Dünyaya ilk gözümüzü açtığımızda bizden sorumlu bireylerle göz göze geliriz.
Hemşire, doktor, anne ya da baba…
İlk nefes veriş ve alışta bizim hayatta olduğumuzu görünce derin bir "oh!" çekerler.
Sorumluluklarını yerine getirmişlerdir aslında, peki ya bitmiş midir her şey?
Birarada olan ve evlenme hazırlığı yapan çiftlere bakalım. Onların da tüm dertleri ve sorumlu olduğunu düşündükleri, düğün, nişan ve ev döşeme telaşıdır. Hep şu sözleri duyarız: ‘Şu düğün bir bitse de bir ohh desek!’ Her şey düğünden ibarettir o anda onlar için, tüm koşturmaca, tüm çaba…
Yeni doğan bebeğin hayata gelmesi gibidir aslında yaşadıkları olay. Hayat aslında yeniden başlıyordur; onlar için birlikte yaşamın ilk nefesi, ilk bakışı olacaktır. Oysaki bu koşturmaca içinde ne çok şey kaçırıyorlardır. Tıpkı anne babanın çocuğu dünyaya getirdikten sonraki durumları gibi.
Anne ve baba çocuğu dünyaya getirince artık sorumlu taraftan sorunla tarafa çoktan geçmiştir.
Çocuğun adı,
Çocuğun nasıl besleneceği,
Çocuğun ne giyeceği,
Hangi okulda okuyacağı,
Hangi takımı tutacağı…
Liste uzayıp gider, bu kadar koşturmaca içinde ne yeni evlenecek çift ne de çocuğun anne babası bu yeni hayatta nasıl mutlu olunacağı hakkında düşünmez, düşünemezler.
Yürek zenginliği bu kadar gözardı edilecek kadar basit mi artık bizim için?
Eş seçerken, çocuk büyütürken bir insanın kalbine giden yola onun varlık aynasına bakmaktan bizi alıkoyan ne oldu?
Sorumlu taraftan ne de çabuk sorunlu tarafa geçtik. Sorunlu iken nasıl sorumlu birey yetiştireceğimin çaresini hiç düşündük mü?
Niye korktuk iyi insan olmaktan, harika şiirler dinlemekten, insanların yüreğine bakmaktan, bir diğer insanın gönül kapısında durmaktan?
Nasrettin Hoca bir gün trene biner ve bilet sorumlusu hocaya biletini sorar.
Hoca başlar tüm ceplerini aramaya, fakat bileti bulamıyordur.
Görevli:
-Hoca der üst cebine bakmadın bir de oraya bak.
Nasrettin Hoca:
-O cebe bakamam o benim son kalem, bileti bulsam da bulmasam da o cebe bakmayacağım.
Nasrettin hoca aslında özetlemiştir yaşadıklarımızı…
Son kalemiz olan içimize bakmadığımızı.
Şöyle olmalı aslında bu söz:
‘Herkes İŞİNE değil, İÇİNE baksın.’ İşte orada görecek sorunlu ve sorumlu olduğu yerleri. Ve korkmayacak uzaklaşmayacak artık kendinden. Tek korkumuz kendi içimiz aslında oraya bakmayarak daha da güçlendiriyoruz içimizde ki korkuyu. Sorumluyuz önce kendimizden, borçluyuz önce kendimize. Hiçbir şeyin bizi kendimizden uzaklaştırmasına izin vermeyelim.
Sorunlu ve sorumlu arasında tüm dünyamızı değiştiren bir harf farkı vardır.
Daha sorumlu bireyler olmak dileğiyle.