Altın Portakal`da "sansasyon" aslında bu seneye özel bir durum değil; bu bir gelenek. Altın Portakal, her yıl farklı bir tartışmayla gündeme geliyor. Temeli sinema olan bir organizasyonda sinemadan başka her şey konuşuluyor. Hatırlayın birkaç yıl önceki Hülya Avşar`ın jüri başkanlığı yapması sırasındaki tartışmalar...
Bu senenin tartışması ise sansür iddiaları. Her şey Reyan Tuvi’nin Gezi olaylarının anlatıldığı “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeselini ön jürinin festival dışı bırakmasıyla başladı. Bunun ardından da tartışmalar aldı başını gitti. Herkes bir şey söyledi.
“Belgesel, Türk Ceza Kanunu’nun 125. ve 299. Maddelerine Aykırı”
Festival yönetimi, “Türk Ceza Kanunu’nun 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği” için söz konusu belgeseli festival dışı bıraktıklarını açıkladı. İş burada bitmedi tabii.
Ulusal belgesel yarışmasının Berke Baş, Ayşe Çetinbaş ve Seray Genç’ten oluşan ön jürisi, yaptıkları açıklamayla “Bir belgesel filmin içeriği ne olursa olsun TCK’ya göre değerlendirilmesinin ve listeden çıkarılmasının bir sansür” olduğunu söyleyerek, kararı tanımadıklarını ifade etti. Bu noktada tartışma iyice alevlendi.
Ayrıca festivalin ana jüri üyelerinden oluşan bir grup, filmin festivalde özgün haliyle gösterilmesini talep etti. Son olarak Ulusal Belgesel Film Yarışması Ana Jüri Başkanı Can Candan jüri başkanlığından çekildiğini açıkladı.
“Altın Portakal Film Festivali`ni Düzenleyen Komite Sansürcü Bir Zihniyete Sahip Değil!”
Bu gelişmeler Altın Portakal yönetimini endişelendirmiş olmalı ki, internet sitelerinden yaptıkları açıklamada;
“51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin yarışmalı bölümlerine davet edilen ön jürilerin göreve davet nedeni, yönetime ve ana jürinin çalışmasına yardımcı olmak adına bir seçki iletmektir. Festival yönetimi, başvuran filmleri kabul etme ya da reddetme hakkına sahiptir. Bu konu, festival yönetmeliğinin yirmi beşinci maddesinde de belirtilmiştir. Bu madde, “bir festival temsilcisinin yönteme ilişkin sorunların çözümlenmesine yardımcı olmak amacıyla, ön seçici kurul karar toplantısına katılacağını” belirtir.
Festival yönetimlerinin bu seçkiyi, özellikle halka açık ve ücretsiz yapılacak bir gösterim programına dahil etme kriteri, insan haklarını rencide etmeyecek, etik ve hukuki kriterleri karşısına almayacak olmasıdır. Filmlerin ön jüri tarafından seçilmesinde, izleme sürecine kimse dahil ya da müdahil olmamıştır.
51. Antalya Altın Portakal Film Festivali`ni düzenleyen komitenin sansürcü bir zihniyete sahip olmadığı ve asla olamayacağı, seçtiği ön seçici kurul üyelerinden, açık ve şeffaf ön eleme sürecinden anlaşılmalıdır.” İfadelerini kullandı.
“Küfürle Değil, İnatla Diren”
Bütün bu tartışmalar sürerken belgeselin yönetmeni Reyan Tuvi, Twitter hesabından bir açıklama yaptı. Tuvi:
“Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ 51’inci Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Belgesel Yarışması’nda yarışacak. Bir haftaya yakın süredir devam etmekte olan ve sinema sektöründe topyekûn çok önemsediğim bir tartışma başlatan bu durum, filmin İngilizce altyazısındaki bir küfür çevirisini kaldırmamla sona erdi. Belgeselimiz, İstanbul ve diğer festivallerde izleyici ile buluştuğu haliyle, kurgusuna dokunulmadan Antalya izleyicisi ile buluşacak. Sokaklarda, duvarlardan küfürleri boyayarak silen ve ‘küfürle değil, inatla diren’ diyen kadınları selamlıyorum. Bana destek veren, yanımda duran herkese, içtenlikle teşekkür ederim.”
Böylelikle sansür iddialarının da aslında asılsız olduğu, bizzat belgeselin yönetmeni tarafından teyit edildi. Tuvi, söz konusu “küfrü” altyazıdan kaldırmakla bir nevi festival yönetimine hak vermiş oldu.
Bunun üzerine tartışma diner mi bilinmez. Ama şu var ki: Altın Portakal dibine kadar siyasete gömülmüş bir festival. Bu bayatlamış ve de “bayağı” tartışmalar sinema alanında bir şeyler yapmak isteyen gençleri karamsarlığa itiyor.