Podcast serisi “Ben Okurum”un yeni bölüm konuğu Ercan Kesal oluyor. Deniz Yüce Başarır, aynı zamanda yönetmen, senarist, yazar ve doktor olan Kesal ile başka bir sinema adamının, İsveçli yönetmen, senarist, oyun yazarı ve oyuncu Ingmar Bergman’ın hayat hikâyesini anlattığı kitabı Büyülü Fener’i konuşuyor. Kitaptan çok çarpıcı bölümlerinden de Başarır’ın sesinden paylaşıldığı bölüme sinemanın büyüsü, çocukluk yaralarımız, hayattaki hedef ve heveslerimiz, tiyatro ve sanat hakim oluyor. “Ben Okurum”un yeni bölümünde dinleyenleri yine derin bir sohbet bekliyor.
“Ayrıntıların bizi bu kadar güçlü tanımladığını Bergman’la öğrendim”
Ingmar Bergman’la tanışıklığının Nuri Bilge Ceylan sayesinde başladığını paylaşan Ercan Kesal, Büyülü Fener’i ilk kez sinema aşkımın alevlendiği 80’li yıllarda okuduğunu söylüyor ve ekliyor: “Ama pratik olarak filmlerini seyrettiğim, ısrarla takip ederek, belki de kritik ederek seyrettiğim dönem 2006-2007 yılları oldu.” Büyülü Fener’in dünyaya, hayata, anılara, baba-oğul ilişkisine dair, insanın yaşadığı yerle nasıl bir ilişki kurduğunu da sık sık hatırlatan, çok güçlü duygular bırakan bir yapıt olduğunu ifade eden Kesal “Ben ayrıntıların bizi bu kadar güçlü tanımladığını ve bizde kalıcı izler bıraktığını Bergman’la öğrendim,” diyor.
“İyi ki böyle bir adam geçmiş sinema dünyasından”
Büyülü Fener gibi eserler için “İyi yönetmenlerin aynı zamanda iyi felsefeciler, iyi yazın adamı olduklarını hatırlatan kitaplar bunlar,” yorumunu yapan Ercan Kesal, Ingmar Bergman’dan oyunculuk ve set disiplinine dair çok şey öğrendiğini söylüyor: “İyi ki böyle bir adam geçmiş sinema dünyasından. Ve iyi ki yazmış!”