Röportaj: Yusuf Çifci
Priştine’nin kalabalık bir caddesinde yürürken kulağıma tanıdık bir melodi çalındı: Teoman’ın “İstanbul’da Sonbahar”ı… Sesin geldiği yöne doğru ilerlediğimde, elinde gitarıyla bir sokak müzisyeniyle göz göze geldim. Önünde küçük bir karton tabela vardı: "World Tour"
O an, sadece tanıdık bir şarkıyla değil, bir hikâyeyle karşılaştığımı hissettim. Gitarın başındaki isim Oğuzhan Taşkın’dı. Bir süre kaldım, eşlik ettim. Oğuzhan, özellikle 90’lı yılların Türkçe rock ve pop şarkılarından oluşan bir seçki sunuyordu. Çevresinde biriken kalabalıkta Türkler de vardı, Kosovalılar da. Kimisi ritme eşlik ediyor, kimisi sessizce dinliyor, kimisi ise cebinden çıkardığı birkaç avroyla destek oluyordu.
Ama asıl hikâye, müziğin de ötesindeydi.
Bir Hayalin Peşinde 18 Ülke
Oğuzhan'la sohbet etme şansım oldu. Meğer bu performans, bir hayalin parçasıymış. Antalya’dan yola çıkmış ve tek başına, gitarıyla sokak sokak dolaşarak dünyayı keşfetmeyi seçmiş.
Bugüne kadar 18 ülke gezmiş. Gittiği her şehirde, tanıdığı olmayan sokaklarda müziğini insanlarla paylaşmış. Bazen bir banka oturmuş, bazen bir kaldırım köşesinde durmuş. Onun için bu sadece bir yolculuk değil; müziğiyle bir dil yaratmak, sınırları aşmak ve sokaklarda hikâyeler biriktirmek.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta mikrofonu Oğuzhan Taşkın’a uzattık. Dünya turu, sokak müziğinin sınır tanımayan dili, yolda karşılaştığı insanlar ve unutamadığı anlar üzerine konuştuk.
Onun hikâyesi, müziğin sadece sahnelerde değil, sokaklarda da insanları nasıl birleştirdiğini gösteriyor.
Ne kadar zamandır dünyayı geziyorsun?
Son iki yıldır dünyayı geziyorum.
Nereleri gezdin?
Balkanları gezdim. Öncelikle vizesiz gezebileceğim yerleri geziyorum. İlk başta Balkanlarda; Kosova – şu an bulunduğumuz yer – Sırbistan, Bosna Hersek, Makedonya ve daha niceleri. Onun dışında Uzak Doğu’yu gezdim. Tayland, Kamboçya, Malezya… Güneydoğu Asya'ya karşı bir sempatim var. Onun dışında daha çok Asya’daydım: Rusya, Orta Asya gibi bölgelerde gezilerim oldu. Şu andaki hedefim Sri Lanka’ya gitmek ve bunun için şu an para biriktiriyorum. Umarım başarılı olacağım. Asya'da gezmeye devam etmek istiyorum.
Peki, neyi hedefliyorsun?
Genel olarak hedeflediğim şey, özellikle kendime inandığım bir şey var: Bir şeylere ulaşmak her zaman zor değil. Bize anlatılan bazı klişe yalanlar vardır ya, “kafanızı koyun, sonuna kadar çalışın, etrafı görmeyin.” Benim felsefem şu: Çalışabilirsiniz, emek verebilirsiniz ama hayatı da deneyimlemeniz gerekiyor. Unutmamanız gereken bu.
Mesela şu an ben müzik öğreniyorum bir yandan. Kendimi bir odaya hapsedip sadece müziğe adamak istemiyorum. Ben dünyayı da gezmek istiyorum ve bir yandan yolda öğrenip para kazanıyorum. Bir yandan da daha ileriye gidiyorum. Bir hayalimi gerçekleştiriyorum.
O yüzden felsefem şu ki: Bir şeyleri başarmak istiyorsanız kendinizi dışa kapatmayın. Hayatı yaşayarak bir şeyleri öğrenmek mümkün. Hiçbir şey imkânsız değil. Devam edebiliriz yani.
Peki, şu ana kadarki yolculuğun sana öğrettiği şeyler neler?
Bana öğrettiği çok derin şeyler var. Özellikle şunun bilincindeydim: Bir sürü insan var dünyada ve her birimiz birbirimizden farklıyız. Bu muazzam bir şey. Dünyayı gezerken bunu birebir deneyimledim ve bir nevi önyargılarım azaldı. Tek düze düşüncelerim azaldı. Kendime koyduğum sınırlar biraz daha esnedi.
Bir nevi bulunduğum yere göre kendim olabiliyorum ya da onlardan bir şeyler öğrenebiliyorum. Hayat böyle değil mi zaten? Hayat bir yol gibi; ilerlersiniz. Hayat dümdüz bir yoldur. Önümüze insanlar çıkar. Bazıları engel gibidir ya da bazıları çöp gibidir. Onları bazen çöpe atmamız lazım. Sürekli onları toplarsak ağırlık olacak sonuçta, doğru değil mi?
O yüzden şunu fark ettim: Yolda çok iyi insanlar tanıyabiliyorsunuz. Sizin yürüme hızınızı artıran, ulaşmanız gereken ve hedeflediğiniz şeylere ulaşmanızı sağlayan insanlar var. Ama çok fazla "çöp" insan da var. Onları atmanız gerekiyor.
Demek istediğim şu: Dünyayı gezmek sürekli pozitif bir şey değil. Çok iyi ya da kötü insanlar da görüyorsunuz. Ama buna rağmen ayakta kalabilmek ve o heyecanı hâlâ koruyabilmek önemli. Ben böyle düşünüyorum.
Genç gezginlere neler tavsiye edersin?
Genç gezginlere şunu tavsiye edebilirim: Yola çıkacaksanız, iyi ya da kötü çok şey göreceksiniz. Gerçekçi olmak gerekirse, bazen çok zor anlar yaşayabilirsiniz.
Özellikle ülkemizde biraz maddi problemler olduğu için ekonomik olarak geleceği düşünmek gerekebiliyor. Ama bizim gibi yola çıkmak isteyen insanlar genelde gerçekten isteyen insanlar oluyor ve bu yüzden o kadar düşünceye maruz kalmıyorlar içsel olarak.
Dünyayı gezmek bazen çok zorlayıcı olabiliyor. Evden uzakta olmak, bir şeyleri özlemek, konfor alanınızdan çıkmak... Aslında zor gelen bu şeyler bize iyi gelen şeyler.
“Evden ne kadar uzak, kendine o kadar yakın” diyorum ben.
En büyük tavsiyem şu: Şu an aklımda çok fazla tavsiye var ama toparlayamıyorum. Düşünmem lazım doğal olarak. Burada kesebilirim, sorun yok.
Şunu söyleyebilirim: Gezerken maddiyata aşırı önem vermeyin. Hayat bir deneyimdir. Bazı şeylere para harcayacaksınız mutlaka. Benim de çok param yok ama kazandığım paralarla kendimi idare etmeye çalışıyorum.
Bazen diyorum ki: "Bu parayla nasıl ayakta kalacağım, nasıl ilerleyeceğim?" Ama bir şekilde oluyor. Siz emek verdikçe bir yerden o para geliyor.
Zaten yerleşik hayatta da böyle değil mi? Umudumuzu kaybetmemek ve devam etmek... Hayat bitmiyor, devam ediyor.
Daha ne söyleyebilirim bilmiyorum ama vereceğim tavsiyeler: Maddiyatı çok önemsemeyin ve devam edin.
Yolculuğunda ve yolunda başarılar dileriz.
Teşekkür ederim. Daha fazla şey söylemek isterim ama şu anlık biraz daha kısıtlıyım çünkü kamera açılınca heyecanlanıyorum. Kameraya da alışacağım bir gün, umarım.