Röportaj: Yusuf Çifci
Müge Arbak 1970 yılında doğdu. Çocukluğu ve gençliği farklı şehirlerde geçti. Okumayı öğrendiği andan itibaren kitaplarla olan dostluğu güçlenerek devam etti. Kısa öyküler yazmaya Eskişehir'deki üniversitede okurken başladı. Mezun olduktan sonra bir gün yazmanın hayatının bir parçası haline geldiği Ankara'ya döndü. Öyküleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı ve aynı zamanda editör olarak çalıştı.
Farkındalık Yazarlığı Yazı ve Yazarlık Atölyesi'ni kurarak "yazma" tutkusu olanlara eğitimler verdi. 2017 yılında kurulan atölyenin altıncı ayında geliştirici editörlüğünü yaptığı "Tüy Dergi"yi yayınlamaya başladı. 2021 yılında atölyede üretilen makalelerle oluşturulan hikaye kitaplarının editörlüğünü yaptı. Aynı yıl, Bireysel Bilgelik Yayınları tarafından "Anlat Dedi Hayat" adlı kitabı yayımlandı.
Yazar Müge Arbak şimdi de yine Bireysel Bilgelik Yayınları etiketiyle geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini alan "Yaratıcı Yazarlık: Yazma Hayalini Gerçekleştirmek" karşımızda. Arbak, kitapta yazma hayali olanlara uygulamalı bir şekilde bu hayallerini nasıl gerçekleştireceklerini anlatıyor.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Yazar Müge Arbak ile yeni kitabı "Yaratıcı Yazarlık: Yazma Hayalini Gerçekleştirmek"i konuştuk.
Öncelikle kitabın ortaya çıkışı ile başlamak istiyorum. Niçin böyle bir kitap hazırlamaya karar verdiniz?
Müge Arbak 1970 yılında doğdu. Çocukluğu ve gençliği farklı şehirlerde geçti. Okumayı öğrendiği andan itibaren kitaplarla olan dostluğu güçlenerek devam etti. Kısa öyküler yazmaya Eskişehir'deki üniversitede okurken başladı. Mezun olduktan sonra bir gün yazmanın hayatının bir parçası haline geldiği Ankara'ya döndü. Öyküleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı ve aynı zamanda editör olarak çalıştı.
Farkındalık Yazarlığı Yazı ve Yazarlık Atölyesi'ni kurarak "yazma" tutkusu olanlara eğitimler verdi. 2017 yılında kurulan atölyenin altıncı ayında geliştirici editörlüğünü yaptığı "Tüy Dergi"yi yayınlamaya başladı. 2021 yılında atölyede üretilen makalelerle oluşturulan hikaye kitaplarının editörlüğünü yaptı. Aynı yıl, Bireysel Bilgelik Yayınları tarafından "Anlat Dedi Hayat" adlı kitabı yayımlandı.
Yazar Müge Arbak şimdi de yine Bireysel Bilgelik Yayınları etiketiyle geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini alan "Yaratıcı Yazarlık: Yazma Hayalini Gerçekleştirmek" karşımızda. Arbak, kitapta yazma hayali olanlara uygulamalı bir şekilde bu hayallerini nasıl gerçekleştireceklerini anlatıyor.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Yazar Müge Arbak ile yeni kitabı "Yaratıcı Yazarlık: Yazma Hayalini Gerçekleştirmek"i konuştuk.
Öncelikle kitabın ortaya çıkışı ile başlamak istiyorum. Niçin böyle bir kitap hazırlamaya karar verdiniz?
Pek çok kişi kitap yazmak ve yazar olmakla ilgili hayal kurar. Ancak çoğu kişi için bu durum hayal olmaktan öteye geçemez. Elbette bunun pek çok nedeni var. Yazmak isteyenler genellikle nasıl çalışmaları gerektiğini, hangi bilgilere ihtiyaç duyduklarını, tam olarak ne yapacaklarını bilmiyorlar. Sonuçta yazmaya başlayamıyorlar veya başlasalar bile devam edemiyorlar. Çünkü bu inişli çıkışlı, oldukça zorlu bir yolculuk ve bu yolculukta sadece yazma arzusuna sahip olmak yeterli olmuyor. Sonuç almak için daha fazlasına ihtiyaç var.
Yıllardır sürdürdüğüm Farkındalık Yazarlığı Yazı ve Yazarlık Atölyesinde yazmak isteyen pek çok kişiyle karşılaştım. Aynı zamanda atölyeyle ilgili bilgi almak isteyen çok sayıda kişiyi de dinleme imkânı buldum. Kötü yazma endişesi taşıyanlar, yeteneği olmadığına inananlar, yazma arzusuyla dolup taştığı halde bir yere varamayanlar… Atölye yıllar boyunca bu ve benzeri sorunlar yaşayan pek çok kişiye yol gösterdi. “Yaratıcı Yazarlık: Yazma Hayalini Gerçekleştirmek” de aynı amaca hizmet ediyor.
Yazmak, çekinilmesi gereken bir eylem değildir; ya da yazmak için üstün yetenekli olmanıza gerek yok. Yazma hayali olan kişi, doğru çalışma metoduyla bunu gerçekleştirebilir. Bu kitabı okuyucunun yazma hayali kurma aşamasından gerçekten yazma aşamasına geçmesine rehberlik etmesi için tasarladım.
Yazma işinin öğrenilebilen bir eylem olarak değerlendirilmesi epeydir tartışılan bir konu. Bazıları bu işin doğuştan gelen bir yetenek olduğunu söylerken bazıları ise sonradan öğrenilebildiğini dile getiriyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yazmak için yetenekten çok daha önemli unsurların var olduğunu düşünüyorum. İyi yazarların hayat hikayelerine baktığımızda o hikayelerde ilk göze çarpan şey yeteneklerinden ziyade yazmak için harcadıkları zaman ve emek olur. Her birinin kendilerine has “yazma zamanları” olduğunu ve disiplinli bir biçimde yazdıklarını fark ederiz.
Sadece doğuştan gelen yeteneğe güvenerek iyi bir yazar olmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu açıdan, “yazma yeteneği”nden ziyade “yazma becerisi” ifadesini kullanmayı tercih ediyorum. Yazmak, tıpkı konuşmak gibi bir dil becerisidir. Aslında konuşmayı da yazmayı da küçük yaşlarda öğreniyoruz. Zaman içinde toplumsal ilişkiler sayesinde kendimizi konuşarak ifade edebilme becerimizi geliştirirken, yazarak kendimizi ifade etme becerimize hak ettiğinden çok daha az değer veriyoruz. Yazma becerisi geliştirilebilir ancak bunun için her şeyden önce yazmak gereklidir.
İLGİLİ HABER
Müge Arbak kimdir?Peki iyi bir okuyucu olmak ile iyi bir yazar olmak aynı şey midir?
Okumak ve yazmak iki farklı eylemdir. Okumak, tıpkı gözlem yapmak gibi bir yazarı besleyen kaynakların başında gelir. Ancak sadece çok okumak, sihirli bir şekilde yazma becerinizi geliştirmez. Bunu şu şekilde de ifade edebiliriz: İyi bir yazar, aynı zamanda iyi bir okuyucudur ama iyi bir okuyucu çoğu durumda iyi bir yazar değildir. Sadece çok okuyarak yazabileceğine inanmak, iyi ressamların tablolarını inceleyerek ressam olacağını düşünmeye benziyor. Oysa ressam olmak için kişi eline fırçaları, boyaları almalı ve resim yapmalı. Bu aşamada diğer ressamların eserleriyle kendi sanatını besleyebilir; onların hayat hikayelerini, kullandıkları teknikleri öğrenebilir ve nihayetinde kendi resim tarzıyla tüm bu bilgileri tuvaline özgün bir biçimde aktarabilir. Aynı biçimde çok kitap okumak; yazarları, hayatlarını, kitaplarını çok iyi bilmek kişinin yazar olması için yeterli değildir. Bunun için kişi kalemi eline almalı ve yazma eylemini gerçekleştirmeli. Şu unutulmamalı: Okuyan kişilere “Okur” denir, ancak yazma işiyle uğraşan kişilere “Yazar” denir. Dolayısıyla yazar olma hayali olan kişinin ilk ve en önemli işi yazmak olmalıdır. Diğer her şey bu eylemin yanında ikincil öneme sahiptir. Asıl iş yazmaktır ve bu yapılmadığı sürece kişi ancak iyi bir okur olarak kalabilir.
"İNSAN HANGİ YAŞTA OLURSA OLSUN YAZMALI"
Kitapta “Yazmaya, tam anlamıyla yazabildiğiniz noktada başlayamazsınız.” şeklinde bir ifade var. Ne demek istiyorsunuz burada?
Yazmak için yola çıkan pek çok kişi yazmadan önce tam anlamıyla hazır olması gerektiğini düşünüyor. Bu “hazır olma” fikrinden yola çıkarak yazma eyleminin kendisi dışında neredeyse her şeyi deniyor çünkü önce yazabildiğine ikna olması gerekiyor. Yani yazmaya başlamak ya da yazmaya “cüret etmek” için yazabildiği noktaya gelmeyi bekliyor ve bu durum kısır döngü yaratıyor. Sonuç olarak insanlar yazmaya aniden harika bir öykü, hatta bir roman yazabilecekleri noktadan başlama eğilimi gösteriyorlar. Oysa çalışmadan, yani yazmadan bu noktaya gelmek mümkün değildir. Ne kadar yetenekli olursa olsun bir sporcunun sahadaki başarılı performansının ardında yorucu antrenmanlar, yeri geldiğinde kendini başarısız hissetmesine neden olan deneme-yanılma süreçleri bulunur. Yazan ve yazmak isteyen kişilerin de yazma eylemine aynı açıdan yaklaşması gerekiyor. Herkesin yazmayla ilgili çok merak ettiği yetenek dediğimiz şey de aslında insanın içinde var olan saklı bir potansiyeldir. Bunun fark edilmesi, açığa çıkarılması için çalışmanız yani sürekli yazmanız gerekir.
Yazmanın yaşı var mı?
Yazmanın belli bir yaş ile sınırlanamayacağını düşünüyorum. İnsan yazma arzusu hissediyorsa hangi yaşta olursa olsun yazmalı. Özellikle son yıllarda gençlerin yazmaya olan ilgilerindeki artışı gözlemliyor ve bundan mutlu oluyorum. Gençler benim kuşağıma göre hayallerini gerçekleştirmek için daha hızlı ve akıllıca hareket ediyorlar. Yaşı ilerlemiş olan insanların da yazmak için geç kaldıklarını düşünmüyorum. Sağlık açısından kişiyi engelleyen bir rahatsızlık yoksa altmış, yetmiş yaşından sonra da yazmaya başlayabilirler. Bu açıdan aslında ben genel olarak hangi yaşta olursa olsun insanların yazmasından yanayım. Herkes mutlaka öykü, roman, deneme yazmalı demiyorum ama en azından kendilerini ifade eden yazılar yazabilirler; deneyimlerini, geçmişlerini, gözlemlediklerini, sorunlarını, üzüntülerini, mutlu oldukları anları kelimelere dökebilirler. Çünkü her insan eşsiz ve farklı. Her insan hayatla kendi biricik bakış açısından ilişki kuruyor. Sonuç olarak aynı olayı yaşasa da her insan farklı düşünüyor, hissediyor ve davranıyor. Bu nedenle yazma arzusu olan herkes her yaşta, her maksatla, tür kaygısı taşımadan yazabilir.
Kitapta yazma arzusunun yanında bir de yazma disiplininin de olması gerektiğinden bahsediyorsunuz. Yazma disiplini niçin önemli?
Yazma arzusuna sahip olmak yani yazmayı istemek ve sevmek başlangıç noktasında çok önemli ancak yazmak için kişinin bundan daha fazlasına ihtiyacı var. Yazma arzusu kişiyi yazmaya yönlendirebilir ama sonuç almak için ihtiyaç duyulan sürekliliği ancak yazma disiplini sağlayabilir.
Disiplin kavramıyla ilgili gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntı var. Disiplin çocukluk döneminde aile ve toplum aracılığıyla çocuğa aktarılabilir ancak yetişkinlik döneminde kişinin bunu kendi isteğiyle sağlaması gerekir. Sadece yazma arzusu duyarak yazmak ile belli bir disiplin çerçevesinde yazmak arasında büyük bir fark var.
Peki yazma disiplini kazanmak ne kadar sürer?
Bu kişinin hedefine, yazmakla ilgili amacına ve çalışma sıklığına göre değişir. Düzenli yazma süresi üç ay süren kişi için bu zaman aralığında belli bir yazma disiplinine sahip olduğu
Kitabın farklı yerlerinde okuyucuların yazma tecrübesi kazanması amacıyla bu kitabın hazırlandığı vurgulanıyor. Bu kitap, yazma tutkusu olan okuyuculara nasıl bir yol gösterecek?
Hayatta birçok işin öğrenilmesi, yapılabilmesi için uygulama yoluyla deneyim kazanmak ve bu sayede tecrübe edinmek gerekiyor. Örneğin kişinin hedefi piyanist olmak ve sahneye çıkmaksa bunun için belli bir zaman ve emek harcar, uygulama yapar ve zamanla bu uygulamalar tecrübeye dönüşür. Yazmak için de aynı durum geçerli. Uygulama yoluyla yazma tecrübesi kazanmak gerekir.
Bu nedenle “Yaratıcı Yazarlık: Yazma Hayalini Gerçekleştirmek” iki bölümden oluşuyor. Metot bölümünde okuyucu nasıl çalışması gerektiğini ve yazmanın önündeki en önemli engellerden birini nasıl aşacağını öğreniyor. İkinci bölümde 30 farklı yazma çalışması bulunuyor. Bunlardan önce önemli bir bilgi özet olarak paylaşılıyor, daha sonra okur yazmaya yönlendiriliyor; yani kitap yazma tecrübesi kazanma imkânı sağlıyor. Böylece yazma arzusu olan kişilere tam bir çalışma sistemi sunuyor ve rehberlik ediyor.
"BELKİ YAZMAYI DEĞİL OKUMAYI TERCİH EDECEKSİNİZ"
Kitap aslında uygulamalı bir kitap. Okuyucular verilen konu başlıklarında belirtilen boşluklara çeşitli metinler yazabiliyorlar. Okuyucular eğer disiplinli bir şekilde bu uygulamaları yapar ve metinleri yazarlarsa nasıl bir dönüşüm yaşayacaklar?
Her şeyden önce kitap okuyucunun asıl önemli olan işe, yani yazma eylemine odaklanmasını sağlıyor. Buna özel bir yaratıcı yazarlık çalışma kitabı da diyebiliriz. Çünkü daha önce de vurguladığım gibi kitapta yalnızca uygulamalar bulunmuyor. Kitapta yer alan metot sayesinde okuyucu yazma yolculuğunda nasıl bir yol izleyeceğini ve ne yapacağını bilerek ilerlemeye başlıyor. Bu bakımdan kitap hem yazdığı halde istediği sonucu alamayan okurlara, hem de yazmaya yeni başlayanlara hitap ediyor.
Tüm uygulamaları yapan bir okuyucu en az 14750 kelime kullanarak yazmış oluyor. Aynı zamanda uygulamalardan önce Farkındalık Yazarlığı Atölye katılımcılarının sıkça sorduğu sorulardan yola çıkarak hazırladığım, yaratıcı yazarlık ve yazma yolculuğu ile ilgili önemli bilgilerle karşılaşıyor. Özetle okuyucu yazma becerisini geliştiriyor, hayal gücünü harekete geçiriyor, düzenli bir biçimde yazmaya başlıyor; elinde kitabı bitirdikten sonra kullanabileceği bir metot, önemli bilgiler ve en az 14750 kelimelik yazma tecrübesi kalıyor.
Son olarak yazma hayali olanlara ne demek istersiniz?
Yazmanın hayalini mi seviyorsunuz yoksa gerçekten yazmak mı istiyorsunuz? Her şeyden önce bu soruya kendi cevabınızı bulmanızı öneririm. Yanıt hangisi olursa olsun önemli değil. Belki aslında yazmayı değil okumayı sevdiğinizi fark edeceksiniz. O zaman değerli zamanınızı okumaya harcayabilirsiniz. Yazma hayalinin peşinden koşmayı seviyorsanız elbette bunu da yapabilirsiniz. Fakat gerçekten yazmak isteyen birinin izleyeceği yol, yazma hayalini kovalamayı seven birinin izleyeceği yoldan farklıdır. Eğer gerçekten yazmak istiyorsanız, buna değer verin. Yazmak için emekli olmayı, çocuklarınızın büyümesini, sakin bir sahil kasabasına yerleşmeyi beklemeyin. Vazgeçmeyin. Yazmaya devam edin.