Röportaj: Yusuf Çifci
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM), Sabancı Vakfı katkılarıyla düzenlediği açık hava etkinliği Müzede Sahne, bu yıl beşinci kez kapılarını açıyor. Müzede Sahne’nin bu yılki başlığı "Şimdi ve Buradayız Aşkım!" olarak belirlendi. etkinlik geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi Sakıp Sabancı Müzesi’nin bahçesinde yine dopdolu bir program ile tiyatroseverlerin gönüllerini fethetmeye aday.
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Müzede Sahne’nin Sanat Yönetmeni Emre Koyuncuoğlu ile etkinliği konuştuk.
Müzede Sahne’nin bu yılki başlığı “Şimdi ve Buradayız Aşkım!” olarak belirlendi. Ne anlatıyor bu başlık?
Sakıp Sabancı Müzesi 5. müzede sahne Gösteri Sanatları etkinliğimizde bu yıl yaşadığımız zor süreçleri göz ardı edemezdik. Bir “kollayan seven bir varoluşun” dayanışma hayalini birlikte kuralım istedik. Belki de tortusu, çamuru, külü, salyası… yeni yeni dibe/yere çökmeye başlayan travmatik gerçeklerin bizi nasıl ayrıştırdığı üzerine düşünmek, hissetmek, süreçteki “kayıp”ların yasını tutmak, geleceğe el birliğiyle bakmak, birbirimizi kollamak, yanımızda kalanları, kaybettiklerimizi, yanımıza aldıklarımızı, yanımıza alamadıklarımızı, açılan, kabuk tutan, fark edilmeyen yaraları bir araya gelerek, birbirimizi hissederek, hayal kurarak, üreterek, katılımı yatay olarak genişleterek, en çok da “dayanışarak” sarma zamanı olsun istedik. Tabii, bu noktada en can alıcı soru da: Nasıl kapsayıcı ve birleştirici yaratıcı alanlar oluşturabiliriz? Birbirimize nasıl iyi geliriz?
Müzede Sahne’ de bir araya gelip konuşacağız, sanatçıların üretimini, üretimin içinde varolan uzlaşıyı izleyip, paylaşacağız. Birbirimizi kollayarak, çoğulculuğu, çok renkliliği kutlayarak yan yana geleceğiz. Göz göze bakıp, birbirimizi “farklılıklarımızın güzelliğinde” sevdiğimizi ve her tür zorluklara rağmen uzlaşabileceğimizi hatırlayacağız. Kısaca, bu etkinlikle, gösteri alanlarında üretilen işler üzerinden “kapsayıcılığı, çoğulcu kültürü korumayı ve kollamayı” amaçlıyoruz.
Temamızda yer alan “Şimdi ve Burada” aslında sahne sanatlarında; performansın özünü ya da gösteri sanatlarının temelini oluşturan dinamikleri tanımlamak için kullanılır. Gösteri; tek bir anda, oraya olan seyirciyle ve kimler olduğunu bilemediğiniz ve bir daha da o bir aradalıkta bir araya gelmeyecek olan bir “seyirci” ile kurulan ve belli bir mekâna ait özellikler içinde gerçekleşen ve bir daha o buluşmanın o haliyle tekrarının olmadığı çok kıymetli bir “sanatsal gerçeklik”, tanıklık ve buluşma anıdır. Gösteride olanın büyüsü “şimdi ve burada” olanlar arasında yaşanır. Biz bu gösteri sanatları tanımına bir de “aşkım”ı ekledik.. Zaten bu yıl önceliğimiz sevginin iyileştiriciliğini ve aşkın gücünü vurgulamaktı.
Müzede Sahne, sanatsal olarak bir araya gelme alanı. Kapsayıcı olması çok önemli. Tabi ki “Aşkım” kelimesi aynı zamanda LGBTIQ+ dayanışma çağrısını direkt akla getiriyor. Bu kapsayıcılığı bilinçli olarak tercih ettik. “Aşkım”ı temamıza ekleyerek, “Şimdi ve Buradayız” Aşkım! diyerek, Müzede Sahne’nin, gösteri sanatları alanında çoğulcu kültüre açık olduğunu ve kapsayıcı olan bir sevgiye inandığımızı ve herkes için, “açık ve dayanışmacı” üretken bir alan oluşturma isteğimizi böylelikle temamızın içeriğine kattık. Sergilenen oyunlar ağırlıklı olarak çoğulcu kültüre ait hikâyeleri sahneleyen ekip ve yazarların oyunlarından oldu.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da pek çok oyun tiyatroseverlerle buluşacak. Bu senenin oyunları neye göre belirlendi?
“Çoğulcu ve kapsayıcı kültür” hassasiyeti olan ve farklılıları sevgiyle dile getiren işleri bir araya toplamaya çalıştık. Çok renkli hikâyeler izleyecek seyircimiz. Güncel gösteri sanatları üretiminin çok renkliliğine de tanık olacaklar. Her renk, her ses, her zaman, her nesil, her tercih, duruş, cins, cinsiyet, görü, anlayış, inanç, varoluş için ve “yaşamı” kutlamayı kendilerine amaç edinmiş sanatçılarla karşılaşacaklar.
“TİYATRO, YARALARIN BİRLİKTE SARILDIĞI BİR BULUŞMA YERİDİR”
Yangınlar, seller pek de iyi bir süreç yaşamıyoruz. Bu süreçte bazı sanatçılar etkinliklerini iptal ettiler. Müzede Sahne’nin iptali gündeme geldi mi?
Zor bir seneyi yalnızlıklarla, korku ve kayıplarla geçirdik, geçiriyoruz… Gerçektem çok iyi bir süreç değil. Üretmek ve motive olmak da çok zor. O nedenle yan yana durmak çok değerli oluyor. Ben tiyatronun acılara, korkulara, yalnızlık duygusuna iyi geldiğine inananlardanım. Tabi ki yas süreçlerinde yasın da tutulması çok değerli. Ama her şey devam ederken sırf sanat üretiminin ve paylaşımının durdurulmasını ve sahnede olan her şeyin “eğlence” olarak algılatılmasını da sevmiyorum. Çünkü öyle değil. Tam tersine “yaraların birlikte sarıldığı” bir buluşma yeridir, tiyatro.
Müzede Sahne ekibi olarak, yaz başında, salgın dönemi kapanmaları sonrasında, herkes gibi, duygusal ve düşünsel anlamda çok karışık bir dönemde bulduk kendimizi. Ve ardı ardına gelen felaketler, yangın, sel, deprem… Gerçekten çok zor bir süreç.
Evet, duyurularımızı ve etkinlik üzerine tanıtımımızı yangın ve sel döneminde durdurduk çünkü bir afet yaşanıyordu. Ama iptal etmek söz konusu olmadı; çünkü sanat, özellikle tiyatro tam aksine ihtiyaç duyulandı, iyileştiriciydi.
Uzun yıllardır tiyatro adına çok önemli işler yapıyorsunuz. Sizce yaşadığımız bu karanlık günlerin yaralarını sarmada tiyatro özelinde sanatın bir işlevi var mı?
Kesinlikle var. Toplumun oluşturduğu değerleri paylaştığı bir alan tiyatro. Bir araya gelinip kendimize ait hikâyelere alan bulduğumuz bir yer. Yalnız olmadığımızı, bir arada gülebildiğimiz, duyguları paylaştığımızı ve ortak değerlerimiz olduğu, acıları paylaştığımızı ve üstesinden geldiğimizi hissettiğim, hatırladığımız ve bir arada paylaşarak değer oluşturduğumuzu hissettiğimiz ve isteyerek bulunduğumuz, tek tek gelen inanların birbirlerini tanımasalar da bir değeri paylaşmaya geldiği bir yer.
Toplumsal bir ayna, uyanış, farkındalık alanı. Ve buna ihtiyacı olanların paylaştığı sanatsal bir alan. Çok değerli. Salgın ayrılığı, bize seyircimizin bizi nasıl özlediğini ve onların da bize ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösterdi.
Son olarak Müzede Sahne’de sadece tiyatro oyunları değil aynı zamanda paneller de var. Ziyaretçileri bu panellerde neler bekliyor?
Aslında seyirciler, panellerde bir deneyime tanıklık ediyorlar. Davetli sanatçılar “çoğulcu ve dayanışma kültürü adına” sahne sanatları alanındaki deneyimlerini ve üretim gerçekliklerini ve nasıl ürettiklerini ve devamlılık için neyi öngördüklerini aktaracaklar.
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM), Sabancı Vakfı katkılarıyla düzenlediği açık hava etkinliği Müzede Sahne, bu yıl beşinci kez kapılarını açıyor. Müzede Sahne’nin bu yılki başlığı "Şimdi ve Buradayız Aşkım!" olarak belirlendi. etkinlik geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi Sakıp Sabancı Müzesi’nin bahçesinde yine dopdolu bir program ile tiyatroseverlerin gönüllerini fethetmeye aday.
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Müzede Sahne’nin Sanat Yönetmeni Emre Koyuncuoğlu ile etkinliği konuştuk.
Müzede Sahne’nin bu yılki başlığı “Şimdi ve Buradayız Aşkım!” olarak belirlendi. Ne anlatıyor bu başlık?
Sakıp Sabancı Müzesi 5. müzede sahne Gösteri Sanatları etkinliğimizde bu yıl yaşadığımız zor süreçleri göz ardı edemezdik. Bir “kollayan seven bir varoluşun” dayanışma hayalini birlikte kuralım istedik. Belki de tortusu, çamuru, külü, salyası… yeni yeni dibe/yere çökmeye başlayan travmatik gerçeklerin bizi nasıl ayrıştırdığı üzerine düşünmek, hissetmek, süreçteki “kayıp”ların yasını tutmak, geleceğe el birliğiyle bakmak, birbirimizi kollamak, yanımızda kalanları, kaybettiklerimizi, yanımıza aldıklarımızı, yanımıza alamadıklarımızı, açılan, kabuk tutan, fark edilmeyen yaraları bir araya gelerek, birbirimizi hissederek, hayal kurarak, üreterek, katılımı yatay olarak genişleterek, en çok da “dayanışarak” sarma zamanı olsun istedik. Tabii, bu noktada en can alıcı soru da: Nasıl kapsayıcı ve birleştirici yaratıcı alanlar oluşturabiliriz? Birbirimize nasıl iyi geliriz?
Müzede Sahne’ de bir araya gelip konuşacağız, sanatçıların üretimini, üretimin içinde varolan uzlaşıyı izleyip, paylaşacağız. Birbirimizi kollayarak, çoğulculuğu, çok renkliliği kutlayarak yan yana geleceğiz. Göz göze bakıp, birbirimizi “farklılıklarımızın güzelliğinde” sevdiğimizi ve her tür zorluklara rağmen uzlaşabileceğimizi hatırlayacağız. Kısaca, bu etkinlikle, gösteri alanlarında üretilen işler üzerinden “kapsayıcılığı, çoğulcu kültürü korumayı ve kollamayı” amaçlıyoruz.
Temamızda yer alan “Şimdi ve Burada” aslında sahne sanatlarında; performansın özünü ya da gösteri sanatlarının temelini oluşturan dinamikleri tanımlamak için kullanılır. Gösteri; tek bir anda, oraya olan seyirciyle ve kimler olduğunu bilemediğiniz ve bir daha da o bir aradalıkta bir araya gelmeyecek olan bir “seyirci” ile kurulan ve belli bir mekâna ait özellikler içinde gerçekleşen ve bir daha o buluşmanın o haliyle tekrarının olmadığı çok kıymetli bir “sanatsal gerçeklik”, tanıklık ve buluşma anıdır. Gösteride olanın büyüsü “şimdi ve burada” olanlar arasında yaşanır. Biz bu gösteri sanatları tanımına bir de “aşkım”ı ekledik.. Zaten bu yıl önceliğimiz sevginin iyileştiriciliğini ve aşkın gücünü vurgulamaktı.
Müzede Sahne, sanatsal olarak bir araya gelme alanı. Kapsayıcı olması çok önemli. Tabi ki “Aşkım” kelimesi aynı zamanda LGBTIQ+ dayanışma çağrısını direkt akla getiriyor. Bu kapsayıcılığı bilinçli olarak tercih ettik. “Aşkım”ı temamıza ekleyerek, “Şimdi ve Buradayız” Aşkım! diyerek, Müzede Sahne’nin, gösteri sanatları alanında çoğulcu kültüre açık olduğunu ve kapsayıcı olan bir sevgiye inandığımızı ve herkes için, “açık ve dayanışmacı” üretken bir alan oluşturma isteğimizi böylelikle temamızın içeriğine kattık. Sergilenen oyunlar ağırlıklı olarak çoğulcu kültüre ait hikâyeleri sahneleyen ekip ve yazarların oyunlarından oldu.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da pek çok oyun tiyatroseverlerle buluşacak. Bu senenin oyunları neye göre belirlendi?
“Çoğulcu ve kapsayıcı kültür” hassasiyeti olan ve farklılıları sevgiyle dile getiren işleri bir araya toplamaya çalıştık. Çok renkli hikâyeler izleyecek seyircimiz. Güncel gösteri sanatları üretiminin çok renkliliğine de tanık olacaklar. Her renk, her ses, her zaman, her nesil, her tercih, duruş, cins, cinsiyet, görü, anlayış, inanç, varoluş için ve “yaşamı” kutlamayı kendilerine amaç edinmiş sanatçılarla karşılaşacaklar.
“TİYATRO, YARALARIN BİRLİKTE SARILDIĞI BİR BULUŞMA YERİDİR”
Yangınlar, seller pek de iyi bir süreç yaşamıyoruz. Bu süreçte bazı sanatçılar etkinliklerini iptal ettiler. Müzede Sahne’nin iptali gündeme geldi mi?
Zor bir seneyi yalnızlıklarla, korku ve kayıplarla geçirdik, geçiriyoruz… Gerçektem çok iyi bir süreç değil. Üretmek ve motive olmak da çok zor. O nedenle yan yana durmak çok değerli oluyor. Ben tiyatronun acılara, korkulara, yalnızlık duygusuna iyi geldiğine inananlardanım. Tabi ki yas süreçlerinde yasın da tutulması çok değerli. Ama her şey devam ederken sırf sanat üretiminin ve paylaşımının durdurulmasını ve sahnede olan her şeyin “eğlence” olarak algılatılmasını da sevmiyorum. Çünkü öyle değil. Tam tersine “yaraların birlikte sarıldığı” bir buluşma yeridir, tiyatro.
Müzede Sahne ekibi olarak, yaz başında, salgın dönemi kapanmaları sonrasında, herkes gibi, duygusal ve düşünsel anlamda çok karışık bir dönemde bulduk kendimizi. Ve ardı ardına gelen felaketler, yangın, sel, deprem… Gerçekten çok zor bir süreç.
Evet, duyurularımızı ve etkinlik üzerine tanıtımımızı yangın ve sel döneminde durdurduk çünkü bir afet yaşanıyordu. Ama iptal etmek söz konusu olmadı; çünkü sanat, özellikle tiyatro tam aksine ihtiyaç duyulandı, iyileştiriciydi.
Uzun yıllardır tiyatro adına çok önemli işler yapıyorsunuz. Sizce yaşadığımız bu karanlık günlerin yaralarını sarmada tiyatro özelinde sanatın bir işlevi var mı?
Kesinlikle var. Toplumun oluşturduğu değerleri paylaştığı bir alan tiyatro. Bir araya gelinip kendimize ait hikâyelere alan bulduğumuz bir yer. Yalnız olmadığımızı, bir arada gülebildiğimiz, duyguları paylaştığımızı ve ortak değerlerimiz olduğu, acıları paylaştığımızı ve üstesinden geldiğimizi hissettiğim, hatırladığımız ve bir arada paylaşarak değer oluşturduğumuzu hissettiğimiz ve isteyerek bulunduğumuz, tek tek gelen inanların birbirlerini tanımasalar da bir değeri paylaşmaya geldiği bir yer.
Toplumsal bir ayna, uyanış, farkındalık alanı. Ve buna ihtiyacı olanların paylaştığı sanatsal bir alan. Çok değerli. Salgın ayrılığı, bize seyircimizin bizi nasıl özlediğini ve onların da bize ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösterdi.
Son olarak Müzede Sahne’de sadece tiyatro oyunları değil aynı zamanda paneller de var. Ziyaretçileri bu panellerde neler bekliyor?
Aslında seyirciler, panellerde bir deneyime tanıklık ediyorlar. Davetli sanatçılar “çoğulcu ve dayanışma kültürü adına” sahne sanatları alanındaki deneyimlerini ve üretim gerçekliklerini ve nasıl ürettiklerini ve devamlılık için neyi öngördüklerini aktaracaklar.
www.murekkephaber.com