Hazırlayan: Oğuz Çetinoğlu
GİRİŞ:
Türk fikir ve yazı hayatının mümtaz şahsiyeti Nevzat Kösoğlu, gazete ve dergilerdeki yüksek muhtevâlı makalelerinin, konferans ve sohbetlerinin dışında, her biri çok değerli, 18 adet eser kaleme alıp yayınlamıştır. Eserlerinin isimlerinde anahtar kelimelerin: Türk, milliyetçilik, kültür, Türk dünyası, Türk Milliyetçiliği olduğu görülür. Usta bir biyografi yazarı olarak da, Türk milletine, Türk milliyetçiliği düşüncesine, Türk kültürüne ve inanç hayatına hizmetleriyle isimlerini yazdırmış kişileri inceleyip yazmıştır.
Nevzat Kösoğlu’nu, 10 Ekim 2013 tarihinde ebedî âleme uğurladık. Aziz hatârasını tâzim maksadıyla bugünkü Kitâbiyat sayfaları Nevzat Kösoğlu ve eserlerine tahsis edilmiştir.
İyi okumalar…
NEVZAT KÖSOĞLU
Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı, Mütefekkir, Hukukçu, MHP’den 16 Dönem Erzurum Milletvekili ve Yazar Nevzat Kösoğlu; 7 Ekim 1940’da Erzurum’un İspir İlçesi’nde doğdu. 10 Ekim 2013 tarihinde, Ankara’da, Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki Hastânenin Onkoloji Servisi’nde tedâvi görmekte iken 73 yaşında ebedî âleme intikal etti.
Liseyi Erzurum ve Karabük`te okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini ve Aynı Üniversite’nin İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. Yedek subay olarak askerliğini yaptıktan sonra, avukatlık mesleğinin yanı sıra ‘Söğüt Dergisi’ni çıkardı ve Ötüken Yayınevi’nin kurucuları arasında yer aldı.
O bir âlimdi. İlmini; Türklük için, millet için, Türk kültürü için, inancı için, inandığı dâvâ için sebil gibi sundu. Yazıp yayınladığı her biri diğerlerinden daha kıymetli 18 adet eserin yalnızca isimlerini okumak, O’nun dâvâsının, dolayısıyla kendisinin büyüklüğü hakkında yeterli ölçüde fikir verir.
Hukuk ve gazetecilik tahsil etmiş olmasına rağmen sosyoloji ilminin derinliklerine inebilmiş, zirvelerine çıkabilmiş bir sosyologdu. Aynı zamanda mükemmel bir biyografi yazarı idi. Biyografi yazılarını klasik biyografi yazarlığının dar kalıpları içerisine hapsetmemiş, ruh tahlilleri, fikrî etütler ve derin tahlillerle zenginleştirerek âdeta, kelimelerle mükemmel tablolar oluşturmuştur.
Aynı zamanda dâvâ adamıydı. O’nun dâvâsı, vatan topraklarına Ötüten’den, Horasandan, Mâveraü’n-Nehr’den, Aral ve Baykal göllerinden, Tanrıdalarından, Taklamakan Çölü’nden gelen alperenlerin dâvâlarının günümüzdeki tâkipçisi olmaktı. Kuruluştan kurtuluşa, ebed-müddet varlığa uzanan Oğuz Türkmen ruhunu yeni nesillere tanıtmak, sevdirmek, benimsetmek, onların zilinlerinde ve gönüllerinde yeşerip gelişmesini sağlamaktı.
Tarihçi olmamasına rağmen haşmetli bir tarih şuuruna sâhipti.
1964`te gazeteciliğe başladı. Babıali`de Sabah Gazetesi’nin Ankara temsilciliğini yaptı. 1970 yılında Millîyetçi Hareket Partisi’nin Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi. 1977 genel seçimlerinde MHP`den Erzurum milletvekili olarak parlamentoya girdi. 12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra bir buçuk yıl tutuklu kaldı. İdam talebi ile yargılandı.
Serbest kaldıktan sonra fiilî siyasetle ilgilenmedi. Yayıncılıkla meşgul oldu. 14 ciltlik Büyük Türk Klasiklerini yayınladı. Kültür Bakanlığı adına 30 ciltlik Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları projesini yürüttü. Bu projenin 26 cildi Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınlarından yayınlandı.
Nevzat Kösoğlu, Türk Tarihini ve Felsefesini günümüz şartları içerisinde yeniden ele almış; kültür ve medeniyet kavramları ile alakalı özgün fikirler ortaya koymuştur. Gelenekle gelecek arasındaki bağın nasıl kurulması gerektiğini ele aldığı güncel meseleler çerçevesinde vukufiyetle izah etmiştir. Kimlik çalışmalarına yeni bir boyut getirerek yeni Türk Kimliği’nin inşa yollarını göstermiştir.
NEVZAT KÖSOĞLU’nun hayatından bir kesit:
(OSMAN ÇAKIR’ın hazırladığı NEVZAT KÖSOĞLU (*)isimli kitabından alınmıştır.)
DOĞDUĞU ŞEHİR İSPİR
İspir`in, bağlı olduğu vilayetle bile yolu yoktu. Yani İspirli, Erzurum`a gidip gelemiyor. İspir kendi içinde kapalı bir kutu. Buğdayını kendi üretecek, mısırını kendi üretecek. Bütün ihtiyacını, tabiat şartlarının elverdiği ölçüde, kendi üretmek mecburiyetinde. Senede bir, iki defa da deve kervanları gelirdi. Tekel maddeleri getirirdi; millet rakısız sigarasız kalmasın diye. (Gülüşmeler)
Tabii bunun gazı, tuzu da var. Bunun dışında bazı zengin esnaf Erzurum`a mal almaya giderdi.
Zenginliğin ölçüsü... Yani dükkânında üç top değil de beş, altı top bez olan… Zenginlik o. Şunun için bazı zengin esnaf diyorum, Erzurum`a gidip gelmek zor ve pahalı bir iş; Hacca gitmek gibi bir şey. Çok uzun bir mesafe. Erzurum’a gitmek için bir kaç dağı aşacaksın. Atlar kiralayacaksın. Orada birkaç gün kalacaksın. Aldığın malları yükleyip geleceksin. Yani çok külfetli bir iş olduğu için, ancak zengin olanlar bunu göze alabilirlerdi. Ufak esnaf ise, köylülerin getirdiğini kasabalıya satar; Köylünün yapabildiği odur. O dönemlerde dükkânlarda ihtisaslaşma diye bir şey yoktu. Yani manifaturacı, aynı zamanda bahçesindeki kaysıları da topladığında getirir satardı. Manavlık da yapardı, bakkallık da yapardı. Fakat gene de manifaturacı dediğimiz iki, üç, belki beş kişi vardı.
Hakikaten büyük yoksulluk vardı. Bu yoksulluk nüfus bakımından da tükenmişlik, iktisadi bakımdan da tükenmişlik noktasındaydı.
Bu perişanlığı bizim kasabamız da yaşıyordu. Sadece, ürettikleri kendine üretip yeten yerler bir ölçüde rahat ediyordu. Bizim İspir biraz öyleydi. İspir’de tarım arazisi kıttı. Gene de ektiği biçtiği kendine yeterdi. Köylerin çok daha kötü durumda oldukları kesin. Ne var ki, bu insanlar kaç kuşaktan beri fukaralık kültürü içinde yaşamışlar. Yokluğa dirençleri artmış, hayatın yükünü yakınmadan taşıyabiliyorlar. Fukaralığı da kabullenmişlerdi. Çok sonraları, Demokrat Parti dönemi onların yollarıyla birlikte ufuklarını ve gönüllerini de açmaya çalışacaktır.
Sonradan yollar açıldığında İspir, kendi insanını dışarı ihraç etmekten başka bir şey yapamadı.
(*) NEVZAT KÖSOĞLU İLE SÖYLEŞİLER / HATIRALAR yahut BİR VATAN KURTARMA HİKÂYESİ: OSMAN ÇAKIR. Ötüken Neşriyat. Yayın Nu: 749 Kültür Serisi: 378 / 16,5 X 23 Santim / 462 Sayfa. İstanbul, 2006
PEYAMİ BEY
Peyami Safâ, Cumhuriyet döneminde yetişen parlak zekâlardan biridir. Düşünce ve edebiyat dünyamızdaki seçkin yerini, sadece kendi emeği ile kazanan ikinci bir isim göremiyoruz. Yaşıtlarının okula devam ettiği yıllarda, O, ya Posta-Telgraf Nezaretinde çalışıyordu yahut bir okulda öğretmenlik yapıyordu. Sonraki yıllarda yazıları ve konuşmalarında, sağlam bir iradenin fakirliği, kamçılayan bir imkân olarak kullanabileceğini gençlere anlatır ve kesinlikle ümitsiz olmamalarını öğütler. Arkadaşı Yusuf Ziya Ortaç, O’nun parasız, hatta ekmeksiz kaldığını ama asla ümitsiz kalmadığını yazar. Üstelik büyük bir hastalık geçiren bu çocuk, bütün ömrünü kalemine dayanarak, yani yazarak geçiren ender basın mensuplarındandır. Kendi kendini yetiştirerek fikir ve sanat hayatımızın en parlak yıldızlarından olan bu insanın hayatı, her okuyucu için ilgi çekicidir.
Nevzat Kösoğlu, âdeta lam ile lamel arasına yerleştirdiği bu ilgi çekici yazarı, farklılıklarıyla, üstünlükleriyle, üslubuyla, insânî yönü ve harikulade üstün meziyetleriyle tahlil ediyor.
O’nun ‘Türk İnkılabına Bakışlar’ isimli eserini bugün de ibretle okunmayı ve değerlendirilmeyi hak etmekte olduğunu belirtiyor. Gerçekten Peyami Safâ’nın ilk defe ortaya koyduğu birçok kavram ve bakış açısı bu eserinden günümüze kadar gelmiştir. Objektif başlığı altındaki fıkralarının ise, hâlâ günümüze hitap eden içerikleri ve üstün üslupları ile ne yazık ki taklit edilemez bir düzeyde kalışları düşündürücüdür.
9. Hariciye Koğuşu, Yalnızız ve Matmazel Noralya’nın Koltuğu gibi romanları ise, daima edebiyatımızın köşe taşları olarak anılacaklardır. Hayatı sürekli ve inançlı bir mücadele içinde geçen Peyami Safa’nın, yüzlerle ifade edilen eserlerinden ancak iki yüz küsur kadarı tespit edilebilmiştir.
Peyami Safâ’yı yeniden keşfetmek isteyenlerin de ilk defa tanıyacak olanların da okumaları gereken bir şaheser. Peyami Safâ gibi engin bir mütefekkiri, ancak Nevzat Kösoğlu gibi derinlikli bir başka mütefekkir anlatabilirdi.
Biyografi grubunda yer alan eser 2011 yılında okuyucu ile buluştu. 499 sayfadır.
TÜRK DÜNYASINDA YENİ BİR MEDENİYET TASARIMI
Meyveli ağaç taşlanır; ama bu cehalet (başka bir kelime kullanamıyorum) ağaca dönük, ağacı yaralıyor, varlığına kastediyorlar. Batıda yazılmış her cümleye, sorgusuz sualsiz, mal bulmuş Mağribî gibi sarılan ve hemen millî varlığımıza saldırıya geçenlere halkımızın cevabı çok sadedir: kanı bozuklar, sütü bozuklar… Biz eli kalem tutanlar halkımızın ne dediğini çok iyi anlıyoruz, yürekten de katılıyoruz; ama sorumluluklarımız var; anlatmak, açıklamak, savunmak görevimiz var; başka türlü bu milletin aydını olamayız. Aydın, milletinin kıblesine dönük okumuş insan demektir; bu kıbleyi yani milletinin inandığı mukaddesleri savunmak görevi ona düşer. Şimdi, milliyetçiliğe hakaret edip, yahu sen kime söylüyorsun diye ayağa kalktığınızda, ben size bir şey demiyorum kardeşim benim sözüm ırkçılık yapanlara diye kıvıranlar karşısında susulur mu? Hangi ırkçılar, kim bunlar diye sormanız gerekmez mi? Seksen yıldır bu edepsizlik kisvesi içinde milliyetçiliğe saldıranlar milliyetçilerin ırkçı olmadığını bilmezler mi? Bu sapkınlığın fikir babaları, günümüzdekilerden çok, çok daha haysiyetli idiler.
Sosyal Siyaset grubundan 2013 yılında yayınlanan kitap, 180 sayfadır.
TÜRK DÜNYASI TARİHİ ve TÜRK MEDENİYETİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Bu kitap, Osmanlı merkez olmak üzere Türk tarihinin destansı bir hikâyesidir. Üslup olarak geleneksel tarihlerimizi hatırlatabilir; içerik olarak da bilinen muteber kaynaklarımız kullanılmıştır. Kitaptaki değerlendirme makalelerinde bütünlüğü olan bir tarih ve kültür anlayışı parça parça işlenmiştir. Bu yapılırken, temel kavramlar vurgulanmış, Osmanlıya uygulanırken hükümlerin yüzde yüz tarihi gerçekliği ikinci planda tutulmuştur. Yani değerlendirmelerde daima model önde tutulmuştur; ortaya konulan esasların tarihi oluşlarla mutabakatı çok daha geniş ve dikkatli çalışmaların konusu olmalıdır.
Kültür, Tarih ve Türk Tarihi grubunda yer alan kitap, 4 Cilt olarak 2012 yılında yayınlanmıştır. Eserin; Kültür, Tarih ve Türk Tarihi alt başlığını taşıyan 1. Cildi: 223, Tarihin Türk Asırları alt başlığını taşıyan 2. Cildi: 261, Zirvede Yüzyıl ve Gündönümü alt başlığını taşıyan 3. Cildi: 391, Zor ve Yoğun Bir Yüzyıl alt başlığını taşıyan 4. Cildi 429 sayfadır.
HUKUKA BAĞLILIK AÇISINDAN ESKİ TÜRKLER`DE-İSLÂM`DA VE OSMANLI`DA DEVLET
İnsanoğlunun en büyük çaplı teşkilatlanması olan devlet, farklı kültürlerde farklı biçimlerde algılanmıştır. Aynı kültürün farklı tarih dönemlerinde de, doğal olarak bu farklılıklar görülmektedir. Bugün dünyamızda, devlet hakkında, eskisinden biraz daha değişik, fakat ortak noktaları artan bir anlayışın bütün kültürlerde yer etmeye başladığı söylenebilir. Ancak, millî kültürlerin inanç ve tarihî birikimlerinin oluşturduğu bakış açılarının kolayca değişeceğini sanmak da yanıltıcı olur. Devlet kitabı devlet çevresinde, asıl kalıcı olması gereken hususlara işaret eder; sıklıkla kullanılan ama yerli yerinde kullanılmayan teokrasi, şeriat devleti gibi kavramlara aydınlık getirir.
Sosyoloji grubunda yer alan kitabın 1. Baskı: 1997, 3. Baskısı Mart 2013’de yapıldı. 400 sayfadır.
MİLLİYETÇİLİKTE YENİ ARAYIŞLAR / YAHYA KEMAL
Globalleşme... Bu slogana yapışarak öylesine sözler ediliyor ki: ‘Küreselleşen dünyada yalnız mı kalacağız?’ ‘Bu muhteşem oluşumun dışında mı yaşayacağız?’, ‘Milliyetçiliğin, hatta millî devletlerin vakti geçmedi mi?’
Şeklinde sorular soruluyor. Hayır, geçmedi! 21. yüzyılı da bu yapılarla geçireceğimizden kuşkunuz olmasın. Görmüyor musunuz: Krizler herkesi kendi derdine düşürüyor ve herkes yapması gerekenleri yapıyor; yani: Buhran küresel, ama gayret ve tedbirler millî!... İşte dünyanın katı ve yalın gerçeği! Olay ve olguları, millî ölçü ve değerlerle kavrayıp yorumlamak!... Bu, zihin gücü ister; gayret, fedakârlık; adanmışlık gerektiren ülkücü kişilikler ister. Geçmiş asra bakın: Aydınlar kolaycı ve fikirler slogandan ibaret... Sonuç ise hayal kırıklığı, ümitsizlik... Bu, korkakların işidir. Bu tipler yükü omuzlamazlar, ‘Ben varım!’ diyemezler, sabırsızdırlar ve dirençsizdirler; çözümleri sorumluluk alanlarının dışında ararlar. Artık yeni açılımlar gerek, zihinlerimize vurduğumuz yabancı hayranlığı ve düşünce tembelliği zincirlerini kırmamız gerek! Bunu yapabilsek, yükselişte sınır tanımazdık... Elinizdeki kitap, bu doğrultudaki fikir ve değerlendirmelere bir katkı maksadıyla sunulmuştur.
Sosyoloji türündeki 195 Sayfalık eser, 2009 yılında basıldı.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN DOĞUŞU ve ZİYA GÖKALP
Ziya Gökalp Diyor ki:
*Türkiye`de vatan için en zararlı adamlar medrese yahut mekteplerden nasip alanlardır. Türkiye`de medrese ve mektep, terbiye ettiği fertlerin ahlak ve seciyesini bozuyor. Bütün hayatlarında kuvvetli bir seciye gösteren insanlar, umumiyetle çocukluklarında dinî terbiye alanlardır. Çocukluklarında dinî terbiye almayanlar, ölünceye kadar kişiliksiz kalmaya mahkûmdurlar.
*Yaptığım incelemelerden çıkan sonuçlara göre birçok yerde Türkmen aşiretleri Kürtleşmiştir. Mesela Diyarbakır Karacadağ`da yaşayan Türkân/Terkân aşireti Oğuz ilinin Beğdili aşiretine mensup olup hâlis Türk olduklarını bilirler; fakat Türkçeyi unutmuşlardır. Bu aşiretlerden Karakeçililer ise Osmanlının ecdadı Kayı boyu ile akrabalık iddiasında bulunur, ama kendilerini Kürt zannederler.
*Celaleddin Harzemşah`la gelen Harzem Türkmenlerinden Karıklılara, Kalaçlara, Salurlara ve Çekilerle mensup oymaklar Diyarbakır`a yerleşmiştir. Diyarbakır`ın doğusundaki köylerin isimleri Türkçedir. Urfa`daki Döğer ve Badıllı aşiretleri ünlü iki Oğuz boyudur. Siverek çevresindeki Bucak`lar Türk`tür. Ancak Kürtçe konuşurlar. Hâlbuki Lazkiye`de Türkçe konuşulur.
* Nevzat Kösoğlu`nun günümüzün problemlerine ışık tutan Gökalp`la ilgili bu yorum ve değerlendirmelerini okuyanlar hem Gökalp`ı doğru anlayacaklar hem de çok önemli dersler çıkaracaklardır.
İlk Baskısı 2005, İkinci baskısı 2009’da yapılan biyografi türündeki eser 251 sayfadır.
TARİHE KONUŞMALAR
Millet Meclisi`nde: ‘Milliyetçi Hareket Partisi; Türk milleti titre ve kendine dön derken, sadece gençleri heyecana getirmek hevesinde değildir. Onları düşünce istiklâline, her türlü emperyalist telkinleri aşan zihnî bağımsızlığa ve kendi şahsiyetlerini bulmaya çağırmaktadır. İnsanlığın süregelen mücâdelesi içinde ayakta kalmak için, güçlü ve mutlu olabilmek için kendi üslûbumuzu kurmak mecburiyetinde olduğumuzu ifâde ediyorum. İnsanlığa bir şeyler verebilmenin taklit veya kopyacılıkla değil, millî üslûbumuzu sunmakla mümkün olacağını söylüyorum.
Askerî Mahkemede: ‘Bana öyle geliyor ki, biz insan için, ülkemiz için istediğimiz ve savunduğumuz fikirlerden ötürü değil, bu düşüncelere layık kimseler olamadığımız için yargılanabilirdik. Zâhiri sebepler neler olursa olsun, belki de yargılanmamızın gerçek sebebi budur. Ve belki bizi yargılayan güç de bunun sıradan bir vesilesidir. Gerçeği Allah bilir.
Sosyal siyaset türündeki kitabın 1. baskısı 1987, 3. baskısı 2010 yılında 422 sayfa olarak okuyucuya sunuldu.
NEVZAT KÖSOĞLU’NUN BÜTÜN ESERLERİ 12 X 19,5 SANTİM ÖLÇÜLERİNDEDİR VE ÖTÜKEN NEŞRİYAT TARAFINDAN YAYINLANMIŞTIR.