Yusuf Çifci yazdıDünyanın geri kalanına baktığımızda müzecilik adına çok önemli faaliyetleri görüyoruz. Özellikle Batı’da bu anlamda çok ciddi işler yapılıyor, bu işe emek veriliyor. Peki, bizde durum nasıl? Bence o hep övündüğümüz Anadolu mirasını müzelerimizde yeterince yansıtamıyoruz. Pek çok eser depolarda sergilenmeyi bekliyor. Pek çok müze bakımsız halde. Kayıtlarımıza geçiremediğimiz nice eser ise yurt dışına kaçırılıyor. Ören yerleri defineciler tarafından talan edilmiş durumda. Dahası bu işe dur diyen de yok gibi.2018 yılı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, müzelerimizde toplam 3 milyon 337 bin 686 eser sergileniyor. Özel müzelerde ise 2019 yılı verilerine göre yaklaşık 410 bin eser kayıtlara geçmiş ve ziyarete açılmış durumda. Daha güncel veriler var mı bilmiyorum. Peki, işin ziyaretçi tarafı nasıl? 2019 yılında müze ve ören yerlerimizi ziyaret eden toplam ziyaretçi sayısı yaklaşık 35 milyon. Özel müzelerde bu rakam 17 milyonu aşmış durumda. En çok ziyaret edilen müzemiz Topkapı Sarayı Müzesi, en çok ziyaret edilen ören yerimiz ise Denizli Pamukkale (Hierapolis) Ören Yeri.
Bu yazıda niyetim kötü bir tablo çizip ellerimi dizlerime vurmak değil. Evet, müzecilik konusunda oldukça zengin bir coğrafyada yaşamamıza rağmen Avrupa’nın epey gerisindeyiz. Evet, daha çok yolumuz var. Hatta bu yolu yürüyebilecek, Avrupa standartlarına ulaşmamızı sağlayabilecek yeterlilikte yetişmiş insanlarımız var mı doğrusu bilmiyorum; ama bu yazıda en azından beni mutlu eden bir müzeyi ele alacağım. Bu arada Mürekkep Haber’de Murat Erdin imzası ile 2016 yılında yayımlanan “Bize Müze mi Lazım AVM mi?” başlıklı yazıya göz atabilirsiniz. Adana – Mersin gezim sırasında pek çok not aldım. Bu notlardan Mersin ile ilgili olanlarından toplam altı yazı kaleme aldım. Sıra Adana notlarında. Adana’da şüphesiz yazacak çok şey var. Bunun yanında Adana'da benim için en dikkat çekici olan yer adana arkeoloji müzesi oldu. Bu yüzden de Güney ile ilgili yazı serim yedinci yazıda Adana Arkeoloji Müzesi ile sonlanmış olacak.
Adana Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin en eski on müzesinden bir tanesi. Müze Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra, 1924 yılında kuruluyor. Tabii, bu yazıda bahsedeceğim şimdiki modern binasında değil. Müze için uygun görülen ilk yer Polis Dairesi. Müzedeki eserler, bir süre sonra 1928 yılında şu an maalesef ki ayakta olmayan Cafer Paşa Camii'nin Medresesi'ne taşınıyor. Müzedeki taşınma işlemi bununla da sınırlı kalmıyor. Müze, 1950 Kuruköprü Anıt Müzesi’ne taşınıyor. Müzenin misafirliği 1972 yılında sona eriyor ve nihayet kendi binasında ziyarete açılıyor. Tabii, yaklaşık elli yıl sonra yeni bir müze binasına ihtiyaç duyuluyor ve müze, 2017 yılından itibaren de bugünkü binasında hizmet vermeye başlıyor.
Kentin İlk Fabrikalarından Biri Milli Mensucat FabrikasıAdana Arkeoloji Müzesi, 2017 yılında bugünkü binasına geçiyor ama bu bina sıfırdan yapılmıyor. Müze binası aslında 1907 yılında faaliyetlerine başlayan Milli Mensucat Fabrikası’nın restore edilmiş hali. Milli Mensucat Fabrikası, Türkiye'nin tarihindeki 7., Adana'nın ise 1. tekstil fabrikası olarak kayıtlara geçmiş durumda. İşte, bu bina restore edilerek bugünkü modern görünümüne kavuşturuluyor. Bina tek bir mekan olarak değil de bir kompleks yapı olarak planlanıyor. Müze kompleksi diyebileceğimiz yapının içinde Adana Arkeoloji Müzesi, Kent Müzesi, Tarım Müzesi, Sanayi Müzesi, Etnografya Müzesi, Çocuk Müzesi ve Mozaik Müzesi bulunuyor.
Bu arada belki de Milli Mensucat Fabrikası’nın adını hiç duymadık ama bu fabrika çok yakından tanıdığımız bir yazara esin kaynağı olmuş durumda. O isim Orhan Kemal. Orhan Kemal, bir dönem bu fabrikada memurluk yapıyor. Ünlü karakteri Murtaza ise bu fabrikadaki bir gece bekçisi.
Bir müzede bence en önemli şey ziyaretçiyi yormadan bütün eserlerin görülebiliyor olması ve sadelik. Kafa karıştırıcı olmaması gerekiyor. Ziyaretçinin aklında, “Acaba şimdi nereye gitmeliyim?” sorusu olmadan müzeyi gezebiliyor olmasıdır. Bu kapsamda Adana Arkeoloji Müzesi’nin yapısını ve modern görünüşünü çok beğendim.
Peki Müzede Neler Var?Müze binası toplamda sekiz tane salonu barındırıyor bünyesinde. Bu sekiz salonda prehistorik dönemden bugüne insanın yaşam serüveni, dönemlere ait bilgi metinleri, görseller, diaromalar ve canlandırmalar yardımıyla anlatılıyor.
Prehistorik dönem eserleri, Hitit, Asur, Arkaik, Hellenistik, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait heykeller, lahitler, steller, sunaklar ve büstler gibi taş eserler, cam, pişmiş toprak ve bronzdan yapılmış çeşitli kaplar, pişmiş toprak ve bronz kandil ve figürinler, silindir-damga mühürler, cam, bronz ve altın takılar ile diğer arkeolojik buluntular yer alıyor.
Teşhir edilen eserler içerisinde özellikle Hitit Fırtına Tanrısı Tarhunda’ya ait taş heykel, Anadolu Hiyeroglif Yazıtlı Stel, Babil Steli, Adana İli Karataş İlçesi’nde denizden çıkarılan bronz Erkek Heykeli ile Roma dönemine ait mermer “Antropoid Lahit” ve “Akhilleus Lahti” dikkat çekiyor.
Mozaik Müzesi Özellikle GezilmeliBina içerisinde yer alan mozaik bölümü bence özellikle gezilmesi gereken yerlerden bir tanesi. Oldukça profesyonel bir şekilde dizayn edilmiş yapısı ile mozaikleri yukarıdan net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Adana Arkeoloji Müzesi Ziyaret SaatleriAdana Arkeoloji Müzesi’nde, diğer bütün Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müzelerde olduğu gibi sabit saatler geçerli. Müzeyi yaz dönemi 17.00; kış dönemi ise 17.30’a kadar ziyaret etmek mümkün.
Adana Arkeoloji Müzesi Nerede?Müze, Ahmet Cevdet Yağ Bulvarı Döşeme Mahallesi No:7 adresinde yer alıyor.
.jpeg)
İLGİLİ HABER
Bize müze mi lazım AVM mi?.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)