Suriye’nin güneyinde Ürdün sınırına yakın bir çöl bölgesinde Kraliçe Zenobia’nın (Zeynep) kenti Palmira[1]bulunur. Araplar, çölde olmasına rağmen bir vaha özelliği göstermesi ve binlerce yıl boyunca insanlara ve medeniyete ev sahipliği yaptığından dolayı bu kente “Çölün Gelini” derler.
Orta Torosların zirve noktalarından birinde Karaman-Mersin devlet karayolunun Mut ilçesine 15 km mesafesinde, ana yoldan 2 km içeride bulunan bir şaheseler topluluğudur “Alahan Manastırı”.
Arapların Palmira’ya eşsiz güzelliğinden ve bulunduğu kuru iklimde var olmasının bir mucize olmasından dolayı “Çölün Gelini” demeleri gibi bende Alahan Manastırına “Torosların Ak Zülüflü Gelini” adını verdim[2].
Peki neden bu ismi koydum ve nedir, nasıl bir yerdir, onu ayrıcalıklı ve farklı kılan özellikleri nelerdir? Kısacası kimdir Alahan Manastırı?
Alahan, MS 5. ve 6. yüzyıllara ait bir Hıristiyan kompleksi olup, bir yamaç üzerinde tek başına durmaktadır. Michael Gough (1961-1968 AİAE Müdürü) 1955 ve 1972 yılları arasında burada bir dizi kazı çalışması yürütmüş ancak 1973’te kazı programını bitirdikten sonra sonuç raporunu tamamlama fırsatını bulamadan vefat etmiştir. Alahan Hıristiyan kompleksi çevresinde gerçekleştirilen çalışmalar, bu kilise grubunun izole bir kırsal konumda olmadığını ve aslında bugüne kadar bilinmeyen küçük bir Roma kentinin yakınında konumlanmış olduğunu göstermiştir.[3]
Hıristiyanlığın önemli isimlerinden İsa peygamberin havarisi Tarsuslu Pavlus (Saint Paul) ve Hıristiyanlığın öncüllerinden Barnabas bu yeni dini yaymak için Anadolu’da çok yol kat etmişlerdir. Bu Azizlerin gezdikleri, uğradıkları ve ibadet ettikleri yerlere daha sonraları onların anısına büyük kiliseler ve manastırlar inşa edilmiştir.
İşte Alahan Manastırının ilk temelleri de bu azizlerin ziyareti anısına burada atılmış ve yapılmaya başlanmıştır. Ancak şu an bulunan yapılar topluluğu yukarıda anıldığı üzere Roma İmparatorluğu döneminde yapılan binalardır.
Bu yapı kompleksini yaptıran ve mezarı yine Alahan Manastırı’nda bulunan kişi Aziz Tarasis’tir.
Aziz Tarasis’in kim olduğunu, kaya mezarları arasında bulunan ve kitabesinde adı ve yaptıkları açıkça yazan büyük lahit sayesinde anlamaktayız.
Öyle ki; Vaftizhanenin karşısında pek çok kaya mezarları oyulmuştur. Mezarlardan birisi bahsi geçen ve manastır grubunun kurucusu olan Aziz Tarasis’e aittir. Kitabesi şöyledir: “Burada çok mümtaz Flavius Severinus ve Flavius Dagalaiphus’un konsüllüğünden sonra İndiktionun 15. yılının 13 Şubatında kutsal oruçların ilk haftasının salı günü ölmüş olan hatırası kutsal kurucu Tarasis yatıyor.”yazmaktadır.
Arka arkaya sıralanan münzevi mağaraları, bazilika, vaftiz binası, kaya mezarları ve kubbeli kilise sütunlu bir tören yoluyla birbirine bağlanmış ve ücra konumundan ötürü ancak 60’lı yıllarda keşfedilebilen manastır, erken Bizans dönemi taş işçiliğinin zengin detaylarına sahiptir.[4]
Göksu ovasına, hakim bir noktadan yani Orta Torosların zirvesinden bakan Alahan Manastırı pek çok kaynakta “Kartal Yuvası” adıyla da anılmaktadır.
Aziz Pavlus ve Barnabas’ın anısına Aziz Tarasis tarafından yaptırılan ve Roma İmparatorları tarafından desteklenen bu güzel manastır yukarıda anıldığı üzere çok yakın bir tarihte keşfedilmiştir.
Alahan ile ilgili en önemli yazılı belgelerden biri Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’dir. Çelebi Alahan için; “Halen ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor.” İfadelerini kullanmıştır.
Uzun yıllar harap halde kalan Alahan Manastırı, keşfedildikten ve arkeolojik kazılar başladıktan sonra da tam olarak gereken ilgi ve değeri görememiştir. Ancak geçen yıl başlayan restorasyon çalışmaları bugünlerde hız kesmeden devam etmekte ve Alahan yeniden ayağa kaldırılmaktadır.
Gerekli bütçe ve ekipmanın sağlandığı ve gerek arkeolojik kazıların gerekse eşzamanlı olarak restorasyon çalışmalarının yapıldığını gözlerimle görmekten dolayı çok mutlu oldum.
Pek çok yazımda, tarihi eselerimizi ören yerlerimizi ve antik kentlerimizi tahrip eden, kıymetini bilmeyen ve gerekli hassasiyeti göstermeyen anlayıştan şikayet ederken bu kez gerekli övgü ve takdiri gerek resmi makamlara gerekse yerel idarecilere iletmek boynumuzun borcudur.
Alahan Manastırı, arkeolojik kazılar ve restorasyon çalışmaları bittiğinde tıpkı Aziz Tarasis’in günlerindeki gibi heybetli bir hale dönecek ve tüm ziyaretçilerini başı dik ve mağrur bir ifadeyle karşılayacaktır.
Yolunuz düşerse eğer mutlaka Alahan Manastırı’na uğrayın, yolu sarp ve dik demeyin mutlaka uğrayın ve her güzel mekanı gördüğünüz gibi Aziz Tarasis’in mezarına gidin.
Neden demeyin, bu dediğimi yapın ve tarihe iz bırakmış, eser bırakmış ve bunu tanrıya sundukları bağlılıkları nedeniyle yapmış kişileri bu şekilde saygıyla anmış olun.
İyi ki varsın Alahan ve hep orada kal, her yıl seni görmeye gelelim ve her yıl varlığınla bizi onurlandır.
Her gelişimizde bir yapıtın daha ayağa kalkmış olsun ve seni o eski görkemli günlerinde ki gibi mutlu ve mağrur görelim.
Her zaman var ol Alahan, Her zaman var ol Torosların Ak Zülüflü Gelini…
[1] Palmira kenti, antik metinlerde adı geçen Tedmür kenti olup kuruluş tarihi ile ilgili pek çok rivayet vardır. Bu rivayetlerden en önemlisi Yahudilerin kutsal kitabı Tanah’ta (Tevrat) adı geçen Tadmur kentinin Kral Süleyman (Süleyman peygamber) zamanında kurulmuş olduğudur. Öyle ki, şehirde bulunan Roma tapınaklarından önce de var olan tapınak ve bazı yapıtların M.Ö. 19. yüzyıla tarihlendiği ortaya çıkmıştır.
[2] Bu isimlendirme herhangi bir kaynakta yer almamakta olup, yapıta olan ilgim ve sevgimden dolayı benim yaptığım bir adlandırmadır.
[3] Alahan`da (Isaurya) Bir Roma Kentinin Keşfi, Olba Xvıı, 2009, Sayfa: 83
[4] Skylife Dergisi, Ekim/2007 Sayısı.