Bertolt Brecht’in epik ve diyalektik estetik paradigmasını sadece tiyatro için kurduğunu düşünmek Brecht’e yapılmış bir haksızlık olur herhalde. Brecht’in kurmaya çalıştığı, seyirciyi seyre yabancılaştırma çabası her tür illüzyon dayatmasının sökümü olarak görmek daha doğru olabilir. Söz konusu bir sanat eseri de olabilir, bir aşk ilişkisi, bir ana-oğul, bir lider-kitle, Rockstar-hayran ilişkisi de. Her tür kapılmanın ya da gerçeğin uzağına düşme anının eleştirisinin Brecht’yen estetikle sağlanabileceği kanaatindeyim.
Mahmut Fazıl Coşkun’un yurt içinde ve yut dışında gösterildiği festivallerde pek çok ödül kazan filmi Anons’u izlerken de kendimi Brecht’yen bir durumun içinde buldum.
Film, şimdiye kadar Türk sinemasında eşine pek rastlamadığım ölçüde bir soğukkanlılıkla kurgulanmış ve bu sayede ben filme, filmde anlatılan hikâyeye; hikâyedeki tiplere, oyunculara, kurguya, filmin docudrama tarafına teslim olmadan, perdede akan hikayeye sadece eşlik ederek analitik bir bakışla izledim filmi.
27 Mayıs 1960 darbesi ile 10 Ekim 1965 seçimleri arası yaşanan beş yıldaki siyasal hadiseler hayli iç yakıcı ve hazindir ki; dikkatli bakınca bir sağdan bir soldan asmaya, arkası yarınlara taşınarak ta o zamanlardan başlandığını görmek mümkündür.
Her tür cinayetin vatanı ve milleti kurtarmak adına işlendiği dönemlere dair tutarlı bir analiz yapmak için kamerayı Mahmut Fazıl Coşkun koyduğu mesafeye koymak gayet yerinde olmuş ve bu mesafeden çekilen bir film, Carlos Saura’yı hatırlatacak koreografik bir uyum taşıma fırsatı yakalamış.
Filmde, kalkışılan darbenin neden-sonuç ilişkileri ya da iyi adamlar kötü adamlar yok. Film bu tartışmaları belgesel filmlere ya da konuya dair kitaplara havale etmeyi tercih etmiş, hatta filmde karakter ya da tip bile yok. Filmde görünen kişiler, birer figürden ibaretler ve bu halleri ile filmin durum yaratma imkânını kat be kat arttırıyor; filme değer katıyorlar.
Anons, kurgu ritminden oyunculuk üslubuna, diyalog yazımından kast seçimine kadar çok başarılı ve biricik, durum komedisine dönüşme riskini göze almış bir durum koreografisi olmuş bence.
Değerli mizah yazarımız Aziz Nesin, 27 Mayıs darbesine ilişkin yazdığı bir hikâyede darbe sonrası umduğunu bulamayan subayların durumunu özetlemek için “Değişen bir şey yok. Biz bu haltı niye yedik” gibi bir özetleme yapar. Anons’un sonunda da, “biz o haltı yedikten sonra bu haltı neden yedik” sorusuna ulaşabiliriz belki.
Hem zaten, öyle bir gecenin sabahında çorbacıda ne halt yemeye gider ki insan?
Ez cümle ile Anons, Brecht’yen bir bakışla, Saura koreografisine göz kırpan, Aziz Nesin mizahına selam çakan, iyi oynanmış, iyi kurgulanmış, iyi yazılmış bir Mahmut Fazıl Coşkun filmi olmuş.
Herkes, her yerde tekrar tekrar izlesin isterim.