İnsanlar değişir. Bu gerçeği hepimiz biliriz. İnsanın seçimleri değiştiğinde, kendisi de değişmeye başlar. Bu durumu insanın; davranış, söz ve tavır değişiminden anlayabiliriz. Mesele, değişmek değildir, amaç aşırı aktif-pasif boyutta yaşamamak olmalıdır. Çünkü, herşeyin aşırısı zararlıdır. Bir insanı tanıyorum, dediğimizde yanılırız çoğu zaman. O insanı hangi boyutta tanıyoruz? İnsanın temel olarak yaşadığı üç boyut vardır; denge boyutu, aktif-pasif değişim boyutu, aşırılık(aktif-pasif) boyutu. Bir insanı özünde tanıyabilmek için, bu üç boyutta da nasıl davrandığını bilmek gereklidir.
İnsan, davranışları ile, ya sakınır ya da atak yapar. İnsanın öğrenmesi gereken en önemli şey, ne zaman atak yapması gerektiğinin farkında olmasıdır. Atak yapması gereken zamanlarda, 'göz çekmeme marifetini' ısrarla davranışlarına dönüştürebilmeli(dir). Sakınacağı zamanlarda da bilinçli hareket edebilmeli ve bu davranış bilincini içselleştirebilmeli(dir). İnsanın, denge boyutunda yaşayabilmesinin sırrı budur.
Denge boyutu, huzur halidir. İnsan, denge boyutunda yaşadığı sürece, huzurlu ve konforlu bir hayata sahip olabilir ancak. Denge boyutunda yaşayan bir insan, (optimum) iradeye ve (yüksek) bilinç açıklığına sahiptir.
Denge azaldıkça, değişim sıklaşır ve insan, aşırılık boyutunda yaşamaya meyleder. Her iki durum sonucunda, insanın dış dünyasından beklentisi artar. İnsan, şikayet etmeye meyilli olur. Denge boyutundan uzaklaşan bir insan, aşırı boyuta doğru yaklaşır. İki ucu dikenli değnek düşünün. Ortası, denge boyutudur. İnsanın nihai amacı, ortada kalabilmek olmalıdır. Ancak, insanoğlu iki uca doğru hareket etmeye meyilli olmakla yetinmiyor; iki uçta da olmayı merakla istemektedir. Oysa, iki uç da aşırı boyuttur. İnsanın dengesinin azaldığı, egosunun arttığı, insana zarar veren boyuttur. Dengenin azaldığı yerde, bilinç seviyesi düşer ve irade zayıflar. Bu yüzden insan, sağlıklı düşünmekte zorlanır. Mesele, iki uçta da kalmaya istekli olacak kadar irademizi kaybetmememizdir.
Her ilişki denge boyutunda başlar. İlk görüşle başlayan aşklar vardır, diye düşünenler için, o bahsettikleri hevestir. Aşk, değildir. Aşk duygusunda aşırılık vardır. Birine, kendini beğendirme hırsı ile yaptıkların-ettiklerin, pek de denge boyutunda yapılacak eylemler değildir çünkü. Alime sormuşlar, "Evlilik, aşkı öldürür mü?". Alimin cevabı ilginçtir; "Evet, öldürür. Yoksa, sen ölürsün!".
Denge boyutunda yaşayabilmek, eylemlerimizle ilgilidir. Hayatının genel süreçlerini bu boyutta yaşayan bir insan, özgürleşebilir ancak. Özgürlük, insanın vazgeçebilme potansiyelidir. Bu boyutta özgürleşebilmek için, insanın çoğunlukla olmazsa olmazları yoktur. Denge boyutunda yaşayan özgür bir insan, her şeyden vazgeçebilme gücüne ve her sürece uyum sağlayarak yaşayabilme esnekliğine sahiptir.
Denge boyutu, insanın başına gelen her olayı kabul ederek teslim olabilmesi ile ilgilidir. İnsan kabul ve teslim hali ile ne zaman atak yapacağını ve ne zaman sakınacağını öğrenirse, gerçek özgürlüğüne sahip olabilir ancak. Çünkü, gerçek özgürlük insanın istediği her şeyi yapabilmesi değil, istemediği şeyleri yapmamasıdır. İnsanın istemediklerini yapmaması için ise, nelerden vazgeçip vazgeçmeyeceğini bilmesi gereklidir. Bu yüzden insan, iradesini kontrol altına alarak, gerçek özgürlüğüne sahip olabilir. İnsan, ne kadar denge boyutunda yaşayabilirse, o kadar özgürlüğün gerçekliğini yaşayabilir.
İnsan, 'Çok' kelimesini kullandığı yerde, denge halinden uzaklaşır. Çok istediğimiz şeylerden vazgeçebilmeyi öğrendiğimizde, hayatın bize sunacağı ikramlar artacaktır. Bir şeyi yeteri kadarıyla istemek, denge boyutunda yaşayabilenlerin marifetidir.
İnsanın hayatında aşırılık varsa, egosu doğrultusunda eyleme geçiyor demektir. İnsan; ne zaman atak, ne zaman sakınma yapacağını bilemediği bir boyuttadır artık. Zararlıdır. İnsan, egosuna zıt hareket etmedikçe denge boyutuna indirgenmesi mümkün değildir.
İnsan, egosuna ters davrandığı sürece, aşırılık boyutunda olamaz. Huzur da böyle doğar insanın hayatına... Huzur, ruhun tatmin olma halidir. Ruhun tatmin olması için, insanın, hayatındaki fazlalıkları sakınarak atabilmesi ve eksiklerini de doğru atakları, doğru zamanlarda yaparak yeterli seviyeye getirebilmesi gereklidir. Aktif aşırıda yaşayan insanların problemi, doğru adresi bulamamasında gizlidir. Aktif bir değişim sürecine girerek, denge boyutuna yeniden gelebilmek için insan, "Üzümünü yediği bağın sahibini tanımalıdır!" Pasif aşırıda yaşayan insanların problemi ise, doğru adreste ısrarla atak yapmamasıdır. Aktif bir değişim süreci ile dengeye gelebilmek için, süreciyle ilgili eylemlerine uygun, kararlı bir adım atmalıdır. Çünkü, denge gibi huzur ve konfor da böyle filizlenir insanın yüreğinde.
Hayatın şifresi, "Denge," kaliteli yaşam standartlarına sahip olup, huzurlu ve güvenli yaşayabilmemiz için tek gerçek anahtardır. Denge boyutunda, zıtlıklar vardır; gizemli zıtlıklar... Yaradılışımızdaki sır da, bu zıtlıklarımızın farkında olmamız ve bu zıtlıklarımızı, hayatlarımızda etkin olarak işleyebilmemizdir... Her şey zıttıyla anlamlıdır ve her şey zıttını var eder. Aksi durumda, dengeden söz edilemezdi. Örneğin, her insanın bir yazılım paketi vardır. Bu yazılım paketinde, beyninin sol lobu daha aktif çalışan bir insan düşünelim. Amacımız, insana yaradılıştan verilen yazılım paketindeki fonksiyonları parlatarak etkin bir şekilde kullanmak değildir. İnsanın karakteri, kendisine ikram edilen yazılım paketi ile birlikte zıt fonksiyonlara sahip olan yazılım paketini de kendisine ekleyebildiğinde oturabilir ancak. Çünkü, hayatın bizden beklentisi denge boyutunda yaşayabilmemizdir. Bu amaçla, sadece bize ikram edilen yazılım paketini kullanmak yeterli olmayacağı için, zıt fonksiyonları olan yazılım paketi ile entegreli olarak yaşayabilmeyi öğrenmek durumundayız. Özetle, beyninin sol lobu daha aktif çalışan bir insan, sağ lobunu da aktif olarak kullanmayı öğrenmeli(dir). Denge boyutunda yaşayabilmek için, huyumuzda eksik olan diğer özelliklere de sahip olmalıyız. İki zıt karaktere yüklenmiş yazılım paketini de entegreli olarak kullanarak denge boyutunda yaşayabilmeyi öğrenmeliyiz. Bize sunulan sınırlı süreli hayatımızı, kaliteli ve faydalı yaşayabilmek için bu bedeli ödemekle yükümlüyüz. Aksi takdirde, denge boyutunda yaşadığımızı sanır ve yanılırız.
Aldığımız ilk nefesten son nefesimize kadar, her an imtihandayız. Bu imtihanda, dengede yaşamak da, aşırılık boyutunda zararlı eylemlerle hayatımızı sürdürmek de kendi irademizle ilgilidir. Amaç, dengede kalmak ise, gizemli zıtlıklarımızla yaradılış gayemizi yani, yaradılışta bizde mevcut olmayan yazılım paketini gönlümüze, aklımıza ve bedenimize uyumlayarak yaşayabilmeliyiz.
Denge, insanın şifasıdır. Denge boyutu, insanın bilincinin en yüksek olduğu haldir. Bilinç aktif olduğu için insan, daha sağlıklı düşünüp karar verir. Aldığı kararları eyleme dönüştürerek hangi hamleleri yapması gerektiği ile ilgili bir öngörüye sahip olması mümkündür. İnsanın, yaşamını anlamlı kılması, hayatından lezzet alabilmesi, konfor ve huzura sahip olarak yaşayabilmesinden daha büyük bir şifa var mıdır?