Janus, bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan ikiyüzlü Roman tanrısının ismidir. Eşik (kapı) tanrısı olarak da bilinen Janus’a ait olan bu iki yüzlerden biri kentten içeri girenlere, öteki yüzü ise kentten çıkanlara bakar ve böylelikle kentin güvenliğini sağladığını inanılırdı. Söz konusu bu ikiyüzlülük hakkında çeşitli değişik yorumlar da mevcuttur. Örneğin bir yüzünü doğuya diğer yüzünü batıya çevirmiş iki karakterli tanrı olarak tanımlayanlarda vardır.
Bu yazımın başlığını taşıyan “Janus ve Europa” isimlerini ilham alarak seçmemdeki neden olarak ikiyüzlü Roma tanrısı “Janus” metaforu ile birlikte yine yunan mitolojik karakteri olan “Europa” ’nın çoğu zaman sancılı dönüşümleri içerisinde hukukun, demokrasinin, zulmün, medeniyetin ve barbarlığın iç içe geçtiği bir tarihi barındıran yaşlı Avrupa kıtasını bizlere en iyi özetleyen iki önemli metafor olduğunu düşünüyorum.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, 1950’li yılların başlarında Avrupa halkları arasında kalıcı bir barış sağlamak için ortaya atılan Avrupa fikri, insan haklarına, farklılıklara, azınlıkların haklarına saygı gibi temel değerler üzerine inşa edilmeye çalışıldı. Söz konusu bu gayretler boşa çıkmayarak başarılı oldu da.
Avrupa Birliği bir çeşit Tanrı Janus’un rolünü yüklenmiş, bir yüzü ile Doğu’ya, bir yüzü Batı’ya dönük bir ulus üstü yapılanması ile Medeniyetlerin çatıştığı değil barışıp bir arada yaşamaya çalıştığı Medeniyetler ittifakının anlamlı bir girişimi olmuştu.
Roma Tanrısı Janus’un çok keskin bir seziş ve görüş yeteneğine sahip olduğuna inanılmıştır. Zira geçmişi hem geleceği görebilmesiyle bilinen Janus, aradaki değişimi de görebilmektedir. 1940 yılların başında Alman tankların Paris’i işgal etmesinin üzerinden on yıl geçmesinin ardından gerekli dersleri aldığını inanan “Altı Kurucular”[1] tıpkı Tanrı Janus’un seziş ve görüş yetilerini sahip (miş) gibi geçmiştin tecrübeleri ile geleceği tam bir netlikle şekillendirmeye başlandı genişleyerek çekim merkezi olmaya başladı.
Fakat söz konusu altın yıllar 1980’li yılların sonunda Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, Avrupa ikinci bir başkalaşım sürecine girmeye başlamıştı. Zira Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri çözülmemiş çatışmalarını ve çekişmelerini Avrupa’ya taşımışlardı. Avrupa Birliği’nin kurucu ülkelerinde hem birlik fikri hem genişleme sorgulanmaya başlandı. Avrupa kurumlarına karşı şüpheyle yaklaşılır oldu. Avrupa tabiri yerindeyse felç oldu ve çözülmek, dağılmak tehlikesiyle karşı karşıya geldi. 2008 yıllındaki ekonomi krizinin çekim etkisine girmekten kaçamayan Europa Tanrı Janus’un geleceği öngörü yetisi bir kez daha sekteye uğramıştı.
Yaşanılan ekonomik kriz eski ve sönmeye yüz tutmuş milliyetçilik biçimlerinin biraz şekil değiştirmiş olarak küreselleşme karşıtlığı popülizmini arkasına alarak günümüzde yabancı düşmanlığı şeklinde vücut bulmaya başladı
Tanrı Janus’un ikiyüzlülüğü hakkındaki diğer yorumlardan bir tanesi ’de insanlara da benzetilmesidir. Söz konusu bu görüşten hareketle insanların iki yüzü vardır. Bir yüzü iyi, diğer yüzü ise kötülüğü temsil etmektedir. Günümüzde Tanrı Janus’un “ikiyüzü” artık Europa’da mecazi anlamda artık riyakarlığı ve iki yüzlülüğe evirildiği yorumları popülerlik kazanmaya başlamıştır.
Morin ve Ceruti’nin Avrupa ‘nın tarihinin, bir başkalaşımlar (metamorfozlar) tarihi olduğunu işaret ettiği “La Nostra Europa Notre Europe Décomposition ou métamorphose?”[2] adlı eserlerinde; Avrupa’nın kurucu ve özgün bir niteliği olduğunu düşünüldüğü anda, aynı derecede Avrupalı olan tersi bir niteliğini ihmal etmiş olacağımızı ikazını yaparlar. Söz konusu eserde Morin ve Ceruti Tanrı Janus’un ikiyüzlü metaforuna atfen yerinde tespitlerinde;
“Avrupa hukuktur, ama aynı zamanda keyfiliktir.
Avrupa demokrasidir ama aynı zamanda baskıdır.
Avrupa insan onurudur, ama aynı zamanda ırkçılıktır.
Avrupa maneviyattır, ama aynı zamanda maddiyattır.
Avrupa ölçüdür, ama aynı zamanda aşırılıktır.
Avrupa akıldır, ama aynı zamanda düş ve mitostur.”[3]
Avrupa ikiyüzlü ve çelişkili bir yapıdır ama aynı zamanda Avrupa bizler için ortak kültürel bir mirastır. Oluşmakta ve oluşumunu sürdürmekte olan bir kültürdür. Europa ekonomik ilerlemenin, sosyal hayatın bireyselleşmesi, artan bireysellik ve özgürlük çabalarının geleceği adına hepimizin ortak bir düşü olmalıdır.
Bir yüzü ile geçmişe diğer bir yüzü ile geleceğe bakmakta olan Janus geçmişe bakan tarafı ile bizlere Avrupa tarihinin yaşanılan acı tecrübelerini hatırlatarak Avrupa’nın temsil ettiği misyonun ne kadar büyük olduğunu hatırlatmaktadır. Geleceğe bakan yüzüyle ise de insan haklarına ve insan onuruna saygı, eşitlik ve dayanışma içerinde olmamız gerekliliğini öğretmektedir.
Böylelikle kentlerin güvenliğini sağlayan bir Mit tanrısı olarak Janus ortak geleceğimiz olan barışının hakim olduğu Europa düşün’den hiçbir zaman vazgeçmemiz gerektiğini bizlere ikiyüzlüyle rehberlik edecektir.
[1] Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya.
[2] Edgar Morin ve Maoro Ceruti (2013), Bizim Avrupamız, Çözülüyor mu, Yoksa Başkalaşma mı Uğruyor? , (Çev. Şirin Tekeli), İstanbul, İletişim Yayınları.
[3] a.g.e. s.18.