılgınlığın eline bir orak vermiş.
Çılgınlık elindeki orağı hızlı bir şekilde ve rast gele çayırlığa savururken bir anda bir feryat kopmuş. Aşkın feryadıymış bu, savrulan orak darbelerinden biri aşkın yüzüne gelmiş ve iki gözünü de kör etmiş.
Çılgınlık yaptığı hatanın farkına vardığında artık çok geçmiş ve aşk artık körmüş, bu duruma çok üzülen çılgınlık onu yerinden kaldırmadan gözlerini sarmış ve onu teselli etmiş ve aşka şunları söylemiş;
“Bu saatten sonra artık dünyanın sonuna kadar senin yanından ayrılmayacağım, senin gören gözün, tutan elin olacağım. Sana olan borcumu bu şekilde ödeyeceğim.” demiş.
İşte o gün, bugündür aşkın gözü kördür ve aşkın olduğu yerde mutlaka çılgınlık vardır derler.
Bizimkisi bir hikaye ister inanın, ister inanmayın ama bilin ki aşkın gözü gerçekten kördür ve insanı kör eder, ve nerede aşk varsa orada normal olmayan çılgınlıklar vardır.
Aşkta çılgınlık olmalı ama bir tarafı mutlaka saygıya dayanmalı, aşkın bir tarafı da yiğitçe olmalı yani mert ve açık…
Dağlar deldiren, yürekler dağlayan, erim erim eriten aşkın bir tarafında çılgın ve sınırsız duygular varsa bir tarafında da mutlaka yiğitçe bir duruş olmalı. Ömrü uzun aşklarda salt duygu yükünün yerine bu denli dengeli bir terazi olması şaşılacak şey değildir.
Bilimsel olarak da ispatlanan ve varlığında insanı hem ruhsal hem de fiziksel olarak tetikleyen, değiştiren ve rayından çıkaran bir duygu yüküdür aşk.
Uzun uzun aşkın ne olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım, hemen herkes hayatının bir döneminde mutlaka yaşamıştır bu duyguyu ya da yaşamaya devam ediyordur.
****
Aşkı yaşamak bir nevi diri diri yanmak değil midir? Kerberus bile sevimli bir köpek gibi görünür ta ki daire-i aşkın içinde dahil olana kadar. Aşk değil midir onca şairi, yazarı, aşığı ve sultanı dize getiren ve duygularını satır satır dizelere döktüren.
Aşk değil midir savaş çıkartan ve savaş sonlandıran?
Çok konuştuk üzerinde, çok yazdık çizdik ve ne aşkın dizelerine hayat veren Mevlana kaldı bu dünyada, ne de antik Yunan aşkları ve aşıkları...
****
Aşkın gözü kördür ve aşk nerede ise çılgınlık da oradadır derler ve bir hikaye anlatırlar hani;
Vakt-i zamanında tüm duygular bir ormanda saklambaç oynamaya karar vermişler, kıskançlık yüksek bir ağacın üstüne çıkmış, kibir büyükçe bir kayanın arkasına, öfke de bir çukura saklanmış. Diğer duygular da dağılmış ormanın dört bir yanına ve en uygun saklanma yerine atmışlar kendilerini.
Çılgınlığın ebe olarak seçildiği bu saklambaç oyununda aşk nereye saklanacağını düşünürken yüksek otlarla kaplı bir çayırlık görmüş ve onun içine saklanmış.
Çılgınlık, saklambaç oyunu için saymayı bitirdikten hemen sonra sırayla tüm duyguları saklandıkları yerlerde bulmuş ancak aşk ortalarda yokmuş, ne kadar arasa da bulamamış. Bu duruma sinirlenen kıskançlık, aşk’ın çayırlığın içine saklandığını çılgınlığa söylemiş ve yüksek otların içinde onu daha rahat bulursun diye çılgınlığın eline bir orak vermiş.
Çılgınlık elindeki orağı hızlı bir şekilde ve rast gele çayırlığa savururken bir anda bir feryat kopmuş. Aşkın feryadıymış bu, savrulan orak darbelerinden biri aşkın yüzüne gelmiş ve iki gözünü de kör etmiş.
Çılgınlık yaptığı hatanın farkına vardığında artık çok geçmiş ve aşk artık körmüş, bu duruma çok üzülen çılgınlık onu yerinden kaldırmadan gözlerini sarmış ve onu teselli etmiş ve aşka şunları söylemiş;
“Bu saatten sonra artık dünyanın sonuna kadar senin yanından ayrılmayacağım, senin gören gözün, tutan elin olacağım. Sana olan borcumu bu şekilde ödeyeceğim.” demiş.
İşte o gün, bugündür aşkın gözü kördür ve aşkın olduğu yerde mutlaka çılgınlık vardır derler.
Bizimkisi bir hikaye ister inanın, ister inanmayın ama bilin ki aşkın gözü gerçekten kördür ve insanı kör eder, ve nerede aşk varsa orada normal olmayan çılgınlıklar vardır.
Aşkta çılgınlık olmalı ama bir tarafı mutlaka saygıya dayanmalı, aşkın bir tarafı da yiğitçe olmalı yani mert ve açık…
Dağlar deldiren, yürekler dağlayan, erim erim eriten aşkın bir tarafında çılgın ve sınırsız duygular varsa bir tarafında da mutlaka yiğitçe bir duruş olmalı. Ömrü uzun aşklarda salt duygu yükünün yerine bu denli dengeli bir terazi olması şaşılacak şey değildir.
Uzun ömürlü aşklara, çılgınlıklarla dolu aşklara ve yiğitçe yaşanan aşklara…
Uzun ömürlü aşklara, çılgınlıklarla dolu aşklara ve yiğitçe yaşanan aşklara…