Türkiye'de çocuk edebiyatı, uzun uzun tartışılan bir konu. İyi bir çocuk kitabı nasıl olmalı? Çocuk kitabı seçerken nelere dikkat edilmeli? Yazarların ve yayınevlerinin sorumlulukları neler?.. Sorular uzadıkça uzuyor. Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının “Çocuk Dostu Kitap” listesi ve son dönemde bazı kitapların "sakıncalı" ilan edilmesi de tartışmaları iyice alevlendirmiş durumda."Türkiye'de Çocuk Edebiyatı" başlıklı yeni röportaj serimizde hem çocuk edebiyatının önemli yazarlarıyla hem de sektörün temsicileriyle bu sorulara cevap arıyoruz.Yazar Ahmet Büke ile başladığımız yolculuğumuzda sıradaki isim Nurdan Bağrıaçık. Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta yazar Nurdan Bağrıaçık ile Türkiye'de çocuk edebiyatını konuştuk.İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri mezunusunuz. Genelde kitaplarınız da uzayla ilgili. Uzay sizin için ne ifade ediyor? “Aşk” diye başlasam sizi şaşırtmış olur muyum? Peşinden sürüklendiğim, karşı koyamadığım, merak edip bilmek istediğim, bana kattıklarını özümsemeye çalışarak tekrar kitaplar yolu ile geri yansıttığım, beslendiğim kadar beslemeye de çalıştığım, huzuru bulduğum, bana coşku veren sonsuz derin bir kavram. Aşkın tanımsızlığına ama şu anki verilerine de dayanarak uzayın bendeki ifadesine eşit bir kavram olarak görüyorum.Uzaya merakınız olduğu İçin mi bu bölümü okudunuz?Uzay Bilimleri çocukluk hayallerimden biriydi. Geceleri balkonda gökyüzünü seyredip takımyıldızlarını bulmaya çalışırdım. Ardından doğum günümde kırmızı bir teleskop hediye geldi. Bu teleskopla Ay’a baktığımda çok etkilendim ve aileme göstermek istedim. Fakat Ay teleskobun gözle bakılan yerinde, okülerinde gözükmüyordu. O anda şok olup “bu nasıl olur?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Bu sorunun cevabını bulma serüvenimin astronom olmamla sonuçlandığını da düşünürseniz, o günden sonra evrenin sorulara en güzel cevapları verdiğine güvenen biri haline geldim. Ardından astronomi bölümünde okurken bize verilen “bankacı, öğretmen sigortacı her şey olabilirsiniz ama astronom olarak çalışmanız zor olacaktır” bilgisini kulak ardı ederek bir eğitim kurumuna gözlemevi projesi teklifi verdim. 2004 yılında kubbe ve teleskop olarak özel sektördeki en büyük çaplı gözlemevi olarak inşaa edildi. O devre 122 yıl aradan sonra Venüs geçişi gerçekleşecekti. Bu yüzden de 55 gün gibi rekor bir sürede açılışı yapıldı. Tüm bu olaylardan yola çıkarak “evet uzay merak ve sevgimi besleyen en önemli alanlardan biri” diyebilirim.
Aynı zamanda matematikçisiniz. Çocuk kitabı yazmanın bir matematiği var mı?Sizce hayatta her şeyin bir matematiği yok mu? “Evrenin dili matematiktir der Galileo” Şu anda nefes alıyor olmamızın temeli bile matematik. Piyanonun tellerinin logaritmik olarak dizilmesi veya bir sanat eserinin altın orana ihtiyaç duyması, bir bestenin ritmi, ölçüsü... bu liste sonsuza kadar uzar gider. Tüm evrenin bilgisinin içinde gizli olduğu pi sayısı da hepsini kapsar aslında. Zihnin, kalbin olduğu her alan matematiğe ihtiyaç duyar. Kimse “matematiğim kötü demesin” hepimizin bilinçaltı matematikle örülü. Üslup da belirli bir ritim barındırır ve matematiktir. Biz sadece fen ve mühendislik alanları matematiğe ihtiyaç duyar diye düşünüp yanılırız. Birbirinden uzak alanlar zannedilse de aslında en duygusal, en romantik şiirlerin bile matematiğe dayandığını biliyorsunuz. Tüm bunların ışığında çocuk kitaplarının da bir matematiği var şüphesiz. Her yazar bunu fiziki olarak bir yere kadar biliyor ve uyguluyor. Hikayenin kurgusu, girişi, gelişmesi, sonucu, dili karakteri, işlenişi derken esas matematik bence sezgisel bir toparlama sırasında kendini gösteriyor. Hayal ile sezginin mükemmel kesişimi o kitabın doğru matematiğini ortaya çıkarıyor. Bu çıktıya da aslında “yaratıcılık” diyoruz.Uzay hayal gücünü besleyen bir yer sanırım. Türkiye’de yayınlanan çocuk kitaplarında uzay konusu yer alıyor ama büyükler için yazılan romanlarda pek rastlamıyoruz. Çocuklar uzayı daha çok mu seviyor?Sonsuz ve aklın sınırlarını zorlayan bir alanken Uzay, istediğiniz her şeyi düşlemekte özgürsünüz. Bundan daha güzel bir düş besini var mı? Hayallerin de ötesini kavrayan, ama bir yandan da en büyük gerçeklik. Çocuklar uzayı evet daha çok seviyor. Çocukluk yıllarını hatırlarsak, paternlerle kıstırılmaya başlanmamış zamanlar. Düştüğümüzde ağlarken, on saniye sonrasında gözyaşlarının kocaman bir gülümseyişle karıştığı zamanlar. Kaygının, korkunun hayatımıza yerleşip kemikleşmediği zamanlar. Tabii ki bu olguların olmadığı yerde merak, sevgi, cesaret yeşeriyor. Bu yüzden uzaya, sonsuz hayal gücüne imkan veren bir alana ilgi o zamanlar daha çok. Çocukken gökyüzüne başımızı kaldırıp bilinmeyeni daha fazla sorgular oluyoruz. Her şeyi korkusuzca sormak, bilmek hatta görmek, dokunmak istiyoruz. Aslen farkındalığımız çocukken daha çok. Birer yetişkin olarak hangimiz yataktan kalkıp saatte bin altı yüz kilometre hızla kendi ekseni etrafında dönen bir gezegende olduğunun farkındalığıyla güne başlıyor? Ay’a bakıp “muhteşem!” deyip hayaller kuruyoruz ama sonsuz bir evrende aslında çok da önemsiz bir yıldızın çevresinde dönüp dolanan bir gezegende ayrıcalıklı uzaylılar olarak yaşadığımızı unutuyoruz. Bunun farkındalığı her bireyde belirse psikoloji, felsefe, bilim tüm alanlar el ele verip başka bir dünya bakış açısı oluşturur. İnsanlığın kurgusu, dünyevi tiyatronun dışında muazzam güzellikte bir gerçeklik var ki; “evrende biriciğiz!”. Bu arada çocukların uzaya ilgisi evet büyük fakat yayınlanan uzayla ilgili birçok kitabın çeviri kitap olması da üzücü. 2018 yılında yayınlanan “Küçük Astronomlar” serisi içindeki ilk kitaplarım “Kırmızı Teleskop, Şemsiyeden Gökyüzü, Güneş’in Arkadaşları, Evrenin Dansı” bir astronom tarafından yazılan ilk bilimsel resimli çocuk romanları olmuştu. Buna çok şaşırmıştım. Çocuğa her türlü bilgiyi anlatacak bir dil kullanabilirsiniz. Bu yüzden de dileğim bilim insanları ve bilim ile çocuklar arasındaki mesafenin kitaplar aracılığıyla ortadan kalkması. Bunun için değerli bilim insanlarımızın çocuklara bilimi daha fazla anlatması çok da ütopik değil kanısındayım. “Yetişkinler uzayı sevmiyor mu?” konusuna bakacak olursak aslında amatörü en fazla olan bilim dalı astronomi. Fakat bilimsel yayın yaklaşılmaması gereken, korkulan, bilmediğimizi ortaya çıkaran alanlar gibi kodlanmış beyinlerimize. Dünyada astronomiyi insanlara sevdiren benim de çok sevdiğim astronom ve fizikçiler var. Neil de Grasse Tyson, Florian Freistetter, Christophe Galfard, Carl Sagan gibi isimler konuyu daha popüler işleyerek insanları bilime yaklaştırıyor. Türkiye’de de çok değerli isimler var. Birini söylesem diğerini unutmaktan korktuğum için telaffuz edemesem de sayıları hiç de az değil. Her birinin üzerimizdeki emeği, katkısı her zaman büyük olmuştur. Ben de kendi adıma bu alan için artı bir kitap düşüncesiyle şu anda yeni bir kitap yazıyorum. Umarım insanların astronomiyi sevmelerine vesile olur."YETİŞKİNLER İÇİN İLK KİTABIMI YAZMA SÜRECİNDEYİM"Niçin çocuk kitapları yazıyorsunuz?Hem çocukları sevdiğim için hem de alanım olan astronomi ve matematiği çocuklara sevdirmek için diyebilirim. Çünkü ben çocukluk hayalini gerçekleştirmiş, ufak kırmızı bir teleskoptan gördüğü görüntünün peşinden gitmiş, uzay bilimci ve matematikçi olmuş bir yazarım. Gözlemevi sorumluluğum zamanında da küçük yaş grubundan yetişkinlere kadar bu alana dair çok fazla ilgiye ve soruya maruz kaldım. Bu yüzden kitaplarım, çocukluğumdan gelen merakımla şimdiki çocuklara seslenişim diye düşünebilirsiniz.
İyi bir çocuk kitabının olmazsa olmazları nelerdir?İlgili yaş grubuna hitap eden, akıcı bir dil diye başlamak isterim. Dünyanın en zor konusunu bile çocuğa aktarabilmeniz mümkün. Fakat burada aktarmak istediğinizi basite indirgemek çok önem kazanıyor. Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözü var ki bana her zaman çocukların dünyası ile empati kurabilmekte klavuz olur; “Ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır” Özellikle küçük yaşta soyut kavramları anlamaları zor olduğu için onların anlayabileceği dili özümsemek önemli. Pedagojik olarak doğru çerçevede yazılma gerekliliği de en hassas konu olmalı. Çocuğun hayal dünyasını harekete geçirmeli. Kitap bittiğinde bile kitabın konusu içinde farklı hikayeleri, farklı sonları hayal edebilmeli. Her kitap girişi gelişmesi sonucu ile belirli mesajlar verir. Bu mesajların çocuğa iyi geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta belki de öyle olmalıdır ki bir çocuğun hayat felsefesini bile oluşturabilsin. Örneğin çocukluğumda okuduğum “Martı” kitabı beni çok etkilemiş ve bana bakış açısı katmış bir kitaptır. Çocuklara mı yoksa yetişkinlere mi yazmak daha zor?Bu soruya bence çocuk kitabı yazarları yetişkin kitabı yazmak, yetişkin kitabı yazarları ise çocuk kitabı yazmak diye yanıt veriyor olsa gerek. Herkes kendi alanında odaklanmışken diğer alanın daha meşakkatli olduğunu düşünebilir. Şu anda yetişkinler için ilk kitabımı yazma sürecindeyim ve “zor” kavramını “heyecanlı bir sancı dönemi” olarak adlandırmak istiyorum. Her iki alanın da kendine göre süreç içerisinde aşamaları var. En önemli adımı da yaratıcılığın hangi alan olursa olsun yazarın beynine, kalbine uğrama zamanı. Anlatılmamış hiçbir konu yoktur ama nasıl aktardığınız önemlidir düşüncesinden yola çıkarsak çocuk kitabı ve yetişkin kitabı arasında dil farklılığı olduğu aşikar. Bu noktada da çocuklarla çok zaman geçirmiş olmaya, onların dünyası ile iyi empati kurabilmeye, pedagojik formasyona değer veriyorum. Türkiye’de çocuk edebiyatına yeterli özen gösteriliyor mu?
“Özen” önemli bir kavram ve sorunuzun bende yarattığı hisle bunun kolektif bir döngü olduğunu düşünüyorum. Yazar özenli yazmaya çabaladıkça, yayınevleri aynı özenle kitapları inceleyip yayınladıkça, aileler ve çocuklar da özenle kitapları seçtikçe genel bir özenden bahsedebiliriz ki zaman geçtikçe çocuk edebiyatının daha özen gösterilen bir alana dönüştüğünü düşünüyorum. Günümüzde okuma alışkanlığı kazanmak çok daha zorlaştı. Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için neler yapılmalı?O kadar fazla uyaran var ki, çocuğu bu uyaranlardan koparmak yerine belki de daha az maruz bırakmaya çalışmak gerekir. Tabii özellikle pandemi döneminde daha az maruz bırakmayı bırakın hayatları lap top, ipad, telefon ve televizyon oldu. Yine de bir çocuğun kitabı, oyun oynamayı sevdiği ipadden daha fazla sevebileceği düşüncesindeyim. Her şey ailede başlıyor ve bir çocuğa rol model olmak çok önemli. Ben okumayı çok seven bir çocuktum. Ben nasıl sevmiştim diye bakarsam ve bu güne uyarlarsam sanırım sorunuza daha kolay cevap verebilirim. Dünya klasiklerinden şiir kitaplarına, o dönemin tüm ansiklopedilerinin olduğu büyük bir kütüphanemiz vardı. Evde kitap okunması, kitabın konusunu karakterlerini sonunu tartışmak her yeni kitapta keyifli bir maceraya dönebilir. Okulda okuma saatleri, ödünç kitap alınan kütüphanenin bulunması, kitap okuma hedefleri koyulması, kitap özetlerinin çıkartılması, bunların hepsi bana keyifli motivatörler oldu. Tabii ki hiç kitap okumayan çocuğa bile kitap okutabilecek en değerli yöntem bence çocuğun ilgi alanının iyi tespit edilerek bu ilgi yönelime göre kitaplar seçmek. "BAKANLIĞIN AMACI ÇOCUKLARI KORUMAK OLMALI"Aileler çocuklara kitap seçerken nelere dikkat etmeli?Ailelerin çocuklarını yetiştirirken dikkat ettikleri değerlerle kitap seçimi sırasında dikkat ettikleri değerler aslında aynı hassasiyette olmalıdır. İlk başlarda çocuğu koruma amaçlı kötü kavramlarla tanıştırmaktan nasıl kaçınırlarsa kitaplarda da bazı konuların işlenişine dikkat etmeleri gerekir. Öncelikle kendilerinin okuyup çocuklarını direk temasta bırakmak istedikleri dil kavramlar renkler ve resimlere karar vermeliler. Yaşlarına uygun kitapları seçmeliler. Kitap ne anlatıyor, ne mesaj veriyor, etkileyici mi, özgün mü, eğlenceli mi? Özetle; “çocukça” mı tespit etmeliler.Türkiye ve dünya edebiyatını karşılaştırdığımızda ne gibi farklar var?Kültür farklılığı her alandaki çıktıları değiştirir, fark yaratır şüphesiz. Fakat çok geniş bir aktarım alanına sahipken, aynı kültür içinde bile edebiyat farklı değil midir? Edebiyatı farklılaştıran en önemli unsur üsluptur. Nasıl bir besteyi duyan müzisyen bu bir Kayahan bestesi olmalı veya Garry Moore bestesi olmalı diyebiliyorsa edebiyat dünyasında bir yazar da bu Charles Dickens’ın kalemi, Tolstoy’un kalemi, Sabahattin Ali, Oğuz Atay’ın kalemi diyebilir. Fakat karşılaştırma neye göre yapılmalıdır diye düşünüyorum. Pablo Neruda ile Edgar Alan Poe ‘yu farklı gördüğüm bir düzlemde Özdemir Asaf ile karşılaştırma hiç yapamıyorum. Sanırım bu soru için cilt cilt kitap bile yazılabilir. Fakat bu konuda yetkin olmak o kadar kolay değil.
Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı “Çocuk Dostu Kitap” listesi adı altında bazı kitapları çocuk dostu olarak belirledi. Bu liste hakkında ne düşünüyorsunuz?Açıkçası incelemedim ve ilk anda konuyu duyduğumda çok da doğru bulmadım. Kitapların bazılarını “Çocuk dostu!” diye kategorizeleştirdiğiniz yerde diğer kitapları “çocuk dostu değil” diye etiketlemiş olursunuz ki bu da gerçekten çocuklar için güzel eserler üreten yazarlar, yayınevleri için haksızlıkmış gibi geliyor. Çocuk kitabı yazarları eminim ki belirli bir hassasiyetle yazarlar, yayınevleri de pedagojik değerler çerçevesinde kitabı inceler ve ailelerin de en son onayından geçer. Bu döngü varken bir liste yapmak ayrımcılık yapıldığına işaret etmez mi? Özellikle çocuk kitapları camiası bu şekilde ayrıştırma değil de bir olma, çocuklar için en iyisini, en güzelini üretenlerin birbirini motive ettiği bir camia olarak kalmayı hak ediyor.Son dönemde “sakıncalı” olarak ilan edildi ve muzır neşriyat olarak satışının yapılmasına karar verildi. Bakanlığın amacı gerçekten de çocukları korumak mı?Bakanlığın amacı tabii ki çocukları korumak olmalı. Bildiğim kadarıyla uzun yıllardır Türkiye’nin önde gelen okullarında okuma listelerinde olan kitaplar bunlar. Kitap seçimlerinin zümreler tarafından ve pdr ciler tarafından ince eleyip sık dokuyarak yapıldığını düşünürsek sakıncalı bir durumun çok çok önceden tespit edilmesi gerekmez miydi?. Kaldı ki çocuklar maalesef bahsedilen kavramlardan daha sakıncalı kavramlarla yaşamın içinde karşı karşıya getiriliyorlar. Benim kendi çocukluğumun popüler kitapları arasında Cin Ali bulunuyordu ve Cin Ali’nin maceraları hala aklımda. Günümüzün çocuk kitapları çocuklara yeterli etkiyi oluşturabiliyor mu?Devir gözlerimizin önünde Cin Ali’den metaverse dünyasına çok hızlı değişti. Yapılabilenler ve beynimizin kapasiteleri her devirde ayrı. Cin Ali’den eski dönemlerde yaşayanlar için ise Cin Ali devri muazzam ilerlemiş bir dönem. Şu an Virtual reality ( artırılmış gerçeklik) teknolojisi ile bir kitabı gözlerinizin önünde üç boyutlu olarak canlandırabilme yetiniz bile varken çocukların etkilenmesi için çok fazla sebep var. Tabii ki sadece çizimleri ile yazıları ile kitap kokusu ile çocukları etkiliyor mu diye sorarsanız kitap sektörü çok gelişti. Çok iyi illüstratörlerimiz var. Yayınevleri, yazarlar, çizerler hepimizin bakış açısı aynıyken yeterli etki bence yaratılıyor; “her şey çocuklar için”…


İLGİLİ HABER
Türkiye'de Çocuk Edebiyatı: Ahmet Büke“Özen” önemli bir kavram ve sorunuzun bende yarattığı hisle bunun kolektif bir döngü olduğunu düşünüyorum. Yazar özenli yazmaya çabaladıkça, yayınevleri aynı özenle kitapları inceleyip yayınladıkça, aileler ve çocuklar da özenle kitapları seçtikçe genel bir özenden bahsedebiliriz ki zaman geçtikçe çocuk edebiyatının daha özen gösterilen bir alana dönüştüğünü düşünüyorum. Günümüzde okuma alışkanlığı kazanmak çok daha zorlaştı. Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için neler yapılmalı?O kadar fazla uyaran var ki, çocuğu bu uyaranlardan koparmak yerine belki de daha az maruz bırakmaya çalışmak gerekir. Tabii özellikle pandemi döneminde daha az maruz bırakmayı bırakın hayatları lap top, ipad, telefon ve televizyon oldu. Yine de bir çocuğun kitabı, oyun oynamayı sevdiği ipadden daha fazla sevebileceği düşüncesindeyim. Her şey ailede başlıyor ve bir çocuğa rol model olmak çok önemli. Ben okumayı çok seven bir çocuktum. Ben nasıl sevmiştim diye bakarsam ve bu güne uyarlarsam sanırım sorunuza daha kolay cevap verebilirim. Dünya klasiklerinden şiir kitaplarına, o dönemin tüm ansiklopedilerinin olduğu büyük bir kütüphanemiz vardı. Evde kitap okunması, kitabın konusunu karakterlerini sonunu tartışmak her yeni kitapta keyifli bir maceraya dönebilir. Okulda okuma saatleri, ödünç kitap alınan kütüphanenin bulunması, kitap okuma hedefleri koyulması, kitap özetlerinin çıkartılması, bunların hepsi bana keyifli motivatörler oldu. Tabii ki hiç kitap okumayan çocuğa bile kitap okutabilecek en değerli yöntem bence çocuğun ilgi alanının iyi tespit edilerek bu ilgi yönelime göre kitaplar seçmek. "BAKANLIĞIN AMACI ÇOCUKLARI KORUMAK OLMALI"Aileler çocuklara kitap seçerken nelere dikkat etmeli?Ailelerin çocuklarını yetiştirirken dikkat ettikleri değerlerle kitap seçimi sırasında dikkat ettikleri değerler aslında aynı hassasiyette olmalıdır. İlk başlarda çocuğu koruma amaçlı kötü kavramlarla tanıştırmaktan nasıl kaçınırlarsa kitaplarda da bazı konuların işlenişine dikkat etmeleri gerekir. Öncelikle kendilerinin okuyup çocuklarını direk temasta bırakmak istedikleri dil kavramlar renkler ve resimlere karar vermeliler. Yaşlarına uygun kitapları seçmeliler. Kitap ne anlatıyor, ne mesaj veriyor, etkileyici mi, özgün mü, eğlenceli mi? Özetle; “çocukça” mı tespit etmeliler.Türkiye ve dünya edebiyatını karşılaştırdığımızda ne gibi farklar var?Kültür farklılığı her alandaki çıktıları değiştirir, fark yaratır şüphesiz. Fakat çok geniş bir aktarım alanına sahipken, aynı kültür içinde bile edebiyat farklı değil midir? Edebiyatı farklılaştıran en önemli unsur üsluptur. Nasıl bir besteyi duyan müzisyen bu bir Kayahan bestesi olmalı veya Garry Moore bestesi olmalı diyebiliyorsa edebiyat dünyasında bir yazar da bu Charles Dickens’ın kalemi, Tolstoy’un kalemi, Sabahattin Ali, Oğuz Atay’ın kalemi diyebilir. Fakat karşılaştırma neye göre yapılmalıdır diye düşünüyorum. Pablo Neruda ile Edgar Alan Poe ‘yu farklı gördüğüm bir düzlemde Özdemir Asaf ile karşılaştırma hiç yapamıyorum. Sanırım bu soru için cilt cilt kitap bile yazılabilir. Fakat bu konuda yetkin olmak o kadar kolay değil.

İLGİLİ HABER
Türkiye'de Çocuk Edebiyatı: Sevgi Saygı