Her bayram merak ederim. ‘Acaba sahiden “bayram yeri” diye bir yer var mı?’ Gelenek olarak günümüze kadar ulaşmasa da babalarımızdan dedelerimizden sık sık “bayram yeri” kelimesini işitiriz. Yeşilçam’da da örnekleri vardır bu sevilesi yerlerin…
Hadi şekerimizi kapıp bayram yerine gidelim; bir sürü çocuğun olduğu belki de anne babası olmayanların bile buluştuğu bayram yerlerine bir göz atalım: Tarihçesine değinecek olursak Orta Asya’dan kalma bir gelenek bizimkisi. Önce dev bir ağaç bulunur ve orada kabilelerin, boyların ileri gelenleri dev bir salıncak kurup, çocukların oynaması için alanı düzenlerlermiş. Rivayet o ki, bayram yerine gelen her çocuk tek tek sallanırmış. Sayıca o zamanlar az olan çocuklar, şimdi ki nüfusta milyonları buluyor. Hal böyle olunca ne bir ağaç yeter sallanmaya, ne de bahçe.
Şimdi biraz daha yakına gelelim. Lunaparkların bayram yeri olarak kabul edildiği o nostaljik yıllara… Nostaljik diyorum çünkü artık doğru düzgün lunapark da kalmadı. Çocukların atlı-karıncalarda, pamuk şekerlerle sallandığı, o siyah-beyaz eskitilmiş fotoğrafları bilmeyen yoktur. Arada dönüp o fotoğraflara bakarım. Çünkü o umut ve sevgi dolu bakışlara hepimizin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bir bayram yeri de biz gençlere yapılmasını isterdim.
Aslında kim nereyi istiyorsa orası onun için bayram yeri olabilir. Tamam tamam bu cümle belki de Vizontele’deki Altan Erkekli’nin o meşhur cümlesini çağrıştırıyor olabilir. Neydi bir hatırlayalım: “Burayı seversen, burası Dünya'nın en güzel yeridir. Ama Dünya'nın en güzel yerini sevmezsen, orası Dünya'nın en güzel yeri değildir.” Bu söz cuk diye konumuzun bam teline dokundurmuş. Her yerin bayram yeri olması dileğiyle, iyi bayramlar.