Son bir haftadır herkesin dilinde Clubhouse var. Hangi taşı kaldırsak altından Clubhouse çıkıyor. “Abi çok iyi ya!” diyeni de var, “Bu tutmaz” diyeni de. Fakat kim ne derse desin şu yaşadığımız salgın günlerinde Clubhose bize ilaç gibi gelmiş durumda.
Peki, nedir bu Clubhouse?
Clubhouse yazılı ya da görsel hiçbir malzemenin kullanılmadığı, yalnızca konuşularak iletişim kurulan yeni bir sosyal medya mecrası. Bir başlık dâhilinde odalarda moderatörler, konuşmacılar ve dinleyicilerden oluşan topluluk saatlerce sesli olarak iletişim kuruyor. Şimdilik yalnızca davetiye ile girilebilen platformda reklamcılar da var, ünlüler de var, iş insanları da var, sanatçılar da var. Bir odada Leyla Aloton konuşma yaparken başka bir odada Gülben Ergen konuşmacı olarak karşımıza çıkabiliyor. Normal şartlarda bir araya gelemeyecek olan insanlar burada eşit şartlarda konuşabiliyor. Hal böyle olunca da Clubhouse Türkiyeli kullanıcıların ilgisini büyük oranda çekmiş durumda. Hatta çeşitli forumlardan Clubhouse davetiyeleri yüksek fiyattan alıcı buluyor. Davetiyesi bulunmayanlar harıl harıl bu mecrada yer almak için çaba sarf ediyor.
Cem Yılmaz’ın Laneti
Clubhouse cephesinde yaşananlar böyle, bir de benim yaşadığım ve gazete köşelerine dolaylı yönden konu olduğum bir Clubhouse olayından bahsetmek istiyorum. Bir arkadaşım Cuma günü bana Clubhouse davetiyesi gönderdi. Ben de acaba nedir bu Clubhouse diyerek bu dipsiz kuyuya giriş yaptım. Clubhouse’a Whatsapp gibi cep telefonu numaranızla kaydoluyorsunuz. Ben de Mürekkep Haber’in Clubhouse hesabı olsun, en azından oradan gelişmeleri takip ederim, diye düşündüm ve adımı Mürekkep Haber yaparak bu mecraya dâhil oldum. Nedir ne değildir, şeklinde uygulamayı karıştırırken aklıma nereden ve dahası neden geldi bilmiyorum ama “Acaba adımı Cem Yılmaz yapsam ne olur?” şeklinde bir soru geldi. Hatta düşünmekle kalmadım, hemen bunu uyguladım. Amacım sadece merakımı gidermekti. Twitter ve Instagram’da olduğu gibi yeniden adımı değiştiririm nasıl olsa diye de kendimi teselli etmiştim. Fakat bundan sonra işin rengi biraz değişti.
“Herkes Bir Gün 15 Dakikalığına Ünlü Olacak”
Andy Warhol’un “Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak.” sözünü bilirsiniz. İşte benim de 15 dakikalığına ünlü olma sıram gelmişti. Teker teker odalara girmeye başladım. Her girdiğim odada çığlıklar yükseliyordu. Herkes beni gerçek Cem Yılmaz sanıyor ve konuşmacı olarak üste taşıyordu. Ben de o panikle ne yapacağımı bilemiyor ve ya konuşmuyor ya da hemen odayı terk ediyordum. Artık hiçbir odaya giremez olmuştum, çünkü gerçekten çok ilgi çekici konular ve konuşmacılar vardı; fakat ben hiçbirini dinleyemiyordum.
Bu Şöhret Bana Ağır Geldi
İşte o zaman anladım ki şöhret dediğimiz şey aslında çok zormuş. Bir günlük Cem Yılmaz maceramda bile sıradan insan olmayı bu kadar isteyebileceğimi düşünmemiştim. Bu şöhretten bunalıp hemen adımı değiştirmek istedim ama o da ne? Sadece bir defa isim değişiyormuş. Hesap silme diye bir şey de yok. Numara ile kayıt yapıldığı de ve benim de başka numaram olmadığı için başka bir hesap da açamıyorum.
Onur Baştürk’ün Köşesinde Sahte Cem Yılmaz
Ben bu süreci kendi içimde yaşıyorum derken bugün ne göreyim? Bu yaşadığım olayı Hürriyet’ten Onur Baştürk köşesine taşımış. Baştürk yazısında Clubhouse’ta hafta sonu gündeminin Cem Yılmaz olduğunu yazmış ve eklemiş: Cem Yılmaz konuşmak zorunda mı?
Onur Başturk, o kadar haklısın ki!
Üzerimdeki Lanet Ne Zaman Kalkacak?
Ben de sıradan insanlar gibi Clubhouse’un dipsiz kuyusunda kaybolmak için Clubhouse’a mail attım. Fakat Clubhouse’un sitesinde yazdığına göre en az bir ay hesabım askıya alınıp bu bir aydan sonra silinecekmiş.
Bu süreçte anladım ki gerçekten de Cem Yılmaz olmak zormuş.