Röportaj: Oğuz ÇetinoğluFizik Yüksek Mühendisliği diplomanız var. Çevre problemleri üzerine master eğitimi aldınız. Evrenin oluşumu ve işleyişini konu alan kitaplar yazdınız.Evrenin düzeninin dantel gibi örülmüş olduğunu, ahenkli ve muhteşem bir sistemin, tesâdüflere ve ihtimallere bağlı olmaksızın işlediğini söylüyorsunuz. Üstelik bu sistem, akıllara, havsalalara durgunluk verecek kadar uzun, upuzun bir süreden beri tek sâniye bile aksamadan işliyor. Daha ne kadar süre işlemeye devam edeceğini de kimse bilmiyor.Bu muazzam âlem, insanın küçücük beynine sığabiliyor. Tıpkı Yaratıcısı gibi. O’da, kâinatı kaplıyor, kâinata sığmıyor, fakat insan gönlüne sığıyor.İlk sorum şu efendim;
Oğuz Çetinoğlu: İnsanoğlu, kâinat hakkında çok şey biliyor. Neyi bilmediğimizi bilmemiz mümkün değil. Fakat insanoğlu, bildiklerinden yola çıkarak daha neleri öğrenebileceğinin imkân ve ihtimal dâhilinde olabileceğini tahmin edebilir.Öğreneceklerimiz hayatımızı nasıl etkileyecek ve neleri değiştirecek?Taşkın Tuna: Gerçekten son 50-60 yıldır bilim ve teknolojide atılan adımlar ve keşifler, tüm insanlık tarihinde kaydedilmiş bütün ilmî buluşların, kemiyet ve keyfiyet olarak çok üstündedir.Bilinmeyenlerimiz daha çok var. Zaten işin sonuna gelseydik, ilim biterdi ki o zaman da Yüce Yaratıcının sonsuz ilmine ters düşerdik. Bence fiziğin üzerinde durduğu en önemli konular bugün için; boyut kavramı, parçacık fiziği ve kuantum teoremi ile izafiyet teorisini birleştirme çabalarıdır. Buna ‘
Her Şeyin Teorisi’ adını veriyorlar. (Theory of Everthing TOE)
Çetinoğlu: ‘Tabiatta en normal olarak kabul edilen olgu, anormal olayların olmasıdır.’ Deniliyor. Bunca anormalliklere rağmen sistemin aksamadan işlemesinin anlaşılabilir bir açıklaması mutlaka olmalı. Lütfeder misiniz?Tuna: Bu tanımı daha çok Meteorolojiden verirler. Derler ki. ‘
Meteorolojide en normal şey havaların anormal gitmesidir.’ Bu yargı tastamam doğrudur. Evrende anormallik yoktur, sadece bir çeşit ‘
dalgalanma’ vardır. Tıpkı sosyal olaylarda olduğu gibi. Yıldızlar parlar, sonra söner.. Evren genişler ve soğur.. Ağaçlar meyve verdikten sonra ölürler. Azgın sulardan sonra her taraf yemyeşil bitkiler ve rengârenk çiçeklerle süslenir. Mevlana ne der bilir misiniz? ‘
Bulutlar ağlamazsa yeşillikler nasıl güler?’ Ancak sürekli olarak ağlamak yoktur. Tıpkı devamlı olarak gülme olmayacağı gibi. Tam bir dalgalanma!
Çetinoğlu: Anormal olayların cereyan edeceği biliniyor. Ne zaman vuku bulacağı bilinmiyor. İnsan zekâsı bu meçhule ulaşmaya muktedir olamayabilir. Fakat anormallikleri önlemeyi başarabilir mi? Hiç değilse, anormalliklerden korunmayı öğrenebilir mi?Tuna: Burada anormallikten ne anladığımız önemli! Tayfunlar, şiddetli fırtınalar, tsunamiler, depremler, seller, yıldırımlar vs. doğanın tabii görülmesi gereken davranışlarıdır. Bunlar anormallik değil, tam tersine, ‘normallik’ sınırları içinde kalan hafif oynamalardır. Korunmanın yolunu herkes biliyor!
Çetinoğlu: Tabiattaki bâzı olumsuzluklar, insanoğlunun kendi hatâlarının ürünü. En azından, hangi hatâların işlenmesi hâlinde hangi olumsuzlukların yaşanacağı biliniyor. Bu bilgileri kullanma ferâseti Cenab-ı Allah’ın biz kullarına verdiği en büyük nimet olsa gerek. Öyle değil mi?Tuna: Çok doğru! Eğer siz yerleşim alanlarını nehir kenarlarında inşa eder, toprak kaymasının olacağı yerlere gecekondu yapar, deprem bölgesine dayanıksız evler yerleştirirseniz bu, ‘Sünnetullaha’ karşı gelmek olmaz da ne olur? Sünnetullah; Evren kanunlarıdır ve bilindiği gibi bu kanunlarda asla ve asla değişiklik olmaz! Yüzme bilmeyenin denizde boğacağı gibi..
Çetinoğlu: Dünyanın dörtte üçü su ile kaplı olmasına rağmen bunun % 95’i kullanılamıyor. Kullanılabilir hâle getirilmesi çalışmaları var. Sizce ekonomi ölçülerinde çözüm bulunabilecek mi?Tuna: Yeryüzündeki suyun % 95’i tuzlu sularla kaplıdır. Geri kalan da yeraltı suları ile buzullardır. Denizden tuzlu suyu arındırmak mümkün ise de şimdilik bu yöntemin çok masraflı olduğunu biliyoruz.
Çetinoğlu: Su konusuna girmişken, su kullanma alışkanlıklarımızda ilgili bilgi alabilir miyim?Tuna: Yalnız su konusunda değil, her konuda israfın haram olduğunu biliyoruz.
Çetinoğlu: Hava da canlılar için mutlaka bulunması şart olan maddelerden biridir. Havayı da hor kullanıyoruz değil mi?Tuna: Havamız kirleniyor, sular da öyle! Ama unutmayalım bence toprağın da kirlenmesi çok çok önemli!
Çetinoğlu: Çevre hakkında neler söyleyeceksiniz? Cenab-ı Allah bize tertemiz bir çevre verdi. Onu biz kirletiyoruz. Kirli çevrelerde temiz insanlar yetişemeyeceğine göre, insanoğlu da giderek kirleniyor. Gidişin sonunu nasıl görüyorsunuz?Tuna: Havanın Karbondioksit gazı ile kirlenmesi küresel ısınma veya iklim değişikliği denilen bir problemi de beraberinde getiriyor. 7 milyarlık dünya nüfusu; temiz hava, temiz gıda ve temiz su istiyor ama bir taraftan da insanlık enerjiye, eğitime, sağlığa ve teknolojiye ayak uydurmak mecburiyetinde. Her şeyde olduğu gibi bunda da ‘denge’ unsuruna dikkat ekmek gerekiyor.
Çetinoğlu: Dünyamızda yaşanan iklim değişikliklerinden ve hayatımızda meydana getireceği değişikliklerden söz eder misiniz?Tuna: Eğer dikkatli ve titizlikle hazırlanacak bir önlemler paketi tüm dünyada göz ardı edilirse, geleceğimiz tehdit altındadır.
Çetinoğlu: Toprağın veriminin azalmasına da bizler sebebiyet veriyoruz. İnsanoğlu bu ve benzeri tahribattan vazgeçmez ise nelerle karşılaşır?Tuna: Toprak; aşırı suni gübreleme, asit yağmurları ve erozyon ile, hayatiyetini günden güne kaybediyor. Toprak her yönden; nereden bakılırsa bakılsın aslında canlı bir varlıktır. Orman yangınları toprak altı ve üstündeki milyonlarca canlıyı bir anda yok ediyor. Toprak bizim ‘
sadık yârimiz’dir.
Çetinoğlu: Ozon tabakasının incelmesinden, ‘delinme’ olarak söz ediliyor. Tuna: Ozon gazı yerden 20-50 km yukarıda bulunan çok çok önemli bir kuşak. Bütün dünyamızı adeta bir battaniye gibi sarıyor ve Güneşten gelen mor ötesi ışınların yeryüzüne inmesine müsaade etmiyor. Ozon tabakasında incelme var.
Çetinoğlu: İncelmenin sonuçları ne olur?Tuna: Ozon gazındaki incelme, mor ötesi ışınların çoğunun yeryüzüne inmesine sebep olur ki, bu; özellikle deri hastalıkları ile göz hastalıkları gibi bilinen veya bilinmeyen bazı olumsuzluklara sebebiyet verir.
Çetinoğlu: Kâinatın ‘Big Bang’ denilen olayla yaratıldığı söyleniyor. Bu konuyu açar mısınız?Tuna: Big Bang ya da dilimize çevrilen ifadesiyle ‘
Büyük Patlama’ ile madde, enerji ve zaman hiç’likten, yokluktan yaratılmıştır. Zaman da tıpkı madde gibi bu sıfır saniyenin alt dilimlerinde yaratılmıştır. Buna en açık tanımı ve tarifiyle ‘
Yaratılma’ adı verilir. Oluşum - bozuşum gibi içi boş laf kalabalığına gerek yoktur. Bu konuda artık en küçük bir kuşku ve tereddüt yoktur. Big Bang kanıtlanmış delilleriyle en katı yürekleri bile dağlayan en gerçek ve yalın sonuçlarıyla 20.Yüzyılın en önemli ispatıdır! Bu gerçek, kalpleri iman nuru ile parlayan müminlerin tertemiz ruhlarını serinletmektedir.
Çetinoğlu: Ateistler; ‘Kâinatı Allah yarattı ise, Allah’ı kim yarattı?’ şeklinde saçma bir soru soruyorlar. Bu soruya verilecek cevabınız elbette vardır.Tuna: Allah’ın yarattığı kanunları Allah’a uygulayamazsınız. Evrendeki madde ve zamanın bir başlangıç noktası olduğuna göre mutlaka bir sonu da var olacaktır. Yüce Allah, başlangıç (EVVEL) ve son (AHİR) esmasıyla Evrenden soyutlanmıştır. Soyut ve tamamen mânâ ortamında artık yaratma veya yaratılma gibi günlük yaşamımızda gelişi güzel kullandığımız kelime ve kavramlar olamaz!
Çetinoğlu: Darvin’in ‘Evrim Teorisi’ adı verilen şarlatanlığına da bir süpürge atalım mı?Tuna: Her nedense bizdeki bazı bilimciler evrime karşı görüşte olan ilim adamlarını ‘
safsata’ yapmakla suçlamakta üstelik, ‘
şarlatan’, ‘
yobaz’, ‘
gerici’… gibi sıfatlarla aşağılamaktadırlar. Bunların yabancı literatürlerden haberi bile yok! Evrim tezini destekleyenler olduğu gibi, bu tezi kabul etmeyen ve evrime karşı çıkan ve üstelik bu çıkışlarını ilmî verilere ve delillere dayandıran çok sayıda batılı ilim adamı vardır. Son olarak dünyanın dört bir köşesinden seçkin ve saygın bilim adamları, araştırıcılar, Evrim teorisine karşı çıktıklarını beyan eden bir bildiri yayınladılar. Bunlar tam 400 kişi. ABD’de, İngiltere’de, Rusya’da Kanada’da Macaristan’da Brezilya’da, Avusturya’da ve Avustralya’daki ünlü üniversitelerde görev yapan 400 araştırıcı Prof. Evrimin ortaya attığı sözde delilleri, yeterli bulmuyor ve bunları eleştiriyor. Son olarak ABD’de ‘
Darwin’in Kara Kutusu’ adında bir biyokimya Profesörünün kitabı çok satılan kitaplar arasına girdi. Bu kitap evrim tezini teker teker ele alıp ilmî açıdan çürütüyor. (Bkz. Gooogle’de/ Akıllı Tasarım)
Çetinoğlu: Bütün bu bilgilerin ışığında bir yere varacağımız muhakkak. Oraya gelmeden önce sorayım: Kâinatta her şey gerçek midir?Tuna: Gerçek veya eski deyimiyle, mutlak Hakikat, içinde bulunduğumuz bu Kâinatta yer almaz! Yaratılmış olan her nesne, ‘
esfeli safilin’ denilen aşağıların aşağısı olan bu dünyaya inmiş olduğuna göre, mutlak hakikatten söz edilemez. Mutlak hakikat sadece ve sadece Yaratıcı’nın vasfıdır. Belirli bir ömre sahip olması sebebiyle bütün yaratılanlar, fânidirler. Fâni sıfatı ile vasıflanmış bir nesnenin mutlak değil; izafi (göreli) olması kaçınılmazdır. Nitekim ünlü sufiler, bu Kâinatı, ‘
hayâl’ olarak görürler. ‘
Gölge’ diyenler de vardır! Hepsi de doğrudur.
Çetinoğlu: Kâinatın en mükemmel gerçeği insan olsa gerek. İnsanın mükemmelliği nereden geliyor?Tuna: İnsan, yaratıkların arasında en mükemmel ve en mükerremidir. Çünkü tüm esmaların tecellisine mazhar ve muhatap olmuş ve bu sebeple de ‘
en şerefli’ unvana hak kazanmıştır. Ayrıca ‘
Ahsen-i takvim’ olarak ta en güzel yaratılmıştır. Bence insanın, diğer mahlûkların en şerefli konumunda olması, onun ‘
irfaniyyet’ konusunda üstün bir potansiyel güce sahip olmasındandır. Ne mutlu onlara!
Çetinoğlu: İnsanın kâinattaki yeri ve önemini açıklar mısınız?Tuna: ‘
Kâinatı insan için insanı da kendim için yarattım.’ Şerefli sözü sanırım bu soruyu en açık bir biçimde açıklayacaktır. ‘
Ne varsa âlemde örneği var Ademde’ sözü de Kâinatla insan arasındaki bağı vurgulayan çarpıcı bir ifadedir. Kâinatla insan iç içedir, yan yanadır. Her şey her şeyle ilgili, ilişkili ve ilintilidir. Üstelik her şey; her şeyle etkili, tepkili ve dengelidir de!Bu noktadan hareketle Dostoyevski’nin kitabından bir cümleyi de satırlarımız arasına eklemek isteriz: ‘
Kâinatta herkes herkesten ve her şeyden sorumludur.’Gerçekten öyle mi? Düşünün bakalım!
Çetinoğlu: İnsanın, insan olarak yaratılmış olmasının ona yüklediği sorumluluklar olsa gerek. O sorumluluklardan da söz eder misiniz?Tuna: Bu sorumluluğun başında hiç kuşkusuz Allah’a kul olmanın üstün fazileti ve mazhariyeti gelir. İnsanların Allah’a ibadet etmesini Kur’an emrediyor. Bu ibadetten murad, herhalde Allah’ı bilmek, tanımak; O’nun Peygamber’ini bilmek ve tanımaktan geçer. Bunun aslı da ‘
İrfaniyettir.’ Allah’a ârif olmak, bilimin en son basamağıdır.
Çetinoğlu: İnsan doğar, büyür ve ölür. Kâinat da ‘Kıyâmet’ ile son bulacak. Bu sonun ne zaman geleceği şüphesiz bilinmiyor. Fakat Kıyâmet ile ilgili olarak bilinen çok şey var değil mi?Tuna: Bilim, Evrenimizin kapalı veya açık olması ihtimalinden birini seçmek için çok uğraş veriyor. ‘
Kapalı’ bir evren modeline göre, Evren gün gelecek genişlemesini durduracak ve kendi içine kapanacak! ‘
Açık’ Evren modelinde ise, genişleme sonsuz zaman sonrasına kadar devam edecek. Bilimcilerin pek çoğu Evrenimizin günün birinde kendi içine kapanacağını haber veriyor. İşte kıyamet budur. Bazı din bilginlerimiz kıyameti sadece dünya ve güneş boyutlarına indirgiyorlar; ancak, bence bu küçük ölçekte bir kıyamettir. Başka bir anlatımla Dünya yok; Güneş ve Gezegenler yok; lâkin Kâinat hâlâ devam etmekte! Bu görüşe katılmıyorum. Kâinat tüm boyutları ile kıyameti yaşayacaktır!
Çetinoğlu: İnsan, hayatı boyunca bilgiye koşar. Bilmeye nereden başlamalı ki koşu saadetle sona ersin?Tuna: Bu koşunun bir son durağı yoktur ki sona erelim. Sadece elden ele, nesilden nesile bilim süreli bir gelişim halinde olacaktır.
Çetinoğlu: Bütün bu gerçekleri olduran en büyük gerçek hakkında neler söyleyeceksiniz?Bir tek; ama tek bir Hakikat vardır: O da yüce Allah’ın Zâtı, Sıfatları ve isimleridir! Gerisi sadece ayrıntıdır
TAŞKIN TUNA’NIN KISA ÖZGEÇMİŞİTaşkın Tuna, bürokrasinin üst kademelerinden gelen bir yazardır. 1962 yılında Ankara Fen Fakültesinden Fizik Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. Daha sonra Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüne geçen Tuna, Almanya'da staj ve eğitim aldı. 1969 yılında İngiltere'de Reading Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimi gören Tuna, burada Master düzeyinde ihtisas yaptı. Yurda dönüşünde ODTÜ'de öğretim görevlisi olarak çalıştı. ABD'de çevre sorunları konusunda da eğitim gören Tuna, 1987-1991 yılları arasında İngiltere'de Avrupa Meteorolojik Tahmin ve Araştırma Merkezinde uzman olarak hizmet verdi. Daha sonra Yurda dönen Taşkın Tuna Çevre Bakanlığı’na Genel Müdür olarak tâyin edildi ve burada da 3 yıla yakın bir süre çalıştıktan sonra emekli oldu.Taşkın Tuna’nın yayınlanmış eserleri: Adnan Menderes’in Günlüğü: (2002), Bir Elma İki Ayna: (2003), Son Basamak: (2003), Sonsuz Uzaylar (4. Baskı, 2004), Uzayın Sırları (8. Baskı 2005), Bir Çarpı Bir (2005), Oku Ama Neyi: (Sekizinci Baskı, 2006), Ol Dedi, Oldu: (2 Cilt, 2. Baskı, 2006), Uzayın Ötesi (5. Baskı 2006), Muhammedî Bilinç: (2007), Ölü Köpeğin Güzel Dişleri: (2008). |