İlkokul birinci sınıfta kitaplarımızın ilk sayfalarında gördüğümüz bir aile tablosu. Bir baba, bir anne, bir kız kardeş ve evin tek erkek çocuğu.
Erkek çocuk; Mustafa Kemal, Kız çocuk; Makbule, Baba; Ali Rıza Efendi ve Anne; Zübeyde Hanım…
Selanik- Langaza’da 1857 yılında başlayan hayatı[1] 14 Ocak 1922 yılında “Güzel İzmir’de” son bulduğunda, ardında tüm dünyanın ayakta alkışladığı ve bir milletin makûs talihini yenen bir evlat bırakan ve bu surette “Tarihi Değiştiren Türk Kadını” unvanını fazlasıyla hak eden bir kadın…
Zübeyde Hanım; Rumeli’nin Osmanlı idaresine girmesi ile bölgeye yerleştirilen Karaman Türkmenlerine mensup Hacı Sofu ailesinden Feyzullah Ağa’nın kızıdır. Annesinin adı Ayşe olup bir kız kardeşi ve Hasan ve Hüseyin isimli iki erkek kardeşe sahiptir.[2]
Tüm kaynakların ittifak ettiği şekilde; dürüst, güler yüzlü ve insana önem veren bir kişiliğe sahiptir. Gümrük Memuru olarak bilinen Ali Rıza Efendi ile evlenen Zübeyde Hanım’ın; “Mustafa, Makbule ve Naciye” isimli çocukları olmuş bunlardan Naciye henüz Selanik’ten ayrılmadan on altı-on yedi yaşlarında vefat etmiştir. Bundan başka “Ahmet, Ömer ve Fatma” isminde olan çocukları ise yine küçük yaşlarda vefat etmişlerdir.[3]
Zübeyde Hanım tek erkek evladı olan Mustafa’ya çok büyük önem verir ve her daim üzerine titrer. Mustafa’nın okula başlama yaşı geldiğinde, aldığı aile terbiyesi ve eğitimi gereği Zübeyde Hanım oğlu Mustafa’nın geleneksel eğitim veren mahalle mektebine gitmesini isterken, babası Ali Rıza Efendi o dönemde Selanik’te açılan ve yeni usule göre modern eğitim veren Şemsi Efendi Mektebine gitmesini istemiştir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa bu konuda anılarında şöyle demektedir; “Annemle babam benim hangi okula gideceğim hususunda tartışırlarken, babam işi mahirane surette halletti: Evvela alışılagelmiş merasim ile mahalle mektebine başladım. Bu surette annemin gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonrada mahalle mektebinden çıktım, Şemsi Efendi Mektebine kaydedildim.”[4]
Bilindiği üzere Zübeyde Hanım eşi Ali Rıza Efendi’nin vefatı sonrası yaşadığı ekonomik sıkıntılarında etkisi ile, Selanik dışında bir çiftlikte çalışan erkek kardeşinin yani oğlu Mustafa’nın dayısının yanına yerleşti. Küçük Mustafa çiftlikte dayısına yardımcı oluyor ve tarlalara musallat olan kargaları kovalamaktan tutun, çiftlikte diğer küçük işlere kadar pek çok şey yapıyordu.
İlerleyen zaman diliminde oğlu Mustafa’nın okumasını isteyen ve kaldıkları çiftlikte bunun pek mümkün olmayacağını gören Zübeyde Hanım yeniden oğlu ve kızı ile Selanik’e taşınır. Selanik’teki yeni ev sahipleri Binbaşı Kadri Bey’inde yardımları ile Mustafa askeri rüştiye imtihanlarına girer ve bu imtihanları kazanır. Fakat Zübeyde Hanım o dönemde sürekli harpler olduğu ve askerlerin birçokları geri dönmediği için oğlunun subay olmasını istememektedir.
Bu konuda derin düşüncelere dalan Zübeyde Hanım bir gece rüyasında oğlu Mustafa’nın elinde altın bir tepsi ile bir minareye çıktığını görür, rüyayı yorumlayan komşuları Zübeyde Hanım’a, oğlu Mustafa’nın askeri liseye gitmesinin kendisi için çok iyi olacağını söylerler bu durumdan etkilenen Zübeyde Hanım’da oğlunun bu isteğini artık kabul eder.[5]
İşte o görülen rüya, işte o verilen olur bir tarihi yeniden yazar. İlerleyen yıllarda oğlu girdiği bütün okulları başarı ile tamamlar ve Osmanlı Ordusunda Şam’dan Galiçya’ya, Çanakkale’den Samsun’a nice şehirlerde ve cephelerde savaşır ve mücadele eder.
Selanik’in Balkan Savaşları ile Osmanlı idaresinden çıkması neticesinde Zübeyde Hanım ve kızı Makbule Hanım İstanbul’a gelerek Akaretlerde bulunan bir eve yerleşirler.[6]
Yine bilindiği üzere, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gitmeden bir gece önce annesi ve kardeşi ile vedalaşması bu ayrılığın öyle kısa bir süreliğine olmayacağını göstermektedir. Nitekim Zübeyde Hanım oğlu Mustafa Kemal’i 16 Mayıs 1919’da vedalaşmalarının ardından tam üç yıl sonra 14 Haziran 1922 tarihinde ancak görebilmiştir. Çünkü oğlu Mustafa Kemal sadece annesi Zübeyde Hanım’ın evladı değil bu milletin evladı olduğu anlayışla çalışmış ve öz annesi ile görüşemediği bu üç uzun yılda tüm Anadolu kadınlarının ve insanlarının bağımsızlık ve özgürlüğünün kazanılmasına öncülük etmiştir.
Bu tarihten sonra oğlu ile Ankara’da yaşamaya başlayan Zübeyde Hanım, Ankara’nın iklim koşullarının sağlığına yaptığı olumsuz etki nedeniyle iklimi daha yumuşak olan İzmir’e yerleşmiş ve “Güzel İzmir”de 14 Ocak 1923 tarihinde ardında Mustafa Kemal Paşa gibi bir evlat bırakarak bu hayattan göçmüştür.
Ölümünün 91. yılında (14 Ocak 1923- 14 Ocak 2014) “Tarihi Değiştiren Türk Kadını Zübeyde Hanım”ı saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Mekanın cennet olsun Hacı Feyzullah Ağa’nın Türkmen kızı, Mekanın Cennet olsun Kırmızı Hafız[7]’ın yiğit gelini, Mekanın cennet olsun Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın annesi, Mekanın cennet olsun...
[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Z%C3%BCbeyde_Han%C4%B1m
[2] YURDAKUL Yurdakul, Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Truva Yayınları, Shf:37, İstanbul-2005
[3] GÖKSEL Burhan, Atatürk’ün Soy Kütüğü Üzerine Bir Çalışma, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Shf:8 Ankara-1987
[4] KASIM Naci, Gazi’nin Hayatı 1881-1938, İstanbul Maarif Kitaphanesi ve Matbaası, İstanbul-1943
[5] YURDAKUL Yurdakul, a.g.e. Shf:38
[6] Bu ev halen Şişli ilçesi sınırlarında bulunmakta olup, Atatürk Evi Müzesi olarak ziyaretçilerine hizmet vermektedir.
[7] Kırmızı Hafız lakabı, Mustafa Kemal Paşa’nın babası Ali Rıza Efendi’nin babasının yani Zübeyde Hanım’ın Kayınpederinin lakabıdır.