Röportaj: Yusuf Çifci
Türkiye ve dünyanın geri kalanı bir yılı aşkın süredir evlerde. Diziler, filmler, kitaplar en büyük kurtarıcımız olmuş durumda. Özellikle kitaplara eskisinden daha da çok bağlanmış durumdayız. Bunu Türkiye Yayıncılar Birliğinin yayınlamış olduğu istatistikler de doğruluyor. Kitap satış oranlarında ciddi bir artış söz konusu.
Türkiye’de böyle… Peki, ya dünyanın geri kalanında durum nasıl? Çağdaş yazarlar şu sıralar nelerle ilgileniyor? Korona günlerinde hangi ülkede neler okunuyor?
"Korona Günlerinde Edebiyat" isimli serimizin bu bölümünde özellikle kendi yaşam hikâyesinden esinlenerek, küçük bir kızın görme yetisini kaybetmesiyle ilgili kaleme aldığı "Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe" isimli kitabıyla Türkiyeli okurlar tarafından oldukça beğenilen İtalyan yazar Paola Peretti'yi ağırlıyoruz.
Önceki röportajlarımıza aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Paola Peretti ile salgınn sürecinin İtalyan edebiyatına yansımasını konuştuk.
Yazarlık anlamında baktığımızda salgın sürecini nasıl değerlendirdiniz?
Bir yazar olarak, pandeminin doruk noktasını uzun bir süredir garanti gördüğümüz hayat ile düşünmesi güzel gelen hayat arasındaki sınır çizgisi olarak kabul ediyorum. Bence insanlığın neyle yüzleşmekte olduğunu tamamıyle anlaması ve bunu çözümlemesi için daha çok zamana ihtiyacı var. Zor bir zamandı, bu çok uzun ve zor bir yol olacak. İnsanların doğasının adapte edilebilir ve dirayetli olduğuna güvenim tam. Bunun yanında nüfusun büyük bir çoğunluğunun depresif tutumları ve uyum bozukluğu içinde olduğunu anlayabiliyorum.
Üretim olarak salgın sürecini fırsata çevirmek mümkün mü?
“Düz sakinlik” anları, tıpkı bizi sınırlı yerlerde kalmaya zorlandığımız ilk kapanma, mecburi sessizlik anları gibi yaratım için fırsatıdır. Ruhumuzu dinlemeyi yeniden keşfetmek, korkularla yüzleşmek büyük soruları (Bize ne olacak? Bu, dünyanın kaderi mi? Biz, tüm bunların sorumlusunu bulmalı mıyız? Doğa, tanrı, biz?) ve can sıkıntısı da insanların kendisini sanat yoluyla ifade etmesine öncülük eder. Sanat, ellerinle somutlaştırdığın bir tekniktir.
Türkiye’de eve kapandığımız şu günlerde okuma oranı nispeten artmış durumda. İtalya’da durum nasıl?
Birçok İtalyan, karantina dönemlerinde daha fazla okuduklarını iddia ediyor. Ne yazık ki, bu artış belirli türlerle ilgiliydi; klasikler veya diğer kitap türleri yararlı gözlemler yapmamıza ve olanın gerçekliğini "okumamıza" yardımcı olabilirdi. Ne yazık ki bir kenara bırakıldı.
İtalyan okurlar en çok hangi türleri okumayı seviyor?
İtalyan Yayıncılık Birliği şu anda İtalya'da tıp, farmakoloji, hukuk, sosyoloji üzerine “teknik kitaplar” ve ardından denemeler, jeopolitik ve sağlık üzerine raporlar, kişisel gelişim kitapları, çizgi romanlar, aile ve ilişkiler ağırlıklı olarak kitap okuduğumuzu bildiriyor. Bu kitaplar, içinde yaşadığımız kültürel koşulları yansıtıyor.
“YAZARLAR İÇİN BÜYÜK SORUMLULUK”
Türkiye’de Orhan Pamuk “Veba Geceleri” isimli bir romanı geçtiğimiz günlerde okurla buluşturdu. Bu roman önceki yüzyıllarda görülen veba salgınını anlatıyor. Sizce Covid – 19’un edebiyata bir yansıması olacak mı?
Geçmişte insanlığı şoke eden, insanları bir değişime, bir evrime iten her büyük olumsuz fenomen gibi Covid'in de hayatımızın her alanını etkileyeceğini düşünüyorum. Edebiyat, gelecek nesillere neler yaşadığımızı anlatmak için bir anlatı anahtarı olabilir. Yazarlar için büyük bir sorumluluk. Belki de tüm yazarlar bunu söylemek zorunda değildir. Risk, kendimizi bir tür “döngü”de, çözümleme olasılığı olmayan sürekli tekrarlanan bir temada, gerçekliği yorumlamanın alternatif bir yolunda bulmaktır. Çok üzgücü.
İtalya'da böylesi salgın süreçlerini ele alan yapıtlar var mı?
İtalya'da, Covid ile ilgili birçok kitap yayınlandı. (Büyük bir yüzdesi, virüsün nasıl anlaşılacağına, iş ve aile ile nasıl başa çıkılacağına, kişinin maneviyatıyla nasıl başa çıkılacağına dair kılavuzları gözlemleyebileceğimiz otomatik yayın üretimleri) Anılar, gerçek hayat hikayeleri ve biyografi de var. Daha büyük yayınevleri, Chiara Gamberale veya Paolo Giordano gibi onaylanmış yazarların altı ya da yedi romanını yeniden yayınladı, ancak azınlık. Birisi pandemiyle ilgili 'büyük İtalyan romanının' henüz yazılmadığını iddia ediyor ve aynı insanlar bunun gerekli olmadığını iddia ediyor. Sarah Savioli'nin (Feltrinelli, Eylül 2021) çocuklara ve gençlere Covid'i açıklayan romanı “Her Şey Değişir”i de sayabiliriz.
Türkiye edebiyatını takip ediyor musunuz? Takip ediyorsanız kimleri okuyorsunuz?
Ohan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" kitabını çok sevdim ve Nazim Hikmet'i okudum. Ben de ikinci romanımın başında kendisine ait bir şiirden alıntı yapmak istedim. (Rizzoli, Haziran 2021). Aynı yayınevim Rizzoli'nin Elif Şafak adında bir Türk yazarı yayınladığını biliyorum. Ayrıca uzun zamandır bize çok güzel eserler veren Türk film yönetmeni Ferzan Özpetek ile de özel bir ilişkimiz var.
Türkiye ve dünyanın geri kalanı bir yılı aşkın süredir evlerde. Diziler, filmler, kitaplar en büyük kurtarıcımız olmuş durumda. Özellikle kitaplara eskisinden daha da çok bağlanmış durumdayız. Bunu Türkiye Yayıncılar Birliğinin yayınlamış olduğu istatistikler de doğruluyor. Kitap satış oranlarında ciddi bir artış söz konusu.
Türkiye’de böyle… Peki, ya dünyanın geri kalanında durum nasıl? Çağdaş yazarlar şu sıralar nelerle ilgileniyor? Korona günlerinde hangi ülkede neler okunuyor?
"Korona Günlerinde Edebiyat" isimli serimizin bu bölümünde özellikle kendi yaşam hikâyesinden esinlenerek, küçük bir kızın görme yetisini kaybetmesiyle ilgili kaleme aldığı "Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe" isimli kitabıyla Türkiyeli okurlar tarafından oldukça beğenilen İtalyan yazar Paola Peretti'yi ağırlıyoruz.
Önceki röportajlarımıza aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Paola Peretti ile salgınn sürecinin İtalyan edebiyatına yansımasını konuştuk.
Yazarlık anlamında baktığımızda salgın sürecini nasıl değerlendirdiniz?
Bir yazar olarak, pandeminin doruk noktasını uzun bir süredir garanti gördüğümüz hayat ile düşünmesi güzel gelen hayat arasındaki sınır çizgisi olarak kabul ediyorum. Bence insanlığın neyle yüzleşmekte olduğunu tamamıyle anlaması ve bunu çözümlemesi için daha çok zamana ihtiyacı var. Zor bir zamandı, bu çok uzun ve zor bir yol olacak. İnsanların doğasının adapte edilebilir ve dirayetli olduğuna güvenim tam. Bunun yanında nüfusun büyük bir çoğunluğunun depresif tutumları ve uyum bozukluğu içinde olduğunu anlayabiliyorum.
Üretim olarak salgın sürecini fırsata çevirmek mümkün mü?
“Düz sakinlik” anları, tıpkı bizi sınırlı yerlerde kalmaya zorlandığımız ilk kapanma, mecburi sessizlik anları gibi yaratım için fırsatıdır. Ruhumuzu dinlemeyi yeniden keşfetmek, korkularla yüzleşmek büyük soruları (Bize ne olacak? Bu, dünyanın kaderi mi? Biz, tüm bunların sorumlusunu bulmalı mıyız? Doğa, tanrı, biz?) ve can sıkıntısı da insanların kendisini sanat yoluyla ifade etmesine öncülük eder. Sanat, ellerinle somutlaştırdığın bir tekniktir.
Türkiye’de eve kapandığımız şu günlerde okuma oranı nispeten artmış durumda. İtalya’da durum nasıl?
Birçok İtalyan, karantina dönemlerinde daha fazla okuduklarını iddia ediyor. Ne yazık ki, bu artış belirli türlerle ilgiliydi; klasikler veya diğer kitap türleri yararlı gözlemler yapmamıza ve olanın gerçekliğini "okumamıza" yardımcı olabilirdi. Ne yazık ki bir kenara bırakıldı.
İtalyan okurlar en çok hangi türleri okumayı seviyor?
İtalyan Yayıncılık Birliği şu anda İtalya'da tıp, farmakoloji, hukuk, sosyoloji üzerine “teknik kitaplar” ve ardından denemeler, jeopolitik ve sağlık üzerine raporlar, kişisel gelişim kitapları, çizgi romanlar, aile ve ilişkiler ağırlıklı olarak kitap okuduğumuzu bildiriyor. Bu kitaplar, içinde yaşadığımız kültürel koşulları yansıtıyor.
“YAZARLAR İÇİN BÜYÜK SORUMLULUK”
Türkiye’de Orhan Pamuk “Veba Geceleri” isimli bir romanı geçtiğimiz günlerde okurla buluşturdu. Bu roman önceki yüzyıllarda görülen veba salgınını anlatıyor. Sizce Covid – 19’un edebiyata bir yansıması olacak mı?
Geçmişte insanlığı şoke eden, insanları bir değişime, bir evrime iten her büyük olumsuz fenomen gibi Covid'in de hayatımızın her alanını etkileyeceğini düşünüyorum. Edebiyat, gelecek nesillere neler yaşadığımızı anlatmak için bir anlatı anahtarı olabilir. Yazarlar için büyük bir sorumluluk. Belki de tüm yazarlar bunu söylemek zorunda değildir. Risk, kendimizi bir tür “döngü”de, çözümleme olasılığı olmayan sürekli tekrarlanan bir temada, gerçekliği yorumlamanın alternatif bir yolunda bulmaktır. Çok üzgücü.
İtalya'da böylesi salgın süreçlerini ele alan yapıtlar var mı?
İtalya'da, Covid ile ilgili birçok kitap yayınlandı. (Büyük bir yüzdesi, virüsün nasıl anlaşılacağına, iş ve aile ile nasıl başa çıkılacağına, kişinin maneviyatıyla nasıl başa çıkılacağına dair kılavuzları gözlemleyebileceğimiz otomatik yayın üretimleri) Anılar, gerçek hayat hikayeleri ve biyografi de var. Daha büyük yayınevleri, Chiara Gamberale veya Paolo Giordano gibi onaylanmış yazarların altı ya da yedi romanını yeniden yayınladı, ancak azınlık. Birisi pandemiyle ilgili 'büyük İtalyan romanının' henüz yazılmadığını iddia ediyor ve aynı insanlar bunun gerekli olmadığını iddia ediyor. Sarah Savioli'nin (Feltrinelli, Eylül 2021) çocuklara ve gençlere Covid'i açıklayan romanı “Her Şey Değişir”i de sayabiliriz.
Türkiye edebiyatını takip ediyor musunuz? Takip ediyorsanız kimleri okuyorsunuz?
Ohan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" kitabını çok sevdim ve Nazim Hikmet'i okudum. Ben de ikinci romanımın başında kendisine ait bir şiirden alıntı yapmak istedim. (Rizzoli, Haziran 2021). Aynı yayınevim Rizzoli'nin Elif Şafak adında bir Türk yazarı yayınladığını biliyorum. Ayrıca uzun zamandır bize çok güzel eserler veren Türk film yönetmeni Ferzan Özpetek ile de özel bir ilişkimiz var.