Merve Balcıoğlu yazdıDoğukan Çiğdem'in ‘Adem’ adlı sergisi Galeri Bu‘da izleyici ile buluştu. Sergi, 23 Mart'a kadar ziyaret edilebilecek. Doğukan Çiğdem, bu sergi için ‘Adem’ olma halini yeniden yorumluyor. Çiğdem; Adem ve Havva hikayesini çift olarak değil, yalnız bir kişi olarak ele alıyor. Âdem olma halini bugünün bireyinin hem kendi içerisindeki ilkellik ve diğer yandan modern insanın bunalımlarına bağlı olacak şekilde ifade ederek "Âdem" olarak var olmadan kaynaklı bireysel acıları, iç döngüsünü ve Havva’nın Adem’i olmayan özgün Adem’i ele alıyor. Sanatçının bu bağlamda farklı tanımları var. Sanatçı serginin metnini kendisi şiirsel ve gerçekçi bir dil ile şöyle tanımlıyor:
Âdem, doğar yaşar ve cevaplanmamış soruları ile ölür.Tek özümsediği “kayıplık” hissidir.İlk uygar insanoğlu “Âdem”, “Var” ile “Yok” arasındaki kaosta adım atan, Ayağa kalkan,Zekâ ve bilimin öncüsü,Dans eden,Toparlayıcı,İletişimi kullanan,Yola çıkan,Yolda olan,Duraksayan,Duran insan,Âdem ki!İnsanlar arasında dengenin var olduğunu hissettiren,Devam etmekte olan sürece akışın izdüşümünü gösteren,Gelişim ile değişen,Değiştikçe gelişen Âdem’in hikâyesi…Şimdi ayağa kalkıp toprağa basma vakti!Kalk ve toprağa bas!Geçmişi biz yarattık!Daha iyisini yapabiliriz…“Âdem” aklın ve bireysel düşüncenin henüz oluşmadığı ilkel çağın izlerini takip ederek günümüzün koşullarına ulaşan insanın evriminin başlangıcına odaklanır. Sanatçı, çeşitli teoriler üzerinden yapılan tartışmalara yeni bir bakış açısı getiriyor. Adem ve Havva ikilisini yalnız bir erkek olarak ele alan sanatçının kullandığı renkler de mağara resimlerine bir gönderme yapıyor gibi görülebilir. Tartışmaların temelinde genellikle Havva ve kadına yönelik ifadeler üzerinden değerlendirilirken sanatçı adem ile doğduran ya da dolaylı bir bağ kurarak geçmiş ve geleceğin varoluş anlatısını Âdem figürü ile yeniden yorumlamış. Varoluşu tek bir figür üzerinden yorumlamanın çağdaş bir eleştirisi olarak kabul edilebilir. Sanatçının çalışmalarının izleyici üzerinde bıraktığı etki, antik bir eseri gözlemliyormuş algısı yaratıyor. Kullandığı renkler, siyah ve sarının tonlarının birleşimi bu algının daha güçlü hissedilmesini sağlıyor. Geçmişin ilkel formları ve günümüzün modern olgularını bir arada gösteriyor.Doğukan Çiğdem, gelişim ve değişimin döngüsü ve oluşma biçimleri ile ilgili ipuçları verirken kullandığı teknik ve malzemeler açısından da sanatın üretim ve anlatım biçimlerini genişleterek gelişime açıyor. Formlarında, Âdem’in evrim süreci ve ilkel kültürün yaşam biçimlerini primitif üslubun içine kattığı hareket, mizah ve özgün anlatımıyla üretimindeki katmanları birleştirerek güncel bir dil elde ediyor. Uygar insanlık tarihine ilk adımı atan Âdem’in hikâyesini anlatırken günümüze referanslar vererek ilkel ve çağdaş yaşamın kesişim noktalarını izleyiciye aktarıyor.Çiğdem’in çalışmaları ilkel çağın toplu yaşama kültürünün aidiyet hissini içinde barındırırken, günümüzün köreltilmiş, doğa ile ilişiği kesilmiş, çığırından çıkmış yapay iletişim biçimleri ve karmaşık düzeniyle anlamlandırmaya çalıştığımız insan doğasının başlangıcına uzanıyor.Âdem, ilk adımı atan aklını kullanma yetisini keşfeden uygar insanlık tarihinin tam da başlangıç noktasına işaret ediyor.“Âdem” sergisi Çiğdem’in bu anlamda üretmeye başladığı çalışmalarının “İlk adımı” olma niteliğini taşıyor. “Beşer Serisi” ve “Âdem Serisi” olarak 2 ana başlıkta toplanan sergide, Kâğıt, tuval, ahşap, pleksi, beton kaplama, mekanik duvar yerleştirmeleri, bakır gibi birçok teknik kullanılarak üretilmiş çalışmalarla zengin bir dil sunarken izleyiciyi “Âdem” olmaya ayağa kalkmaya, “adım atmaya” davet ediyor.Adres: Galeri Bu / Şahkulu Mahallesi, Serdar-ı Ekrem Sokak No: 11 Galata/Beyoğlu/İstanbul