Türkiye'nin önde gelen firmalarından birinde genel müdür olan başarılı bir iş adamı ile yapılan röportajda okumuştum. İşinden neden ayrılmak istediği sorusuna şu cevabı vermişti: 'Heyecanı kaybedince işi bırakmak gerekiyor, çünkü heyecan olmadan başarı olmuyor' diyen başarılı iş adamı, 'Heyecan olmadan keyifli bir hayat da olmuyor.' diye ekleyerek, işinden ayrılma gerekçesini açıklamıştı. Gerçekten de, yapılırken heyecan duyulmayan işler, başarılamıyor. Başarılsa da, keyif alınmadan yapılıyor, diye düşünmeye başladım sonra.
İstek, heyecanımızı tetikler. Yaptığımız işler, bizde heyecan uyandırdığı sürece, yapma isteği duyarız çoğu zaman. Yeterli heyecana sahip olmanın; gerek iş, gerek sosyal, gerek özel hayatlarımızdaki olumlu yansımalarını tartışamayız sanırım. Peki, heyecan nedir ve kontrol edilebilir mi?
'Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi vb. sebeplerle ortaya çıkan, güçlü ve geçici duygu durumu veya duygu devinimi', diye tanımlanır sözlükte. Kimi zaman kontrol edebilirken, kimi zaman kontrol edemiyoruz. Bazı zaman bilincimizi berraklaştırırken, bazı zaman bulanıklaştırabiliyor bu yüzden.
Bana göre; bir duruma, olaya, kişi ya da nesnelere duyulan yoğun ama geçici bir duygudur. Bu duygunun, sürekli devam etmesi imkânsızdır. Bu duygu, azalmak zorunda(dır). Tamamen bitmese bile, önemli ölçüde azalmak zorunda. Çünkü, başka türlü, dengede kalamaz insan. Diğer duygularda olduğu gibi bu duygu da, denge halinde hissedildiğinde faydalıdır. Tartıları şaştığında, can acıtır, zihni yorar, bedeni yıpratır.
Hiç bir duygu, nedensiz değildir. Heyecan duygumuz da öyle... İnsandan insana farklılık gösterebilen nedenler olabilir. Nedenleri gibi, etkileri de, kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir bittabi.
Örneğin; özlemle buluşan insanlar, heyecan duydukları zaman, kan akışları hızlanır. Mutluluk hissederler. Tıpkı, sevildiğimizde, beğenildiğimizde ya da takdir edildiğimizde duyduğumuz sevinç gibi... Bir çocuğun ilk defa bisiklete binerken hissettiği neşe gibi… Bu duygu, neşemize eşlik edebiliyorsa güzeldir. Anlamlı ve değerlidir ayrıca. Durumu bu açıdan düşündüğümüzde; heyecan, mutlu olduğumuz anlarda, olumlu duygular üretir. Ruhumuza enerji katar. Pozitif düşünmemize neden olur. Pozitif düşüncelerle eyleme geçtiğimizde, daha cesur ve kararlı adımlar atabiliriz.
Bazen de, olumsuz duygular içinde boğulabiliriz. Yeni başlangıçlar yaparken hissedebiliriz bu duyguyu; endişe ya da kaygı duyabiliriz. Sınav öncesi ya da sırasında duyduğumuz aşırı heyecan gibi... Zararlıdır. Zararı en çok, kendi bedenimize, zihnimize, ruhumuzadır. Yıpratıcıdır ve düşünce akışımızı engeller.
Heyecan, endişe ve kaygı doğuruyorsa tehlikelidir. En çok, beklediğimiz birinden haber alamadığımızda endişe duyarız, sanırım. Çeşitli gerekçelerle kaygılanırız. Ne yapmalıyız? Tatlı bir bekleyişle gelen bu duygu, olumsuz bir duyguya sebep olmadan önce, mantıklı nedenler düşünebilmeliyiz. Çünkü bu duygu, yerini endişe ve kaygı aldığında, bilinç seviyesi düşer. Sağlıklı düşünemeyiz. Düşünce akışımızı engelleyerek, yanlış kararlar almamıza neden olabilir.
Akışta olduğumuz ve akışa uyum sağladığımız sürece, keyiflidir. Faydalıdır. Akışta olmak, anda kalabilmektir; ne geçmiş pişmanlıklarımızı, ne de gelecek endişelerimizi düşündürür. Kabullenme halidir. Huzuru yaşamaktır... Heyecan duygumuzu sükûn içinde yaşadığımız, yaşanılası zamanlarımızdır.
Sonsuz şimdiyi hissedebildiğimizde, huzurla gelen sevinci de hissedebiliriz. Sevdiğimizle göz göze daldığımız anlarda veya bir annenin bebeğini ilk kez kucağına aldığı anlarda, duyduğu sevinç gibi. Heyecanı, huzuru ve sevinci, aynı anda hissedip, tadına varabileceğimiz anlar olsa gerek.
Duygularımızı paylaşabildiğimizde; yerini, daha güçlü ya da zayıf, aynı ya da farklı bir duyguya bırakabilir. Örneğin; müziğin ritmiyle dans edebildiğimizde, nefesimize heyecan katarız. Samimi gülüşlerle paylaşabildiğimizde, heyecan duygumuz, artar ya da azalır ya da yerini mutluluk duygusu alabilir.
Heyecanımızın nedenlerini ve etkilerini bilerek yaşarsak, bu duygumuzdan en iyi şekilde faydalanabiliriz.