Dünya tarihinde, inşasına başlanan tarih ile bitiş tarihi arasında uzunca yıllar geçen pek çok mabet ve mimari sanat eseri vardır. Sanat Tarihi ile ilgilenenlerin ilk aklına gelen eserlerin başında şüphesiz Almanya’nın Köln kentinde yer alan Köln (Kölner Dom) Katedrali gelir[1]. İnşaatına 1248 yılında başlanan katedral tam 632 yıl sürmüş ve 1880 yılında tamamlanmıştır. Öyle ki bu eşsiz mabedi 2010 yılında ziyaret ettiğimde halen kimi bölümlerinde iskeleler bulunmakta ve gerek tamiratı gerekse bazı bölümlerin inşası halen devam etmekteydi.
Yazımıza ve başlığımıza konu olan eser ise her ne kadar Köln Katedrali kadar eski olmasa da, gerek tarihi önemi gerekse bulunduğu yer ve ithaf edildiği kişi açısından büyük bir öneme sahiptir.
Aziz Sava Katedrali (Sırpça: Храм светог Саве, Hram svetog Save), bugünkü Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da yer alır. Belgrad şehri bulunduğu stratejik konum gereği tarih boyunca pek çok imparatorluk ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Şehrin içinden geçen Tuna ve Sava nehirleri ile güzelliğine güzellik katılan bu eşsiz kent, orta Avrupa’nın kapısı konumunda olmasından dolayı Osmanlı Devleti tarafından da büyük bir ilgi ile yönetilmiştir.
Aziz Sava, ortaçağda yaşamış ve Sırp Ortodoks[2] kilisesini kurmuş olan kişidir. Öldükten sonra Aziz mertebesine yükseltilen Sava 1219 yılında Sırp kilisenin başına geçtiğinde tüm Sırp kiliselerini birleştirerek Ortodoksların ruhani merkezi Konstantinopolis Patrikhanesine bağlamıştır.
Aziz Sava’nın ölümünden iki yüz yıl kadar sonra 1595 yılında dönemin Osmanlı idarecisi Sinan Paşa’nın emri ile Aziz Sava’nın naşı Belgrad’ın en hakim tepelerinden birine getirilerek defnedilmiştir. Bu konuda çok farklı rivayetler bulunmaktadır, öyle ki aslında bölge halkına kızgın olan Sinan Paşa’nın Aziz Sava’nın naşını mezarından çıkartarak bugünkü noktada yaktırdığı ve sonra defnedildiği de rivayetler arasındadır[3].
Bugün Belgrad şehrine gittiğinizde tıpkı İstanbul’da Ayasofya, Ankara’da Ankara kalesi, Adana’da Merkez Cami, Bursa’da Ulu Cami nasıl direk gözünüze çarpıyorsa Aziz Sava Katedrali’de direk size göz kırpmaktadır.
Mimarisi nedeniyle camiye çok benzetilen Aziz Sava Katedrali yukarıda anıldığı üzere Sinan Paşa tarafından Aziz Sava’nın defnedildiği tepeye yapılmıştır.
Bugünkü Katedral binasının inşaatına 1935 yılında başlanmış ve araya giren İkinci Dünya Savaşı ve Sosyalist Tito dönemleri nedeniyle uzunca bir süre tamamlanamamıştır. Öyle ki bugün Aziz Sava’ya gittiğinizde dış cephesi her ne kadar bitmiş olsa da iç cephede çalışmalar devam etmektedir, sadece küçük bir bölüm ibadete ve ziyarete açılmıştır.
Bittiğinde dünyanın en büyük on katedrali arasına girecek olan Aziz Sava bugün Sırbistan ve güney Avrupa’nın en büyük katedrali özelliği göstermektedir.
Ortodoks dini literatürü açısından bakılırsa Aziz Sava Katedrali aslında bir katedral değildir, çünkü Sırbistan Baş Psikoposluğu bu kilise de değil yine Belgrad’da bulunan ve mimari özellikleri ile insanı kendisine hayran bırakan Baş Melek Mikail kilisesindedir. Ancak gerek mimari boyutları gerekse atfedildiği kişinin önemi nedeniyle tüm dünyada Katedral ismiyle kabul görür.
Mimarisi nedeniyle şehre gelen Müslümanlar ve yabancıların camiye benzettiklerini söylemiştik, peki bunun sebebi nedir?
Bilindiği üzere İstanbul’da en büyük camileri gezenler ve akabinde Ayasofya’yı görenler mimari arasındaki benzerlikleri ve Ayasofya’nın bir camiye ne kadar benzediğini söylerler.
Sanat Tarihi ve Tarih konusunda bilgi sahibi olanlar ise bu durumun bilindiği gibi değil tam tersi olduğunu izah ederler, öyle ki; Ayasofya camilere değil kendisinden sonra yapılan camiler Ayasofya’ya benzemektedir.
Aziz Sava Katedrali bir Ortodoks mabedidir ve tüm dünyada bilinen en büyük ve en eski Ortodoks mabedi Ayasofya’dır. Sonradan camiye ve müzeye çevrilse de Ayasofya’nın sanatsal ve dinsel değeri hiçbir zaman kaybolmamıştır.
Bu sebeple, Aziz Sava katedrali mimari açıdan Ayasofya’ya kardeştir ve kubbe ve bazı ölçüleri farklı olsa da büyük ölçüde Ayasofya’ya benzemektedir. Mimari tarz olarakta Neo Bizans mimari özellikleri gösterir. Kubbe yüksekliği 70 metre olup, gerek sütunlarının gerekse yan kubbelerin dizaynı ile çok estetik bir özellik gösterdiği ortadadır.
1595 yılından 1935 yılına oradan da günümüze kadar geçen süreçte halen tam olarak tamamlanamayan Aziz Sava Katedrali anıldığı üzere tamamlandığında dünyanın ilk on katedrali arasına girecektir.
Sadece halkın yardımları ve gönüllü bağışlarla yapımı süren bu katedralin başta mimari ve sanat olmak üzere pek çok konuda apayrı bir yeri olacağı aşikardır.
Belgrad’a yolunuz düşerse hiç çekinmeyin gidin, farklı bir dinden olmamız, tarihte savaşlarımız ve kavgalarımızın olması sizi alıkoymasın. Unutmayın Osmanlı Devleti o toprakları aldığında da İstanbul’u aldığında da her dine yaşam hakkı vermişti ve herkes ibadethanesinde özgürce ibadet edebilecek hükmünü getirmişti.
Umulur ki bir gün Aziz Sava katedrali inşaatı sona erer ve tam olarak görkemli bir şekilde ibadete açılır.
Ömrün uzun olsun Aziz Sava, ömrün uzun olsun eşsiz Ayasofya’nın hasreti, eşsiz Ayasofya’nın kardeşi.
[1] Köln Katedrali tamamlandığında 157 metreyi bulan kuleleri ile dünyanın en yüksek binası olma özelliğin uzun yıllar sürdürmüştür.
[2] Ortodoks mezhebi, Hristiyan dininin iki ana mezhebinden biri olup daha çok Avrupa’nın doğusunda yer alan Hristiyanlar arasında kabul görmüştür.
[3] Aziz Sava’nın naaşının mezarından çıkarılıp bugünkü noktaya defnedildiği kesin olmakla birlikte, bunun ne amaçla ve ne şekilde yapıldığı konusunda farklı rivayetler vardır.