Röportaj: Oğuzcan ÇağanEv Değil Çarşamba Pazarı bir ev, bir aile hikâyesi. Sinan’ın annesi bacağını kırınca evin düzeni yerini düzensizliğe bırakmaya başlıyor. Çok geçmeden de düzensizlik içinden çıkılamaz bir boyuta ulaşıyor. leyla ruhan okyay eğlenceli anlatımıyla küçük bir kazanın bir ailenin bütününe etkisini ve getirdiği değişimi anlatıyor. Ailenin birbirinden neşeli, birbirinden esprili kişileri ise okurken bambaşka bir keyif katıyor.Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Leyla Ruhan Okyay ile Ev Değil Çarşamba Pazarı isimli kitabını konuştuk.Kitap “Müthiş editörüm Müren Beykan’a…” ithafıyla açılıyor. Bir kitap için iyi bir editörle çalışmak ne kadar önemli? Söz konusu bir çocuk kitabıysa bu önem daha da artıyor mu?Günışığı Kitaplığı’nda Müren Beykan’ın da içinde bulunduğu; yönetim kadrosunun görüşü çerçevesinde çocuk ve gençlerin dünyasına bilimsel, sevecen, çok titiz bir yaklaşım var. Bu durum hem yazarlar hem okurlarımız açısından çok değerli. Bir kitabın oluşum sürecinde; editör gelen metni, çok yönlü sorgulama ve taramadan geçiriyor. Bu çalışmalarda günümüz çocuklarının kitap tercihlerindeki yönelim, beğenileri, hayata bakışları, dili kullanım biçimleri ve okuma serüvenlerindeki tercihleri editörün deneyim ve araştırmaları sonucunda inceleniyor. Kitabın bu anlamda elekten geçirilmesi, öncelikle çocuklarımızın ruh sağlığı, kitap sevgisinin aşılanması açısından çok önemli. Sevgili Müren Beykan’ın çocuk edebiyatı konusundaki donanımı çerçevesinde metne yaklaşımı hem çok titiz hem de orijinal metne saygılı. Bu durum, biz yazarlar ve çocuklarımız açısından büyük bir şans. Aynı zamanda mimar olan Müren Beykan, mesleğinin kendisine kazandırdığı incelikleri görebilme yetisine de sahip. Çünkü mimarlık, insanın, güvenliğini, mutluluğunu esas alan bir mekân oluşturma sanatıdır ve detaylar çok önemlidir. Müren Beykan, çocuklarımızın ruhuna zarar verebilecek, yıkıma uğratacak en küçük bir ayrıntıya geçit vermez. Bu nedenle kendisini ‘müthiş editör’ diye tanımlamak istedim. Sinan “Bana hâlâ küçük çocuk gibi davranmalarından bıktım,” diyor. Bazen ebeveynler, çocuklarının büyüdüklerini ve büyümeye devam ettiklerini fark edemiyorlar mı? Sözgelimi, bazen çocuğa çocuktan daha çocuk gibi mi davranıyor yetişkinler?Çocuğun bir birey olduğu; kendi düşünce sistemi, beğenileri, tercihleri olabileceği unutuluyor çoğu kez. Ülkemizde kimi zaman onun her dediğini yaparak mutlu ettiklerini sanan ebeveynler kimi zaman da kendilerinin istediği biçimde davranması, düşünmesi yönünde bir davranış sergiliyorlar. Bilimden uzaklaşıldıkça çocukları belli birtakım kalıplara zorlayarak yönetme eğilimi yaygınlaşıyor. Bu da sorunlu, kendine güvensiz yetişkinler olmalarına neden oluyor. Gelişmiş ülkelerde çocuklar bebekliklerinden itibaren birey olarak kabul edildiğinden, Montessori eğitimi yaygınlaşmıştır. Bu yöntem, çocukların deneme yanılma yoluyla hayatı, kendilerini, yapabileceklerini keşfetmeleri olarak tarihlenebilir. Böylelikle daha mutlu, kendileriyle barışık, bireyler olarak yetişmelerine olanak sağlanmaktadır.Çizimlerdeki ve bölüm başlıklarındaki yeşilin de hikâyeye ayrı bir boyut kattığını, doğayı çağrıştırdığını düşünüyorum. Aynı şekilde Kırmızı’nın da. Yeşil ve kırmızının, Ev Değil Çarşamba Pazarı’na katkısı nedir?Desenler ve renkler öncelikle görsel olarak bir kitabı çocuğa cazip hale getiren öğeler. Kapak tasarımı, kitap adının seçimi de öyle… Bütün bunlar içindeki metnin niteliğiyle birleşince kitabın başarı şansı yükseliyor kanımca. Her bir ayrıntı, çocuk dünyasını iyi tanıyan bir ekip çalışması sonunda ortaya çıkıyor. Bir kitabın olabildiğince kusursuz ve okur için çekici hale gelmesi birbirine bağlı bu detayların gözden kaçırılmamasından geçiyor. Çocuk ve gençlik kitapları yayımlayan yayınevlerinin başarısı, yayımladıkları kitapların daha çok okura ulaşmasıyla doğrudan bağlantılı bence.“…babamın tersine, ev işlerine yardım etmeyi, yemek yapmayı seviyorum. Babamın neden hiçbir işin ucundan tutmadığını ise anlayamıyorum,” diyor Sinan. Sinan’ın kuşağı çocukken ve büyüdüğünde normlar üstüne daha mı çok düşünüyor?Elbette, çağdaş eğitim alma olanağına sahip olan çocuklar, sosyal medya aracılığıyla dünyada olup bitenden haberdar olup sorgulayan, düşünen bireyler olarak yetişiyor. Onlar çoğunlukla kitap okuyan, normlar üzerinde düşünüp kafa yoran çocuklar. Ailelerinde ve çevrelerinde olup biteni izliyorlar. Ancak Sinan’ın aldığı eğitim ve öğretilerden yararlanamayan kendilerine dayatılan kurallar ve öğretilerle kuşatılmış olan kesimdeki çocuklarımız için bunları söylemek mümkün değilSinan özelinde, bir kuşak, dönüşüme büyük katkı sağlayacak diyebilir miyiz? Bu sisli dönemden baktığınızda, nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmiş değilim. Şimdilik günümüz çocuk ve gençleri ne yazık ki bulundukları sosyal çevre, aile ortamı, devam ettikleri okullar, eğitim seviyesi açısından büyük farklılıklar gösteriyor. Ama sürekli değişen eğitim sistemimizde günün birinde tüm çocuklarımızın çağdaş eğitim alma olanaklarından yararlanacağına inancımı yitirmek istemiyorum. İşte o zaman daha özgür düşünen, bilime inanan, araştıran çocuklarımız elbette söz ettiğiniz dönüşüme katkı sağlayacaklardır. Kitapta belli belirsiz de olsa dokunulan başka bir mesele daha var. Sinan’ın dedesi inanıldığı takdirde her şeyin başarabileceğini söylüyor, hatta kanıtlıyor. İnanarak ve hatta inanmayarak dayatılan ve ezberletilen kalıpların dışına çıkmak mümkün mü dersiniz?Elbette mümkün. Ama daha önce de belirttiğim gibi çağdaş bilimin yol göstericiliği doğrultusunda. Doğru politikalar çerçevesinde, eğitim sisteminin revize edilmesiyle bu başarılabilir. Son yıllarda giderek bilimden uzaklaşmış bir eğitim sürecini hep birlikte üzülerek izliyoruz. Ne yazık ki çocuklarımız ve gençlerimiz de bu çarkın içinde cahil bıraktırılıyor, dünya standartlarının gerisinde kalıyorlar. Ama yeni bir eğitim seferberliği, yetkin kadroların iş başına getirilmesi ile bu zararların üstesinden büyük ölçüde gelinebilir diye düşünüyorum.Son olarak ‘Ev Değil Çarşamba Pazarı’ özelinde Günışığı Kitaplığının Yaratıcı Okuma Uygulamalarını (gunisigiyou.com) konuşalım isterim.“Ev Değil Çarşamba Pazarı” adlı kitabıma ilişkin yaratıcı okuma uygulamaları konusunda çok umutluyum. Çok etkin, katılımın büyük oranda sağlanacağını umduğum bir çalışma olacaktır, diye düşünüyorum. Çünkü tartışılacak konular bütün çocukların yakından bildiği şeyler. Aile içi roller, ilişkiler, görevler, adalet gibi kavramların tartışmaya açıldığı ve bütün çocukların, çok yakından tanık oldukları konulardan söz ediliyor bu hikâyede. Bu nedenle katılımcılar o güne dek akıllarına takılan kendilerini ve aile bireylerini ilgilendiren bazı soru işaretlerini tartışma olanağı bulacaklar. Bu paylaşım hareketli bir zemin yaratacaktır. Bu konuda bütün çocukların söyleyecek çok sözünün olduğuna inanıyorum. Yazarken bunu amaçladığımı söyleyebilirim.
Röportaj
Yayınlanma: 16 Kasım 2020 - 14:27
Güncelleme: 16 Kasım 2020 - 14:45
Leyla Ruhan Okyay: Çocuklarımız ve gençlerimiz de bu çarkın içinde cahil bıraktırılıyor
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Leyla Ruhan Okyay ile Ev Değil Çarşamba Pazarı isimli kitabını konuştuk.
Röportaj
16 Kasım 2020 - 14:27
Güncelleme: 16 Kasım 2020 - 14:45