Röportaj: Yusuf Çifci
Murat Germen fotoğrafı ifade araştırma aracı olarak kullanan bir sanatçı, eğitimci ve arşivci. Germen, aşırı kentleşme ve soylulaştırmanın etkileri, mülkiyet – mülksüzleştirme, katılımcı vatandaşlık, kent hakları, yerel kültürlerin sürdürülebilirliği, insanın doğada neden olduğu tahribat, iklim değişikliği, küresel ısınma ve su hakları gibi konulara odaklanıyor.
Murat Germen, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından Adıyaman, Maraş ve Hatay’daki yıkımın fotoğraflarla kaydını tuttu. Üç kentte binlerce fotoğraf çekti. Germen, mimari ve kent belleği hakkında detaylı bilgiler sunacak bu arşivi, haritacılar, inşaat mühendisleri, hukukçular, mimarlar, şehir plancıları ve siyasetçilerin kullanımına açtı.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta murat germen ile depremin öteki yüzünü konuştuk.
Bölgeye ilk gittiğinizde nasıl bir manzara karşıladı sizi?
Dönüşte ürettiğim karşılaştırmalı öncesi / sonrası fotoğraflarının yayınlanması teklifi geldiğinde eşlik eden bir yazı da talep edilmişti. Yazıya başlık gerekiyordu ve gördüklerimi en kısa ve net bir şekilde “Büyük Yıkım” tanımlayabilir, diye düşündüm. Hayatımda şahsen gördüğüm en devasa yıkımdı; Adıyaman, Maraş ve Hatay rotasında ilerlemek üzere plan yapmıştım, bu sırayla ziyaret ettiğim her kentte hasarın boyutu arttı. Sayısı söylenilenin hayli üzerinde olduğu apaçık olan ölümler konusunda öfkeyle karışık büyük bir üzüntü duydum; depremi sağ olarak atlatmasına rağmen neredeyse her şeylerini kaybetmiş insanlarla konuşunca ise, İstanbul’a döndüğümde gündelik konular hakkında şikâyet etmeyi olabildiğince kesmeye karar verdim.
Depremden sağ kurtulup kendini dışarı atanlar ve bölgeye ilk ulaşan gönüllülerin en çok üzerinde durdukları konu çaresizlikti. Enkaz altında insanlar vardı ama yeterli imkânlar olmadığı için hiçbir şey yapılamıyordu. Zaten bu yüzden de pek çok canımızı kaybettik. Siz de bu olaylara şahit olmuşsunuzdur. Bu size ne hissettirdi?
Ancak 10 gün sonra 16 Şubat’ta bölgeye varabildim. Arama-kurtarma çalışmaları çok az yerde hala devam ediyordu ki Twitter üzerinden enkaz altında hala canlı insanların olduğuna dair bilgiler de geliyordu bu tarihlerde. Enkazların çok yakınlarında dolaşmama karşın, enkaz altından gelen bir sese veya devam eden arama-kurtarma çalışmasına tanık olmadım. Çaresizliği daha çok insani koşullarda barınma, ilaç, hijyen ürünleri ve sağlık hizmetlerine erişme gibi konularda duydum ve gördüm. Diğer yandan, imkânsızlıklara rağmen sivil dayanışma o kadar iyi yürüyordu ki, sıkıntı çekilen konuların ivedilikle çözüldüğü zamanlarda çaresizlik hissinin umuda dönüştüğüne de şahit oldum.
Öncesi: Google Street View / Sonrası: Murat Germen, Şubat 2023
Deprem sonrası bölgeye ait 2700 civarında mimari fotoğraf çektiniz. Ne demek mimari fotoğraf? Bu fotoğrafların nasıl bir işlevi olacak? Hangi kurumlarla paylaşacaksınız?
Mimari fotoğraf, yapı hakkında mesleki tahliller üretebileceğiniz teknik nitelikli bir belge. Ünlü mimarlar tarafından tasarlanan binaların mimari fotoğrafları daha çok o binaya güzelleme yapmak niyetiyle çekilir. Bu durumda ise yapıların hasar türlerini, kusurlu kiriş-döşeme-kolon bağlantılarını, donatı demiri tiplerini (nervürlü, düz), dış ve iç duvarların çatlama davranışlarını, beton kalitesi detaylarını, kolon kesme vakaları ve benzeri inşai suçları saptamak için çektim mimari fotoğrafları.
Bu fotoğraflar sayesinde enkaza dönüşen binalardaki kusurlar tespit edilebilecek, hasar alan ama yıkılmadan dayanan yapıların hangileri olduğu ve ne gibi bir zeminde inşa edildiği görülebilecek; bir çeşit olay yeri inceleme ve delil toplama gibi görebilirsiniz bu eylemi. Fotoğrafları haritacılar, yazılımcılar, inşaat mühendisleri, STK’lar, hukukçular, mimarlar, meslek odaları, şehir plancıları, siyasetçiler, akademisyenler gibi hasar tespit araştırmaları yapıp buradan çeşitli sonuçlar çıkarabilecek farklı gruplarla paylaştım.
Öncesi: Google Street View / Sonrası: Murat Germen, Şubat 2023
Peki ya devlet görevlileri… Onlardan da bu fotoğraflara dair bir talep gelir mi?
Bilemiyorum doğrusu… Talep gelirse paylaşırım, yeter ki bireylerin yaralarının sarılmasında bir işe yarasın fotoğraflar.
Çektiğiniz fotoğraflarda aynı zamanda konum bilgisi de bulunuyor. Bu, niçin önemli?
Binaların ne gibi hasarlar aldıklarının doğru bir şekilde tespit edilmesi depremzede daire sahiplerinin hak arayışlarında önemli bir boyut. Yer seviyesinden çektiğim bu fotoğraflar, uydu fotoğrafları üzerinden yapılan bazı tespitlere hava fotoğrafının gösteremediği ek bilgiler sağlıyor. Uydu fotoğrafında binanın çatısı yerinde duruyorsa hasarsız gibi algılanabilir, hâlbuki çatısı yerinde durup da içinde oturulamayacak şekilde hasar almış o kadar çok bina çektim ki… Fotoğraflarda konum olmazsa uydu fotoğrafındaki belli bir bina ile onun yerden çekilmiş fotoğraflarını eşleştiremezsiniz ve gerekli teyidi yapamazsınız. Dolayısı ile konum bilgisi içermeyen fotoğrafların tekil bina ölçeğindeki spesifik boyutta pek bir faydası yok.
Öncesi: Google Street View / Sonrası: Murat Germen, Şubat 2023
Fotoğraflama süreci nasıl işledi? Olukça büyük bir alandan bahsediyoruz. Ne kadarlık bir alanı fotoğrafladınız?
Orada olduğum dönemde üniversitenin bahar yarıyılının ilk haftası başlamak üzereydi, daha fazla orada kalamazdım maalesef. Bu yüzden en çok hasar alan 3 il dışında diğerlerine gitmeye zamanım olmadı. Bunun tek istisnası Maraş’tan Hatay’a giderken yol üzerinde olan Antep’in Nurdağı ilçesine olan ziyaretim. Nurdağı’nın depremde en çok hasar alan ilçelerden birisi olduğunu haberlerde dinlemiştim ve buraya uğramamak olmazdı.
Mimari alanında da bilgi sahibisiniz. Çektiğiniz fotoğraflardan nasıl bir sonuca vardınız? Depremin şiddeti mi yoksa binaların uygun yapılmaması mı bu denli yıkıcı bir faciaya yol açtı?
Öncelikle bölgedeki eski bina stokunun kalitesinin hiç de iyi olmadığını söylemem gerekir. Araba ile yaptığımız seyahatlerde yol üzerinde içinden geçtiğimiz kasabalarda benzer hisleri hep duymuşuzdur ailecek. Çirkin, kalitesiz, zevksiz, özensiz, üstünkörü inşa edilmiş, işin ehli tarafından tasarlanmamış, daha sonra kat çıkmak için üzerinde filizler bırakılmış, cephelerinde büyük ve uyumsuz tabelaların fink attığı, imkânsızlıktan bazen sıvaların bile yapılamayıp kırmızı tuğlaların göründüğü binalardan oluşan kasabalardan geçmek hep kasvetli gelmiştir bizlere. Binaların uygun şekilde inşa edilmemesi şüphesiz ki medeni şartlarda olması gerekenin çok üzerinde bir sayıda insanın hayatlarını kaybetmesine neden oldu, bu çok net bir olgu! Eksik ve kalitesiz malzeme kullanmak, yanlış zemin üzerine bina dikmek, strüktürü hatalı bir şekilde inşa etmek, konutların zemin katını ticarete açarak en kuvvetli olması gereken katı en yumuşak ve zayıf kat haline getirmek, vb. nedenlerle kayıp çok büyük oldu.
Diğer taraftan, bu deprem serisinin, nerede olsaydı az ya da çok hasar verecek türden, aşırı şiddetli ve 21. yüzyılın şu ana kadarki en büyük faciası olduğunu da eklemek gerekir. İstanbul’a dönmeden önce son günümde Hatay’da iken şahsen yaşadığım 6,4 ve 5,8’lik depremler bile hayli korkutucu idi. Sarsıntı sonrasında haberleri dinlerken Maraş merkezli depremlerin yüzde biri şiddetinde olduğunu duyunca yutkundum; yaşadığım şeyin 100 katının nasıl hissettireceğini tahayyül etmek bile mümkün değildi…
Yapıların çok daha kaliteli olduğu coğrafyalarda ölüm çok daha az olurdu ama gene kayda değer bir hasar oluşurdu büyük olasılıkla. Japonya ve Şili 9’a yaklaşan büyüklükte depremlere uygun yapılar inşa edebiliyorlar ama şiddetli sarsıntıda strüktürel sistemi dayanmış ve fakat esneyerek az da olsa deforme olmuş yapıların da aslında hasarlı binalar olarak kabul görmeleri, yıkılıp yeniden inşa edilmeleri gerekiyor.
Öncesi: Google Street View /Sonrası: Murat Germen, Şubat 2023
1999 depreminde de sahadaydınız. O depremin Maraş merkezli depremle ne gibi benzer ya da farklı yönleri var?
Maraş merkezli depremin 99 depreminden en az 3 kat daha yıkıcı olduğu söylendi. Kaç kat olduğunu uzmanı olmadığım için bilemem ama ben de aynı şeyi hissettim, bu başka bir şeydi… Etkili olduğu alanın büyüklüğü de cabası, fay yırtığının 450-500 kilometre civarında olması depremin az rastlanan büyüklüğünü ispat eden başka bir veri; önemli fark bu.
Benzerlik ise vizyonsuzluk, özensizlik, umursamazlık, cehalet, eyyamcılık, rantçılık, pişkinlik, dolandırıcılık, kadercilik, çapsızlık ve bilimden uzaklaşmanın getirdiği büyük can ve mal kaybı…