Yusuf Çifci yazdı
Antik bir kent düşünün: İlk insan buraya ne zaman gelmiş, bilinmesin. Yapılan arkeolojik kazılarda 12 bin yıl öncesine ait buluntular bulunsun. İslam orduları, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler, Safeviler, Osmanlılar… Buraya yerleşen her uygarlık kendisinden bir iz bıraksın ve ortaya tam anlamıyla bir tarih mirası çıksın. Diyelim ki bu antik kent ilk olarak 12 bin yıl önce kuruldu. 12 bin yıl sonra bu miras hayat bulduğu Dicle’nin suları altında kalsın. Doğru bildiniz Hasankeyf’ten bahsediyorum.
Yıllardır görmek istediğim bir yerdir Hasankeyf. Bu yıldı, önümüzdeki yıldı derken görmek 2023 yılına nasip oldu. Telefonda konuştuğum arkadaşım “Hasankeyf’i nasıl buldun?” diye sorduğunda tereddüt ederek “Bilmem, sanki biraz ruhsuzdu.” yanıtını verdim. Arkadaşım ise “Sen bir de eski halini görecektin!” dedi biraz üzgün bir sesle. Sonra Hasankeyf’in eski fotoğrafları ile kendi çektiğim fotoğrafları karşılaştırdım. Hasankeyf’ten geriye sadece beton kalmıştı; dümdüz beton.
Peki, hasankeyf bir tarih ve doğa harikasından betona nasıl dönüştü?
Bugün Batman ilimizin 2021 sayımlarına göre yaklaşık 8 bin nüfuslu bir ilçesi olan Hasankeyf, tarihi antik döneme kadar uzanan bir kent. Dicle Nehri’nin kenarına bir yaşam alanı olarak kurulan bu kent, konumu nedeniyle tarih boyunca hep stratejik bir öneme sahip olmuş. Buradaki kale, böylesi bir stratejik kenti ve Roma İmparatorluğu’nun güneydoğu sınırlarını Sasanilere karşı korumak amacıyla Roma İmparatoru II. Constantius tarafınfan inşa ettirilmiş. Kent, uzun yıllar Süryanilik için önemli bir merkez olmuş. İslamiyet yayılınca İslam orduların fetih rotasına Hasankeyf de dâhil edilmiş ve yaklaşık olarak 10 yıl halifelik yapan 2. Halife Hz. Ömer zamanında bu kent fethedilmiş. Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler gibi çeşitli Arap devletleri burada egemenlik sürmüş. Böylesi önemli bir kent 11. yüzyıl sonrası Artukluların eline geçmiş ve hatta Artukluların da yaklaşık 100 yıl boyunca başkentliğini yapmış. Bu yüzyıl Hasankeyf’in en parlak dönemi olarak da kayıtlara geçmiş. Çeşitli topluluklarca ele geçirilen Hasankeyf’in egemenlik sırası 13. yüzyılda Eyyübilere geçmiş. Tabii, her gelen uygarlık bu kente bir şey katmamış, Moğallar gibi bazıları da şehri yağmalayarak tahrip etmiş. Akkoyunlular, Safeviler derken kent 16. yüzyılda Osmanlı sınırlarına dâhil olmuş.
Peki, ya sonra?
90 kuşağı mensubu olarak ilkokulda aklımda en çok kalan şeylerden bir tanesi GAP, yani Güneydoğu Anadolu Projesi. Ders kitaplarımızda bu proje yüzyılın projesi olarak anlatılırdı. O gün gün geldiğinde her şeyin bambaşka olacağı ifade edilirdi. Modern Türkiye’nin en pahalı projesi olan bu projeyle Fırat-Dicle Nehirlerinin suyundan can üflediği 9 şehrimize, temelinde sulamaya dayanan mega bir proje ile özellikle tarımsal olanaklar tanınacaktı. Zaten GAP’ın resmi sitesinde GAP için şu ifadeler kullanılıyor:
GAP’ın temel hedefleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek, yöre halkının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek, bu Bölge ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını gidermek, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını artırarak ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmaktır.
Bugüne kadar yayınlanan 2008-2012, 2014-2018, 2021-2023 GAP Eylem Planları’na bakıldığında aslında devlet nezdinde GAP başarıya ulaşmış. Hayvancılığın gelişmesi, organik tarıma yönlendirme, yeni üniversiteler ve yurtlar, kamu hastaneleri, kültür merkezleri, sulama projeleri, doğalgaz erişimi GİBİ çeşitli başlıklarda devlet tarafından milyarlarca lira GAP bölgesine destek sağlanmış.
Bize ne GAP’tan, Hasankeyf ile ne alakası var?
Hasankeyf’in su altında kalıp etrafının da beton ile doldurulmasının sebebi GAP. Dicle Nehri üzerine inşa edilen ve 19 Mayıs 2020 tarihinde açılışı yapılan Ilısu Barajı, Türkiye’nin dördüncü büyük barajı. Baraj suları 2019 yılında yükselmeye başladığında Hasankeyf de serin sulara gömüldü. Projenin yapım sürecinde pek çok çevreci kitlesel eylemler yoluyla tepki gösterse de devletin siyasi kademeleri bu tepkilere kulak tıkadı.
Hasankeyf Müzesi
Bölgede bazı taşınmazlar sular altında kalırken bazı eserlerin sergilenmesi için de Hasankeyf’in betonları arasına bir müze binası inşa edildi. Yaklaşık 7 yılda tamamlanan müzede Hasankeyf kazılarının yanı sıra Batman, Mardin, Siirt ve Diyarbakır’daki 20 kadar kurtarma kazısından çıkarılan eserler ile satın alma hibe yoluyla Batman, Diyarbakır ve Mardin müzelerine kazandırılan eserlerin Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Demir, Ortaçağ, Roma, Artuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 1466 eserin yer aldığı müzenin en zengin koleksiyonunu arkeolojik, sikke ve etnoğrafik eserler eserler sergileniyor.
Hasankeyf’te bir tarihi alanın yok edilmesi bir yana, müze binası ve eserlerin sergilenme biçimi oldukça bence oldukça modern. Türkiye barındırdığı tarihi eserlerden dolayı doğal olarak müzecilik anlamında oldukça iyi bir yerde. Dolayısıyla Hasankeyf Müzesi de bu anlamda iyi bir örnek.
Zeynel Bey Türbesi
Hasankeyf’te pek çok tarihi yapı su altında kalsa da bazı dev eserler de su altında kalmaktan kurtarıldı. Bunlardan bir tanesi de Zeynel Bey Türbesi. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın 1473'te Otlukbeli Savaşı'nda ölen oğlu Zeynel Bey için yaptırılan bu türbe, oluşturulan özel bir taşıma sistemiyle yaklaşık 2 km kadar taşınarak zarar görmesi engellendi.
Hasankeyf Çarşısı
Hasankeyf’in bugünlerde o eski halinden eser olmasa da yine de gittiğinizde sizi karşılayacak bir çarşısı bulunuyor. Çeşitli mağazalar, kafeler, restoranlar sizi Hasankeyf’in hüznü ile karşılıyor.
Bu arada Hasankeyf’te Ilısu Barajı’nın üzerinde tur tekneleri de bulunuyor. Yaklaşık 40 dakika süren bu tekne gezilerinde etrafı gezebiliyorsunuz.
Son Söz
Bir barajın ömrünün ortalama 60 yıl olduğu söylenir. Milyarlarca lira para harcanan Ilısu Barajı’nın gelir gider dengesi yapılırken acaba hangi kefe daha ağır geldi: Binlerce yıllık bir tarih mi, 60 yıllık bir baraj mı?