Yayıncılık dünyasının deneyimli ismi Deniz Yüce Başarır, yeni podcast serisi “Elim Kalem de Tutar Kadeh de” ile 21. yüzyılın sesini sayfalarına taşıyan üretken ve önemli yazarlarımızı daha yakından tanıtmayı amaçlıyor. Başarır’ın, “80 kuşağı” kadın yazarlarımızı tatlı bir edebiyat muhabbeti için masasında ağırladığı seriyi dinlerken Türkiye’deki kadınların kalemlerinin sesi kadar, kahkaha, topuk ve kadeh sesleri de duyuluyor.
“Beni, yalnız hissedenler okusun isterim”
Deniz Yüce Başarır, “Elim Kalem de Tutar Kadeh de”nin dördüncü bölümünde, edebiyat dünyasına kitap dergilerindeki yazıları ve editörlükle giren, 2011’de yayımlanan ilk romanı Eşik’le Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Irmak Zileli’yi ağırlıyor. Gözlerini Kaçırma, Gölgesinde, Bende Ölen Sensin ve 2019 Duygu Asena Roman Ödülü’ne layık görülen Son Bakış adlı romanların da sahibi olan Zileli, Başarır’la sohbetinde, eserlerinde yazarın sesini mümkün olduğunca kısmaktan yana olduğunu anlatırken ne yapmak istediğini çok net bilen bir yazar portresi çiziyor. Yazdıklarının kendilerini yalnız hissedenlere ulaşmasını arzu eden, bu ülkede kadın olmak dendiğinde aklına ilk “suskunluk” kelimesi gelen Irmak Zileli’nin, edebiyattaki arayışını açık yüreklilikle anlattığı bölümde 2022 yılında yayımlanan son romanı Bende Ölen Sensin’den çarpıcı bir bölüm de Başarır’ın sesinden dinleyicilere ulaşıyor.
“Beni, yalnız hissedenler okusun isterim. İnsanların yalnız olmadıklarını hissetmelerini sağlıyorsa yazdığım bir metin, ‘ya bir tek ben yaşamıyorum’ dedirtiyorsa, o bağ güç veriyor demektir. Buna merhem oluyorsa çok mutlu olurum,” diyen Irmak Zileli sözlerini “Bir de kendiyle yüzleşmeye açık olanlar, yazdıklarım sayesinde kendilerini sorgulamaya açık olanlar okusun isterim çünkü o zaman bir değişme ihtimali var. Ben yazarken değişip dönüştüğümü hissediyorum. Ben bunu yapıyorsam, okurun da yapması mutlu eder beni,” şeklinde sürdürüyor.
“Yazmak ve düş kurdurmak dışında hiçbir görevim yok”
“Elim Kalem de Tutar Kadeh de”nin beşinci bölüm konuğu ise, ilk kitabı Deli Bal’ı 2010’da çıkaran, Yaşar Nabi Nayır ve Selçuk Baran Öykü Ödülleri ile Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi olan, Türkiye’nin önemli öykücülerinden Pelin Buzluk oluyor. Buzluk’un bir yazar, bir kadın, bir anne olarak kendini bütün açık yürekliliğiyle ortaya koyduğu bölüm, öykünün düşsel sularında dolaşıyor ama hayatın gerçekleri de sohbetin arasında kendini tüm acımasızlığıyla gösteriyor. Öykü yazanların asla kaçırmaması gereken bölümde, yazarın son ve ödüllü kitabı En Eski Yüz’den Gemisiz adlı öykünün bir bölümü de Başarır tarafından seslendiriliyor.
Çok zaman almasına rağmen, bunun yazma sürecinin bir parçası olduğuna inandığı için öykülerini hâlâ kalemle yazdığını söyleyen Pelin Buzluk, yazma motivasyonunu “Eninde sonunda okuru bulacak gibi yazıyorum öyküleri, bazen yayımlamayı düşünmesem de. Oradaki en büyük heyecan, ‘burada ne düşleyecekler acaba?’ sorusu oluyor,” sözleriyle anlatıyor. Genellikle bir öyküye başlamadan önce hayal gücüyle görüntü biriktirdiğini söyleyen Buzluk, iyi bir öykünün okuyucuya düş gördürmesi gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Yazmak ve düş kurdurmak dışında hiçbir görevim yok.”