Yusuf Çifci yazdı
1973 yılında talihsiz bir ölümle aramızdan ayrıldı Ingeborg Bachmann. Sıklıkla tükettiği sigara sonu olmuştu. Kendisi uyumuş ama sigarası için gece henüz başlıyordu. Tabii, tek sebep bu değildi. Hayatının son döneminde ilaç bağımlısı olmuştu ve artık vücudu acıya karşı duyarsızlaşmıştı. Bunların üzerine gelen yangın ve sonrasındaki yoksunluk belirtileri narin bedenine daha fazla hayatta kalma şansı vermedi.
Ingeborg Bachmann, Avusturya edebiyatının en önemli şair ve yazarları arasında yer alıyor. Ünü sadece Avusturya’yla da sınırlı değil. Bütün bir Avrupa edebiyatı için oldukça önemli bir figür Ingeborg Bachmann. Türkiye’de de tanınan ve sevilen bir yazar kendisi. YKY etiketi ile bugüne kadar pek çok kitabı da Türkiyeli okurlarla buluştu. Özellikle Malina isimli romanı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de oldukça seviliyor.
İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen Ingeborg Bachmann: Çölün Kalbine Yolculuk filmi, Ingeborg Bachmann’ın tam bir biyografisini ele almasa da şairin hayatının önemli bir zaman dilimine odaklanıyor. Filmde Ingeborg Bachmann, uzun süredir şiir yazamamaktadır. Hayranları söyleşilerde sitemlerini dile getirirler ama ingeborg bachmann kendini şiir yazacak yetkinlikte görmemektedir. Böyle bir dönemde İsviçreli oyun ve roman yazarı Max Frisch ile tanışır. Aralarında her ne kadar yaş farkı olsa da şiir, ikiliyi birleştirmeye yeter. Max Frisch, Ingeborg Bachmann’ın bütün şiirlerini okumuştur ve diğer herkes gibi Ingeborg Bachmann’a hayrandır. Dört yıl sürecek ilişkilerinde bir süre İsveç’te yaşarlar fakat Ingeborg Bachmann İsveç’te aradığı sıcaklığı bulamaz. Roma, Ingeborg Bachmann’ın çok sevdiği bir yer olsa da ilişkileri Roma kadar güzel gitmez ve Ingeborg Bachmann bir bunalım sürecine girer.
Ingeborg Bachmann yaşadığı bu bunalım döneminde iyileşmek için Kuzey Afrika’ya bir yolculuğa çıkar. Fas’ta yer alan Aït Benhaddou ve Sahra Çölü, Ingeborg Bachmann’ın ruhuna iyi gelecektir.
Usta Oyunculuk, Eksik Senaryo
Filmin yönetmen koltuğunda Margarethe von Trotta. Türkiye’li sinemaseverler kendisini Haluk Bilginer’in de yer aldığı Eski Kocam(ız) filminden hatırlayacaktır. Bu arada Margarethe von Trotta filmin sadece yönetmeni değil aynı zamanda senaristi.
Filmde Ingeborg Bachmann‘a Vicky Krieps büyük bir ustalıkla hayat veriyor. Ingeborg Bachmann rolü için sanki Vicky Krieps oldukça iyi bir tercih olmuş. Hem hayranlık uyandıracak oyunculuğu hem de Ingeborg Bachmann’a benzerliği film boyunca sizi oldukça etkiliyor. Vicky Krieps, . Ingeborg Bachmann’ın ne kadar güçlü bir karakter olduğunu kendini kasmadan ortaya koyduğu oyunculuğu ile gözler önüne seriyor. Max Frisch rölünde ise yine büyük bir ustalıkla rolünü canlandıran Ronald Zehrfeld’i görüyoruz.
Filmde yönetmen Ingeborg Bachmann’ın uzunca bir dönemini değil, sadece Max Frisch ile ilişki sürdürdüğü dört yıla odaklanmış. Bunun bir tercih olması ile birlikte bence Ingeborg Bachmann’ı anlamak için yeterli bir süre değil. Ingeborg Bachmann’ın büyük bir şair olma süreci yahut trajik ölümüne giden sürecin filmde yer almaması bütünlüklü olarak kendisini anlamamıza yetmiyor. Ayrıca oldukça durağan olmasına karşı 110 dakikalık bir süre, zaman zaman seyirciyi sıksa da neyse ki Vicky Krieps’in usta oyunculuğu ile bu en aza iniyor.
Özetle küçük eksiklikler olsa da Ingeborg Bachmann: Çölün Kalbine Yolculuk filmi özelikle Ingeborg Bachmann sevenleri etki altına alacak bir film.