Harun Karaburç yazdı
Taşın ve inancın şiiri Mardin’de ilki 2010 yılında düzenlenen “Mardin Bienali”, bu yıl 5. kez kenti modern sanatın merkezi haline getiriyor. Eşsiz güzellikte Mardin ve misafirperver insanı, gündelik hayatlarını yaşadıkları mekanları bir süreliğine bienal eserleriyle paylaşıyor. Bütün dinleri, farklı görüşleri, renkleri kucaklayan Mardin’in çağdaş sanatı da aynı ölçüde benimsemiş ve içselleştirmiş olması bir ziyaretçi olarak beni hiç şaşırtmadı. Bienal çerçevesinde sergilenen işler, Mardin’in atmosferiyle, geçmişiyle, kadim kültürüyle muazzam bir bütünlük oluşturuyor. Çok etkilenerek dolaştım bienal mekanlarını. Bienalin beşinci edisyonunun teması Çimenin Vaadi olarak belirlenmiş. Oldukça dikkat çekici. Bienal küratörü Adwait Singh’in de söylediği gibi “5. Mardin Bienali, gizemli bir evrensel politikaya ya da feragat kavramını içselleştiren bir sosyal-ekoloji ihtimaline doğru keşfe çıkıyor.” Covid-19 pandemisi nedeniyle iki yıl ertelenen Mardin Bienali, bu yıl 20 Mayıs – 20 Haziran 2022 tarihleri arasında Mardin Sinema Derneği ev sahipliğinde ve özel sektörün desteğiyle gerçekleşiyor.

KAPİTALİST KUŞATMAYA KARŞI
Sayıları her geçen gün artan düzensiz göçmenler, tarımsız ve üretimsiz toplum, yükselmekte olan deniz seviyeleri, yaygınlaşan güvenlikli siteler, lüks kıyamet sığınakları, düzensiz göçmenlerin geçişini engellemek için yapılan deniz duvarları,düşman mimariler ve şirketleşmiş ulus devletlerin ayrımcı politikaları… Kapitalist kuşatmanın bu yayılımına karşılık Mardin Bienali; takas, cömertlik ve mütekabiliyet ruhuyla işleyen armağan ekonomileri kavramınıöne çıkarıyor.Alternatif mülkiyet, kaynak paylaşımı, arazi kullanımı ve ilişkisellik modelleri benimseyen yerli bilgelikler ve yerel tarihlerin yanı sıra, özerk idareler, sürdürülebilir ekonomiler ile tarımsal ve ekolojik hareketler alanında gerçekleştirilen radikal deneyleri de bir araya getiriyor. Medeniyetler beşiği olarak bilinen Levant bölgesine odaklanan 5. Mardin Bienali, dünyanın çeşitli yerlerinde kültürel üretim yapan ve bu düşsel önermenin ön saflarında yer alan kişilerin buluşmasına ortam hazırlıyor. Bu buluşma, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna dair umutlarımızı yeşertiyor.
ÇAĞDAŞ SANAT GÖÇMENİ
Kadim şehir Mardin’e Gaziantep’ten otobüsle ulaşıyorum. Bir çağdaş sanat göçmeni olarak Gaziantep’ten Mardin’e hicret ettim diyebilirim. Otogardan eski şehir dedikleri eski Mardin’e dolmuşla ulaşmam çok kısa sürüyor. Dolmuştan inip Cumhuriyet Meydanı’na doğru yol alıyorum. Baktığım her yer beni o kadar etkiliyor ki bir an karşılaştığım manzaradan dolayı duraksadığımı hatırlıyorum. Mardin Bienali’nin Instagram hesabından mekanların haritasına ulaşıp nereden başlayacağımı buluyor ve ilk durağım Tasarım Vakfı Meydan Galeri oluyor. Burada Raphaël Grisey & Bouba Touré, Asunción Molinos, Thukral & Tagra’nın eserleri sergileniyor. Buradan sonraki durağım Uluslararası Tasarım Vakfı Galerisi oluyor. Buradan kendime bir harita ediniyorum. (Bienal broşürü 10 TL’ye mekanlardaki görevlilerden satın alınabiliyor.) Burada Hindistan’dan Karan Shrestha’nın eserlerinden etkileniyorum. Video, kolaj ve dijital fotoğraflardan oluşan Dünyayı Çalmak, Varız, Micania Micrantha, Paylaşılan Şehvetler ve Kamuflaj eserleri oldukça etkileyici. Bu galeride işleri sergilenen diğer sanatçılar ise şöyle: Ritu Sarin & Tenzing Sonam, Almagul Menlibayeva ve Fatoş İrwen.

GÖRÜLMEYE DEĞER
Üçüncü durağım Alman Karargahı. Burada en çok etkilendiğim iş Sibel Horada’nın Suyun Şekillendirdiği oluyor. Eser, Marmara ve Karadeniz kıyılarındaki ıssız kumsallardan ve mağaralardan kurtarılan ve kayıkla ulaşılan strafor parçalarından oluşuyor. Gülsün Karamustafa, Lara Ögel, Nandita Kumar, Uriel Orlow, Jonas Staal, Sasha Huber, Zahra Malkani ve Mikhail Karikis’in etkileyici işleri Alman Karargahı’nda sergileniyor. Dördüncü durağım Develi Han’da Abdessamad El Montassir, Kathyayini Dash, İpek Hamzaoğlu, Neda Saeedi, Bhagwati Prasad, Bint Mbareh, Almagul Menlibayeva, Thukral & Tagra, Ömer Pekin, Selma Gürbüz, Server Demirtaş ve Michael Rakowitz’in eserleri ile karşılaşıyorum. Server Demirtaş’ın Çığlık 2 isimli animatronik heykeli bienalin kuşkusuz en ilgi çeken işlerinden biri. Benim ziyaretim sırasında mekaniğinde bir sorun olduğundan çalışmıyordu ama yine de görülmeye değer. Hindistanlı sanatçı Bhagwati Prasad’ın değişken boyutlarda çizimler içeren kurulumu Begumpura (Kedersiz Bir Yer) insana içsel bir huzur veriyor.



YÖNLENDİRME TABELALARI EKSİK
Cumbalı Konak’ta besteci ve kavramsal sanatçı Burak Özdemir’in Interminata adını verdiği 9 dakika 28 saniyelik görsel ve işitsel kurulumu ve Marwa Arsanios’un kapitalist ekonomiyi eleştiren Amatörler, Yıldızlar ve Ekstralar ya da Aşkım Emeği adlı dijital videosunu izleyecektim ama ne yazık ki Cumbalı Konak’ı bir türlü bulamadım. Burası için sanırım yeterli yönlendirme tabelası konulmamıştı. Bienal ekibinden de sağlıklı bir yol tarifi alamadım. Vakit kaybetmemek adına Marangozlar Kahvesi’ne doğru yöneldim. Terastaki manzarayı görür görmez bir anlığına bienali unuttum. Uçsuz bucaksız Mezopotamya karşımda duruyordu işte. Ufak bir mola verdim ve Süryani kahvesi söyledim. Eşsiz manzaraya karşı kahvemi yudumladıktan sonra içerideki masalardan birine yerleştirilmiş Thukral & Tagra’nın Ekmek Kazananı adlı mekana özel işi ziyaret ettim. Buradan sonraki durağım Topraktan Tabağa Kooperatifi olacaktı ama burayı da üzülerek söylüyorum bulamadım. Irak asıllı Amerikalı sanatçı Michael Rakowitz’in Dönüş isimli 20 dakikalık video işini ve 2003’te Irak’ın ABD işgaliyle başlayan yağmalama ve 2015’te IŞİD’in tahrip ettiği arkeolojik alanlar bağlamında hazırlanan ve bugün hala Irak’ta devam eden bu yerinden edilmeyi ikrar eden Bir Ansiklopedik Müze Küratörüne Mektup’u burada görebilirsiniz.
KADİM ŞEHRİN FISILTILARI
Mardin Bienali ile ilgili kendi adıma en büyük sıkıntım mekanları bulmakta zorlanmak oldu. Hem Instagram’dan hem elimdeki haritadan her ne kadar kontrol ettimse de Mardin’in labirent gibi sokaklarında birkaç kez kaybolmaktan kurtulamadım. (Aslında bu da bir bienal deneyimi olarak düşünülebilir elbette) Belki yönlendirme tabelalarının sayısını artırıp ebatlarını büyütmek benim gibi yön duygusu zayıf ziyaretçiler için faydalı olabilir. Ancak yine de hem bienalden hem de Mardin’den çok keyif aldım. Fotoğraflarına bile bakarken büyülendiğiniz şehrin içine girdiğinizde, kendinizi bir zaman tünelinde veyahut da bir masalın içinde gibi hissediyorsunuz. Hatta birkaç masal birbirine karışmış gibi… Karşı konulmaz bir çekicilik var Mardin’de, adını koyamadığınız duygularla adımlıyorsunuz tarihi taş sokakları. Tarihin labirentleri gibi o sokaklar. Kadim bir şehrin fısıltılarını işitiyorsunuz içinden geçerken.
Mardin Bienali 20 Haziran’a kadar devam ediyor. Tüm mekanlarıhaftanın her günü sabah 10:00 akşam 18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Mardin’e gelmişten lezzetli yemeklerinden (Sembusek, içli köfte Mardin kebabı, kaburga, güveç), Süryani şaraplarından, kahvelerinden, çöreklerinden tatmayı ihmal etmeyin.
www.murekkephaber.com
Taşın ve inancın şiiri Mardin’de ilki 2010 yılında düzenlenen “Mardin Bienali”, bu yıl 5. kez kenti modern sanatın merkezi haline getiriyor. Eşsiz güzellikte Mardin ve misafirperver insanı, gündelik hayatlarını yaşadıkları mekanları bir süreliğine bienal eserleriyle paylaşıyor. Bütün dinleri, farklı görüşleri, renkleri kucaklayan Mardin’in çağdaş sanatı da aynı ölçüde benimsemiş ve içselleştirmiş olması bir ziyaretçi olarak beni hiç şaşırtmadı. Bienal çerçevesinde sergilenen işler, Mardin’in atmosferiyle, geçmişiyle, kadim kültürüyle muazzam bir bütünlük oluşturuyor. Çok etkilenerek dolaştım bienal mekanlarını. Bienalin beşinci edisyonunun teması Çimenin Vaadi olarak belirlenmiş. Oldukça dikkat çekici. Bienal küratörü Adwait Singh’in de söylediği gibi “5. Mardin Bienali, gizemli bir evrensel politikaya ya da feragat kavramını içselleştiren bir sosyal-ekoloji ihtimaline doğru keşfe çıkıyor.” Covid-19 pandemisi nedeniyle iki yıl ertelenen Mardin Bienali, bu yıl 20 Mayıs – 20 Haziran 2022 tarihleri arasında Mardin Sinema Derneği ev sahipliğinde ve özel sektörün desteğiyle gerçekleşiyor.

KAPİTALİST KUŞATMAYA KARŞI
Sayıları her geçen gün artan düzensiz göçmenler, tarımsız ve üretimsiz toplum, yükselmekte olan deniz seviyeleri, yaygınlaşan güvenlikli siteler, lüks kıyamet sığınakları, düzensiz göçmenlerin geçişini engellemek için yapılan deniz duvarları,düşman mimariler ve şirketleşmiş ulus devletlerin ayrımcı politikaları… Kapitalist kuşatmanın bu yayılımına karşılık Mardin Bienali; takas, cömertlik ve mütekabiliyet ruhuyla işleyen armağan ekonomileri kavramınıöne çıkarıyor.Alternatif mülkiyet, kaynak paylaşımı, arazi kullanımı ve ilişkisellik modelleri benimseyen yerli bilgelikler ve yerel tarihlerin yanı sıra, özerk idareler, sürdürülebilir ekonomiler ile tarımsal ve ekolojik hareketler alanında gerçekleştirilen radikal deneyleri de bir araya getiriyor. Medeniyetler beşiği olarak bilinen Levant bölgesine odaklanan 5. Mardin Bienali, dünyanın çeşitli yerlerinde kültürel üretim yapan ve bu düşsel önermenin ön saflarında yer alan kişilerin buluşmasına ortam hazırlıyor. Bu buluşma, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna dair umutlarımızı yeşertiyor.
ÇAĞDAŞ SANAT GÖÇMENİ
Kadim şehir Mardin’e Gaziantep’ten otobüsle ulaşıyorum. Bir çağdaş sanat göçmeni olarak Gaziantep’ten Mardin’e hicret ettim diyebilirim. Otogardan eski şehir dedikleri eski Mardin’e dolmuşla ulaşmam çok kısa sürüyor. Dolmuştan inip Cumhuriyet Meydanı’na doğru yol alıyorum. Baktığım her yer beni o kadar etkiliyor ki bir an karşılaştığım manzaradan dolayı duraksadığımı hatırlıyorum. Mardin Bienali’nin Instagram hesabından mekanların haritasına ulaşıp nereden başlayacağımı buluyor ve ilk durağım Tasarım Vakfı Meydan Galeri oluyor. Burada Raphaël Grisey & Bouba Touré, Asunción Molinos, Thukral & Tagra’nın eserleri sergileniyor. Buradan sonraki durağım Uluslararası Tasarım Vakfı Galerisi oluyor. Buradan kendime bir harita ediniyorum. (Bienal broşürü 10 TL’ye mekanlardaki görevlilerden satın alınabiliyor.) Burada Hindistan’dan Karan Shrestha’nın eserlerinden etkileniyorum. Video, kolaj ve dijital fotoğraflardan oluşan Dünyayı Çalmak, Varız, Micania Micrantha, Paylaşılan Şehvetler ve Kamuflaj eserleri oldukça etkileyici. Bu galeride işleri sergilenen diğer sanatçılar ise şöyle: Ritu Sarin & Tenzing Sonam, Almagul Menlibayeva ve Fatoş İrwen.

Harun Karaburç
GÖRÜLMEYE DEĞER
Üçüncü durağım Alman Karargahı. Burada en çok etkilendiğim iş Sibel Horada’nın Suyun Şekillendirdiği oluyor. Eser, Marmara ve Karadeniz kıyılarındaki ıssız kumsallardan ve mağaralardan kurtarılan ve kayıkla ulaşılan strafor parçalarından oluşuyor. Gülsün Karamustafa, Lara Ögel, Nandita Kumar, Uriel Orlow, Jonas Staal, Sasha Huber, Zahra Malkani ve Mikhail Karikis’in etkileyici işleri Alman Karargahı’nda sergileniyor. Dördüncü durağım Develi Han’da Abdessamad El Montassir, Kathyayini Dash, İpek Hamzaoğlu, Neda Saeedi, Bhagwati Prasad, Bint Mbareh, Almagul Menlibayeva, Thukral & Tagra, Ömer Pekin, Selma Gürbüz, Server Demirtaş ve Michael Rakowitz’in eserleri ile karşılaşıyorum. Server Demirtaş’ın Çığlık 2 isimli animatronik heykeli bienalin kuşkusuz en ilgi çeken işlerinden biri. Benim ziyaretim sırasında mekaniğinde bir sorun olduğundan çalışmıyordu ama yine de görülmeye değer. Hindistanlı sanatçı Bhagwati Prasad’ın değişken boyutlarda çizimler içeren kurulumu Begumpura (Kedersiz Bir Yer) insana içsel bir huzur veriyor.

Sibel Horada

Gülsün Karamustafa

Server Demirtaş
YÖNLENDİRME TABELALARI EKSİK
Cumbalı Konak’ta besteci ve kavramsal sanatçı Burak Özdemir’in Interminata adını verdiği 9 dakika 28 saniyelik görsel ve işitsel kurulumu ve Marwa Arsanios’un kapitalist ekonomiyi eleştiren Amatörler, Yıldızlar ve Ekstralar ya da Aşkım Emeği adlı dijital videosunu izleyecektim ama ne yazık ki Cumbalı Konak’ı bir türlü bulamadım. Burası için sanırım yeterli yönlendirme tabelası konulmamıştı. Bienal ekibinden de sağlıklı bir yol tarifi alamadım. Vakit kaybetmemek adına Marangozlar Kahvesi’ne doğru yöneldim. Terastaki manzarayı görür görmez bir anlığına bienali unuttum. Uçsuz bucaksız Mezopotamya karşımda duruyordu işte. Ufak bir mola verdim ve Süryani kahvesi söyledim. Eşsiz manzaraya karşı kahvemi yudumladıktan sonra içerideki masalardan birine yerleştirilmiş Thukral & Tagra’nın Ekmek Kazananı adlı mekana özel işi ziyaret ettim. Buradan sonraki durağım Topraktan Tabağa Kooperatifi olacaktı ama burayı da üzülerek söylüyorum bulamadım. Irak asıllı Amerikalı sanatçı Michael Rakowitz’in Dönüş isimli 20 dakikalık video işini ve 2003’te Irak’ın ABD işgaliyle başlayan yağmalama ve 2015’te IŞİD’in tahrip ettiği arkeolojik alanlar bağlamında hazırlanan ve bugün hala Irak’ta devam eden bu yerinden edilmeyi ikrar eden Bir Ansiklopedik Müze Küratörüne Mektup’u burada görebilirsiniz.
KADİM ŞEHRİN FISILTILARI
Mardin Bienali ile ilgili kendi adıma en büyük sıkıntım mekanları bulmakta zorlanmak oldu. Hem Instagram’dan hem elimdeki haritadan her ne kadar kontrol ettimse de Mardin’in labirent gibi sokaklarında birkaç kez kaybolmaktan kurtulamadım. (Aslında bu da bir bienal deneyimi olarak düşünülebilir elbette) Belki yönlendirme tabelalarının sayısını artırıp ebatlarını büyütmek benim gibi yön duygusu zayıf ziyaretçiler için faydalı olabilir. Ancak yine de hem bienalden hem de Mardin’den çok keyif aldım. Fotoğraflarına bile bakarken büyülendiğiniz şehrin içine girdiğinizde, kendinizi bir zaman tünelinde veyahut da bir masalın içinde gibi hissediyorsunuz. Hatta birkaç masal birbirine karışmış gibi… Karşı konulmaz bir çekicilik var Mardin’de, adını koyamadığınız duygularla adımlıyorsunuz tarihi taş sokakları. Tarihin labirentleri gibi o sokaklar. Kadim bir şehrin fısıltılarını işitiyorsunuz içinden geçerken.
Mardin Bienali 20 Haziran’a kadar devam ediyor. Tüm mekanlarıhaftanın her günü sabah 10:00 akşam 18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Mardin’e gelmişten lezzetli yemeklerinden (Sembusek, içli köfte Mardin kebabı, kaburga, güveç), Süryani şaraplarından, kahvelerinden, çöreklerinden tatmayı ihmal etmeyin.
www.murekkephaber.com