Heyecan, duygu miktarının artmasıdır. Günlük yaşamımızda, önemli bir yeri vardır. Örneğin; yeni bir insanla tanıştığımız ya da, yeni bir işe başladığımız durumlarda, heyecanlanmamız normaldir. Sevdiğimiz, önemsediğimiz insanlar karşısında ya da, aynı hedefte ilerlediğimiz insanların karşısında heyecan duyarız. Bu duygu, normal yaşamımızı etkilemediği sürece doğaldır. Faydalıdır. Daha dikkatli olmamızı sağlar. Yaptığımız işten zevk almamızı sağlar. Sanatla uğraşanların, sosyal açıdan başarılı olanların, daha heyecanlı yapıya sahip olduklarını biliriz. Bu açıdan düşündüğümüzde, belli oranda heyecanlı olmamız, bir avantajdır.
Bu duygu, hayatta bir şeyleri kaybetmekten korktuğumuz zamanlarda ortaya çıkabilir. Özünde, yoğun bir korku olsa da, yatıştırabilmek için olumlu duygularla beslenmek gereklidir. Yaşadığımız olumsuz duygunun etkilerinden korunabilmek için, zıt duygulara yoğunlaşabilirsek, dengede kalabiliriz. Zıttı duygular besleyerek dengede kalabilmek için çaba harcamalı ve akışta kalmaya devam edebilmeliyiz. Bir kalpte, iki zıt duygu barınamadığı için, olumlu duygular üretmek konusunda; zihnimizi ve gönlümüzü ehlileştirebilmeyi öğrenmemiz önemlidir. Heyecanımızı 'denge halinde' yaşarsak, bu duygumuzun, pozitif yansımalarını deneyimleyebiliriz.
İnsan plan yaparmış da, Tanrı göklerden gülermiş... İnanmalı mıyım bilmiyorum diye düşünürken; muhteşem olduğunu düşündüğüm bazı planlarımın, değişerek daha muhteşem başka planları yaşadığımı anımsadım. Böylece, bu söze inandım. Bu duygu; bazen, planladığımız bir şeylerin, daha farklı bir şekilde olmaya başladığı zamanlarda -mucize dedikleri şeyler gibi- doğar yüreğimize. Başka bir ifade ile, bu duygu; bazen planlamadıklarımızın, yaşamımıza mucize gibi akması ile gelir. Bu duruma, kaderin cilvesi ya da sürprizi diyorum. İnsan, hangi cilve ya da sürpriz karşısında heyecan duymaz ki? İnsanın şükür ile, teşekkür ile, heyecan duyması değerli bir heyecan nedeni değil midir?
Aşırı heyecan duyduğumuzda, bu duygu devinimi, bize zarar vermeye başlar. Bilincimiz devre dışı kalır; aklın girdabında takılı hale gelir ve zihnimiz, sağlıklı düşünemez. Nasıl kontrol altına alabiliriz? Aldığımız bazı tedbirler sayesinde, bu duygumuzu kontrol altına alabiliriz. Bu tedbirlerden biri, doğru solunum tekniklerini kullanarak nefes alıp vermektir. Kaygıyı azaltan bir eylemdir. Diğer bir tedbir ise, bu duygumuzu meydana getiren durumların daha sık yaşanması olabilir. Sınavlarda aşırı heyecanlanan insanların, sıkça sınava girmesi, heyecanı azaltan bir etken olabilir. Olumlu telkinlerle, spor yaparak, temiz havada yaşayarak ve beslenmemize dikkat ederek de, bu duygumuzu kontrol altına alabiliriz.
Algı, sihirli bir güçtür. Algılarımızı açmamıza neden olan duygu, meraktır. Farkındalık, algıdan doğar. Merak, farkındalığımızı geliştirerek, heyecanımızı besler. Merak duygusuyla tetiklenen bu duygumuzu kontrol edebildiğimizde, zihnimiz berraklaşır ve bilinç düzeyimiz artar. Yeteneklerimizi etkin olarak kullanabiliriz. Başarılı insanların heyecanlarının en önemli nedenleri; merakları, algıları ve farkındalık duyguları diye düşünürüm. Sizce de insan, merak etmediği kişiler ya da şeyler için heyecan duyabilir mi?
Heyecan, içimizde yok edilmesi mümkün olmayan bir duygu olduğu için, bu duygu ile yaşamayı öğrenmek durumundayız. Bu duygu geldiğinde, buyur etmeliyiz evvela. Bu duygumuzun tadına varabilmek için, niyet edebilmeliyiz sonra. İçimizdeki saklı çocuğu, gözbebeklerimizde görebildiğimizde, nasıl heyecan duyuyorsak, bu duygumuzu dengeli bir şekilde yaşayabilmeyi öğrenmek için çaba harcamalıyız. Yeni bir şeyler öğrenmenin heyecanı ya da, yeni bir duygu ile duyulan heyecan gibi dirileşmemize neden olan bu duygumuzun farkında olarak yaşamak, hayatımıza farklı renkler katacaktır. Başarı kazandığımızda duyduğumuz heyecan gibi, kendimizi güçlü ve faydalı hissettiren bu duygumuzu, farkındalıkla yaşamaya değmez mi?
Duyduğumuz heyecanın nedenlerini, içimizdeki sesleri dinleyebildiğimizde öğrenebiliriz, diye düşünürüm. İçimizdeki o ses; bazen kendimizin ya da sevdiğimizin bir bakışı, sözü, sessizliği, tebessümü olabilir. Bazen de, iç konuşmalarımızın ses rengidir, melodisidir, paylaşımıdır.
Bu duygu olmadan başarı gelse de, tadına varacak kadar keyif alabileceğimizi düşünmüyorum. Çünkü, yeterli seviyede heyecan duygusundan mahrum yaşamanın, insanı keyifsiz ve tek yüz ifadesine sahip biri haline getireceğine inanırım. Bu duygu; gerek iş, gerek sosyal, gerek özel hayatımızdaki başarılara eşlik edebilmeli(dir). Bu duyguyla, yaşamlarımızda ve kendimize yaptığımız yolculuklarda, başarıya daha keyifle ulaşırız. Başarı kazandığımızda ise, duyduğumuz heyecan, en güçlü motivasyon kaynağımız olabilir ayrıca.
Gelişimimiz, değişerek dönüşüm yaşayabilmemiz ve hayatımızda farklı fetih yolları açabilmemiz için bu duygu, yüreğimizdir! Yüreğimizin sesidir, ritmidir, tonudur... Bu duygumuzu dengede tutarak, yüreğimizle hissedebilmeliyiz.
Son olarak,
"Yeni bir güne heyecanla başlayarak,
Yüreğimiz, nasıl cezbe dağılırsa,
Yeni paylaşımlarla, duyduğumuz heyecan da
Yüreğimizin sesiyle, o kadar meşk eder..."
diyerek; yüreğimin sesini, sizlerle yeniden buluşabilmek için, heyecanla meşk ediyorum.