Yılmaz Erdoğan’ın yıllar önce tiyatroda büyük başarılar elde eden yapıtı “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?” yıllar sonra Netflix yapımı olarak çıktı karşımıza. Eserin tiyatro versiyonu için Yılmaz Erdoğan 2002 yılının Ağustos ayında yaptığı bir açıklamada "Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?" oyunun 1 milyon kişi tarafından izlendiğini belirtmişti. Bir tiyatro oyunu için hayli yüksek olan bu rakamlarda, başta Demet Akbağ olmak üzere şüphesiz bütün oyuncuların payı var. Bu satırların yazarı bendeniz hemen 90’ların başında dünyaya geldiği için ne yazık ki oyunu tiyatroda izleme şansına erişemedim. Bunun yanında oyunun daha sonra piyasaya sürülen DVD’sini ise defalarca seyrettim. Her bir izleyişimde Demet Akbağ’ın oyunculuğuna tekrar tekrar hayran kaldım.
Yılmaz Erdoğan, bundan yıllar önce bu harika oyunun filmini yapmak istediğinde takvim yaprakları 2009 yılını gösteriyordu. Aradan 11 yıl geçti ve sonunda Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü? Netflix’te bu kez film formatında gösterime girdi. Film 1948 yılında İstanbul'da üstün zekâlı bir çocuk olarak dünyaya gelen Gülseren'in, ailesiyle birlikte bulunduğu çevreye ayak uydurabilme çabalarını anlatırken, diğer yandan da Türkiye'nin bir dönemine ayna tutuyor. Yönetmen koltuğunda Andaç Haznedaroğlu'nun oturduğu filmin oyuncu kadrosunda Ecem Erkek, Engin Alkan, Devrim Yakut, Merve Dizdar, Ushan Çakır ve Bülent Çolak yer alıyor.
Ruhunu Kaybetmiş Bir Film
Bir yapıtı başka bir sanat dalına uyarlamak zaman zaman içerisinde belli riskleri barındırıyor. Örneğin çok başarılı bir romanı sinemaya uyarlamak her zaman iyi bir fikir olmayabiliyor. İlk haliyle bir tiyatro oyunu olan Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü? bu anlamda baktığımızda fikir olarak hiç de fena bir fikir değil. Hikâyesi sinema için oldukça uygun. Fakat gel gelelim ki film için tercih edilen oyuncular ve filmin ele alınış biçimi maalesef ki bu fikri gölgede bırakmış.
Öncelikle film için yeniden bir senaryo yazılmamış. Oyunun DVD versiyonunu en az beş defa izlediğim için repliklerin çoğu aklımda kalmış. Filmde kullanılan replikler ile oyunda kullanılan replikler birebir aynı, noktasına virgülüne dokunulmadan oyunculara verilmiş. Peki, bu sorun mu? Bence değil. Peki sorun nerede? Bütün oyuncular eserin tiyatro versiyonundaki oyuncuları taklit etmiş. Vurgu, tonlama, şive, nefes alışları birebir tiyatrodaki oyuncularla aynı. Sanki oyunculara sen Demet Akbağ’ı taklit et, sen Yılmaz Erdoğan’ı taklit et, sen Salih Kalyon’u taklit et denilmiş.
Ecem Erkek’in Omzundaki Ağır Yük
Son dönemde Ecem Erkek’in adını sıkça duyar olduk. Özellikle Güldür Güldür’de oldukça başarılı tiplemelerle büyük bir hayran kitlesi edinmiş durumda. Erkek, filmde Gülseren rolüyle karşımıza çıkıyor. Bu eser belki ilk olarak film versiyonu ile karşımıza çıksaydı hiçbir problem yoktu. Belki Ecem Erkek’i tebrik bile edebilirdik. Lakin biz bu sahneleri birebir aynı repliklerle daha önce Demet Akbağ’dan izlemiştik. Demet Akbağ’lı versiyonda Gülseren karakterinin gerçekten de üstün zekâlı oluşu bize oldukça inandırıcı gelse de Ecem Erkek’li versiyonda sanki Gülseren üstün zekâlı bir birey olmaktan ziyade sadece “şımarık” bir birey. Niyetim tabii ki Türk sinemasında çok önemli bir yerde olan ve yaşça da büyük olan Demet Akbağ ile Ecem Erkek’i kıyaslamak değil. Şüphesiz Ecem Erkek’in daha çok yolu var. Bunun yanında bu film için ve böylesi kült bir yapım için Ecem Erkek sönük kalmış. Gülseren rolünün altından kalkamamış. Demet Akbağ’ın gölgesinde kalmış.