Yusuf Ertuğral yazdı Demokrasi KriziDizinin 5.sezonda Underwood demokrasinin erdemleri ve zaafları hakkında tartışmalara yeni boyuta taşır. 2016 seçimlerinde Underwood seçimleri anket sonuçlarında kesin olarak rakibi Cumhuriyetçi adayı Conway’ın kazanacağını anladığında seçim arifesinde perde arkasında kendisinin yönlendirdiği terör ve savaş söylentileri etrafında kampanyasını yönetir. Seçim günü sonuçlarının açıklanmaya başlandığında ise kritik eyaletlerde terör korkusu yayarak valileri üstü kapalı baskı altına alır ve olağan üstü hal ilan ettirerek seçmenin tercihini ortaya koymasını manipüle eder. Seçim sonuçlarının durdurulması ardından karar kongre oylamasına kalır. Underwood yaşanan ve kendisinin yönettiği kontrollü söz konusu krizi kendi lehine nasıl çevirdiğini seyirciye açıklarken Başkanlık sistemin en sağlıklı yaşanıldığı sistemin açığının olduğunu göz önüne serer;“Halk öfkeli…Dokuz hafta önce ülkede bir seçim yapıldı ama iki eyalet sonuçları tasdiklenmeyi reddettiği için ne Conway ne de ben kazanmak için gereken 270 seçici kurul oyunu alabildik. Bu yüzden insanlar her sabah, Birinci Anayasa Değişikliğinin mümkün kıldığı muazzam hakları içre edip öfkeli seslerini duyurmak için burada toplanıyorlar. Şükran Günü, Noel ve Ocak ayının yarısı gelip geçti ama hükümetin üç oranı da hâlâ kriz durumunda. Kongre karmakarışık, Yüce Divan bir yargıç eksik ve çıkmazda kalmaya mahkûm, Yürütme Organı’nın ise patronu yok. Bana öyle geliyor ki Kurucu Babalar bir noktada yorulmuşlar. Onları suçlayabilir misiniz? Siyah kuğular, Murpy Kanunları. Bir an gelir, köşene çekilip en iyisini umut edersin. Ya da en önemli kararların yazı tura atılarak çözüldüğü ‘yazı turacılık’ denen sahte yaşam felsefesini benimsersin. İlk kez Disney’in en sevdiğim çizgi romanlarından olan Flip Decision’ da ortaya atıldı. Profesör Batty, Donald Duck’ı tüm önemli kararları yazı tura atarak vermeye ikna ediyordu. ‘Hayat, bir kumardan ibaret. İşinizi yazı turayla hallet.’Önceden de böyle bir sorun yaşamıştık. 1800’de Jefferson – Burr arasındaki seçimde. 73’er oyla berabere kalmışlardı. O zaman gereken sayı buydu ve Kongre işte o zaman Kurucu Babaların hayal edemeyeceği bir durumla başa çıkmaya çalıştı. Bir anda 12. Anayasa Değişikliği doğdu. Buna göre, eyaletler sonuçları tasdik etmezse başkanı Meclis, başkan yardımcısını ise Senato seçecekti. Meclis karışık ama Senato, yardımcıyı demokratik bir şekilde seçiyor. Herkes birer oy veriyor. Ama eşitlik olursa o noktada Donald Duck devreye giriyor ve mesele yazı turayla çözülüyor. Dehşet zarif bir çözüm. Ama politikada zarafet yoktur. Çoğunlukta dehşet vardır. Birleşik Devletler ’in bir sonraki başkanının kimliği bir kez daha ayartmayla, gafil avlamayla ya da şansla yola getirebilecek çıkarcı, paragöz, dalkavuk, güç arayışındaki politikacıların elinde. Bana tek gereken rakibimden bir oy fazla almak. Gördüğünüz gibi, Kurucu Babalar böyle bir duruma göre plan yapmamışlar. Ama ben yaptım. Karşınızda yeni babanız.”Bu andan itibaren Neutstadt’ın ‘ikna etmek gücü’ olarak formüle ettiği başkanlık gücünü daha önce bahsi geçen pazarlık, cesaretlendirme ve hatta tavlama kabiliyeti her ne kadar dikte etmeyi içermese de Underwood bunu kapalı kapalar arkasında kendi lehine çevirmeyi başarır. Bu başarısının ipucunu başkanlık yemin töreninde seyirci ile şu şekilde açıkla; “… Kendin kaşındın Amerika. Bana siz oy verdiniz. Kafanız mı karışık? Korkuyor musunuz? Çünkü istediğinizi sandığınız şey artık burada. Sizse gözlerinizi dikmiş, ağzınız açık, hayretler içinde. Bu demokrasi, sizin demokrasiniz, beni seçti. Buraya gelmemi zor bulduysanız kalmak için neler yapacağımı anlarsınız. Şu kalabalığa baktığımda bu insanların destekçilerim olmadığını biliyorum. Yüzlerinde bir tebessümle sırlarını beklemeyen insanlara bakıyorum. En acımasız olanları en fazla gülümseyip en çok alkışlayanlar. İktidar, Emlak’a benzer. Hatırladınız mı?”Söz konusu Underwood bu çarpıcı sözleriyle demokrasiye yönlendirilen eleştiriler arasındaki en önemli iki konuya işaret etmektedir. Underwood başkanlık için kongreyi ikna ederken bireylerin menfaatlerinden çok kolektif bir bünyenin menfaatlerini telaffuz ettiğinden kazandığını altını çizer. Kendisinin halk tarafından aşırı olarak bulunduğunu ama bunun nedenin; erdemler ve bilgiler toplumda eşit olmayan biçimde dağıtılmış olduğundan dolayı demokrasi cahillerin ve bilgisi kitlelerin egemenliği ile sonuçlanacağını ifade eder. Demokrasi Tuzağı“Demokrasi tuzağı, demokrasinin yalnızca daha iyiye gitme süreci olmayabileceği, çöküşünün tohumlarını kendi içinde taşıması ve belki de toplumumuzun içinden bir tepkinin doğmasına yol açması olasılığıdır. Başka bir değişle, demokrasi tuzağı, sanayi devrimi sonrası Amerikan demokrasisinin kendi doğasında yatıyor olabilir; geleneksel, toplumu bağlayıcı sosyal kurumların rafa kaldırıldığı, giderek düzenini yitiren ve belki de kokuşan bir toplumun bozukluklarını yoğunlaştırma eğiliminde gizli olabilir. Demokrasinin başarılı uygulaması, giderek daha karmaşık kararlar ve alternatiflerle uzlaşmaların bilincini gerektirecektir; aksi halde sistem, tedbirsiz, eleştirmeye ya da felce uğramış topluma gerçekten de zarar verebilecek tuzak olabilir.”Platon, Devletinde Demokrasi Sonuç Yerine…Siyasal analizin kurucu babalarından olan Platon (M.Ö 427 – 347) demokrasiyi “İyi hükümetlerin en kötüsü, kötü hükümetlerin en iyisidir.” olarak tanımlamaktadır.Platon’un devleti tek bir yöneticiye değil, felsefe eğitimi almış ve tüm bedensel arzu ve zevklerden uzaklaşmış birçok yaşlı aristokratın oluşturacağı bir yönetim önerir. Platon’un görüşüne göre eğer devlette her sınıf kendi erdemine uygun görevleri yerine getirirse, toplumun her kesimi; yani her birey ve aynı zamanda toplum mutlu olur. Platon, devletinde aristokrasiyi savunmasıyla demokrasiye karşı çıkar. Çünkü onun üstadı olan Sokrates (M.Ö 469 -399) demokrasinin işlediği bir yönetim tarafından suçsuz olduğu halde ölüme mahkûm edilmişti.House of Cards dizisinin 5.sezon finalinin kapanışında Claire Underwood; “Sıra bende!” cümlesiyle sonlandırmıştı. Tomas Hobbes’e ait olan ‘Homo Homini Lupus’ (İnsan insanın kurdudur) deyişini hatırlatan Hobbes burada kısaca; insan insanın kurdudur sürekli birbirini kemirir, yok etmeye çalışır... Bu durum kendini varlığını da tehlikeye atacağından kendini koruma isteği uzlaşmayı zorunlu kılar ve doğal insan uzlaşmacı, sosyal insana dönüşür demek istemektedir. 6.sezonda hayali Amerikan Birleşik Devletleri’nin Başkanlıktan tiranlığa giden yolda Frank ve Claire arasındaki güç, iktidar çekişmesinde demokrasi ve devlete yansımaları neler olacak etkilerini hep tanık olacağız.Bundan sonraki yazımın konusunu da oluşturacak olan Hobbes’in söz konusu deyişini Calaire Underwood etrafında analiz etmeye devam edeceğim. Bir sonraki analiz yazımda görüşmek ümidiyle. Sözü Geçen Çalışmalar ve Dipnotlar Namık Çınar, (2017), Karaya Vuran Yunus Liberal Demokrasinin Türkiye’deki Hazin Öyküsü, İstanbul: Puslu Yayıncılık, s.26-27. ‘ABD’liler Frank Underwood’un başkan olmasını istiyor’, (23 Mart 2015), Radikal (Web), http://www.radikal.com.tr/dunya/abdliler-frank-underwoodun-baskan-olmasini-istiyor-1319907/ 1928 yılında Philadelphia‟da (ABD) doğdu. 1955’ten itibaren yayınladığı çalışmalarıyla “Üretici-dönüşümsel dilbilgisi” denen dilbilim kuramının kurucularından oldu. Chomsky‟nin ilk önce ABD‟nin Vietnam’a yönelik harekâtına aktif biçimde karşı çıkmakla beliren muhalif kimliği, sonraki yıllarda Ortadoğu-Filistin konusunda ABD-İsrail işbirliği ve saldırganlığına daha sonra da ABD‟nin Latin Amerika politikasına yönelik olarak yaptığı eleştirilerle iyice belirginleşti. Halen ABD üniversitelerinde ders vermeye devam etmektedir. Chomsky‟nin eserlerinden bazıları şunlardır. American Power and the New Mandarins (1969), The Political Economy and Human Rights (1979), Towards a New Cold War (1982), The Culture of Terrorism (Terörizm Kültürü, Pınar Yayınları, 1991), The Fateful Triangle (1985) (Kader Üçgeni, İletişim Yayınları, 1993), Deterring Democracy (Demokrasi; Gerçek ve Hayal, Pınar Yayınları, 1995).Noam Chomsky, (2001), Demokrasi Gerçek ve Hayal, (Çev. Cevdet Cerit) İstanbul: Pınar Yayınları.Atilla Yayla, (2014), Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler, Ankara: Liberte Yayınları, s.91. Andrew Heywood, (2012), Siyasetin Temel Kavramları, Ankara: Adres Yayınları, s. 269. Melis Öneren Özbek, House of Cards 5.Sezon Sezon Değerlendirmesi, http://www.filmloverss.com/house-of-cards-5-sezon-degerlendirmesi/ House of Cards , 5.Sezon - 5.Bölüm [İlk açılış sahnesi].Richard Elliott Neustadt, (1980), Presidential Power: The Politics of Leadership from FDR to Carter, New York: John WileyHouse of Cards , 5.Sezon - 9.BölümHeywood, (2012), s.173.174. Graham E.Fuller, (1996), Demokrasi Tuzağı, (çev. Meral Gaspıralı), İstanbul: Altın Kitaplar, s.9.‘Ütopyalar: Platon ve “İdeal Devlet”,http://www.felsefe.gen.tr/siyaset_felsefesi/platon_ve_ideal_devlet_utopyasi_anlayisi_nedir.asp ‘Homo Homini Lupus (İnsan insanın kurdurur) mu?, http://felsefelogos.blogcu.com/homo-homini-lupus- insan-insanin-kurdudur-mu/1853520
‘İnsanlar güce saygı duyar, dürüstlüğe değil’
Frank Underwood – House of Cards
“…Yanıtını aramamız gereken ilk sorular şunlardır: Aynı ana rahminden doğan bütün bu kolektivist özlü ideolojiler, neden bizzat ‘insan’ ‘ı değil de onun siyasal örgütlenmesinin erkler toplamı demek olan ‘devlet’ ‘i toplumsal yaşamın merkezine koyarlar?Neden ‘insan’ ‘ın kendisi dururken, bir cihazdan başka bir şey olmayan ‘devlet’ daha önemli ve değerli sayılır?Ve neden o devleti ele geçirmek yüzünden birbiriyle sürekli çatışır durular?Öyle ya! Devleti ele geçirmenin ne gibi bir cazibesi vardır ki, ağızları sulandırmakta ve bunu kafaya koymuş kişi ve grupların o uğurda akla gelmedik riskleri bile göze almalarına yol açmaktadır. House of Cards (İskambil Kağıdından Ev) dizisinin baş hayali karakteri Amerikan Kongresi’nde Senatör olan Demokrat Parti mensubu Franscis Underwood’un ABD Başkanlığına giden yolda güç- iktidar mücadelesi ve Devlete sahip olması anlatılmaktadır.‘Underwood’ ismi ağaç altında büyüyen çalılar demektir. Francis Underwood yıllarını Beyaz Saray koridorlarında soy isminin manasını taşıdığı gibi kudretli ve heybetli ağaçların gölgesinde (bürokratların, senatörlerin ve selefinin) büyüyen bir çalı gibi geçirdikten sonra, artık başkanlık seçimlerine adaylığını koyması gerektiğini düşünür ve en yakın müttefiki olan karısı Claire Underwood’la birlikte başkanlık koltuğuna ilerlemek için iskambil kağıtlarından bir ev gibi titizlikle inşa etmeye başlar.Underwood’un ‘Güç’ elde etme dışında hiçbir değer yargısı yoktur. Zira, hayat felsefesini dizisinin repliklerden belki de önemlisi ‘İnsanlar güce saygı duyar, dürüstlüğe değil’ sözünü referans almaktadır. Bunu destekleyen en iyi örneğini 2016 ABD Başkanlık seçimlerin öncesinde başkanın popülerliğinin ölçüldüğü bir ankette ilginç sonuç ortaya çıkmıştır. Anket sonucuna göre izleyenlerin yüzde 57’si house of cards dizisindeki Kevin Spacey’nin canlandırdığı ABD Başkanı Frank Underwood karakteri hakkında olumlu görüşe sahip olduğu görülmüştür. Çıkan bu sonuç aslında Amerikan halkının Demokrasi Tuzağı’na doğru çekildiğinin bir göstergesidir. House of Cards kurgusu itibariyle belki de en önemli mottosu olarak vurucu mesajı vermektedir bizlere.Underwood dizideki diğer önemli bir repliğinde; “Demokrasi abartılmış bir kavramdır.” mesajı dikkat çekicidir. Noam Chomsky “Demokrasi Gerçek ve Hayal” adlı kitabında demokrasi etrafında oluşturulan illüzyonları birer birer deşifre eden tespitinde;“Demokrasi ile idare edilen, dolayısıyla halkın kendi geleceği ve kaderi üzerinde belirleyici rolünün olduğunu ileri sürülen toplumlarda sermaye sahiplerinin keyfinin kaçmaması, medya, halkla ilişkiler ve seçim endüstrisi sayesinde sağlanmakta, seçimler olağanüstü vasıflar atfedilmiş ve yeterince şişirilmiş ‘liderler’ den, yani sembolik figürlerden birinin tercihi olayına indirgenmektedir. Tabii ki böyle bir demokraside ‘seçkinler’ ‘in demokratik çatının kontrolünü elinden kaçırması, başka insanların da ülke yönetiminde aktif rol üstlenmesi, ‘demokrasi krizi’ olarak isimlendirilir.”Amerikan kurucu babaları bir devlet yaratmakla aslında bir canavar (beast) yaratmakta olduklarını biliyorlardı. Her hâlükârda birey devlet karşısında aciz kalmaya mahkumdu. Bundan dolayı devlet otoritesini sınırlamayı düşündüler. Bu düşünceden “kontroller ve dengeler” (checks and balance) sistemi doğdu. 1970 yıllarda ABD’de geleneksel anayasal sınırlardan kendini azat etmeye çalışan Nixon ve Carter gibi başkanlar döneminde ‘sultan (imperial)’ başkanlığın doğuşu, bu durumun tehlikesi hakkında uyarı vermeye başlamıştır. Ama sistemin işleyişinde başkan iktidarının devamını ve gücünü pazarlık, cesaretlendirme ve hatta tavlama kabiliyetinden almaktadır ama dikteye başvuramadığından sorunlar yaşanmış olsada diğer başkanlar günümüze kadar anayasal çizgiler içinde kalmalarını dengelenmiştir.İLGİLİ HABER
Şiddetin eleştirisi ve Kara Şövalye Yükseliyor