Yusuf Ertuğral yazdıWalter Benjamin “Şiddetin eleştirisi üzerine” makale çalışmasının merkezinde şiddeti belirleyen bazı araçların hukuksallığı sorusuna işaret ederek, doğal hukukun ilkeleri, şiddeti belirleyen araçlar hakkında karar veremeyeceğini, onları dipsiz bir kazuistikliğe götüreceğini belirtir.[1] Yani özellikle ahlaki sorunlar bağlamında akıllıca fakat sağlam temele oturtulmamış bir şekilde akıl yürütme ve sofistike olarak yorumlar.20 Temmuz 2012 yılında ABD’nin Colorado eyaletinin Auro şehrinde "Batman Dark Knight Rises" (Kara Şövalye Yükseliyor) filminin ilk gösterimi galası sırasında düzenlenen saldırıda 12 öldürülmüş ve 58 kişi yaralanmıştı.[2] Yirmi dört yaşındaki doktora öğrencisi Holmes adında kişi katliamın sorunlusu olarak tutuklanarak davaya bakan savcılık tarafından idam kararı ile talebinde bulunacağını belirtmiştir.[3] Yetkililer, 24 yaşındaki üniversite mezunu gencin uzlaşmayı reddettiğini ve ABD tarihinin en kanlı saldırılarından biri olan bu olayın ne amaçla yapıldığını öğrenmenin aylar alabileceğini ifade etmişlerdi.Şiddetin eleştirisi üzerinden verilen örnek üzerinden bunun değerlendirmesini yaptığımızda Walter Benjamin’in makalesindeki ifadesi örtüşmektedir.“Örneğin öfke, her ne kadar insanın en gözle görülür şiddet patlamaları yaşamasına neden olsa da, önceden belirlenmiş, şiddet araç olarak gören bir amaçla ilişkili değildir. Öfkeli bir şiddet bir araç değil, manifestodur. Şiddetin eleştiriye tabi kılınabildiği, tamamıyla nesnel bir tezahür etme hali mevcuttu burada. Bu tür nesnel tezahürler en anlamlı biçimde, öncelikle mitlerde görülmektedir” [4]Söz konusu katliamın yaşandığı galasındaki film olan “Batman Dark Knight Rises” senaryosu itibarıyla ’da şiddetin tanımına ve eleştirisine isabetli bir örnek teşkil etmekledir. Buda filmin galasında yaşanan şiddetin ve film senaryosunun konusu olan terör ve şiddetin işleyişi tesadüf oluşu da bir ironidir.Filmin senaristi Jonathan Nolan Batman karakteriyle adaleti ve şiddeti engelleyen süper kahramanların da kendi içinde yaşadığı paradokslara değinmekte. Kötü karakterlerden çok, filmin ana karakterini kahraman karakteri eleştiriyor olması Şiddete çok farklı bir bakış açısını seyirciye sunması ve seyirciden gelen tepki eleştiriye ışık tutmaktadır.Senaryoda Toplumun ne denli yozlaştığını, kurumların ne hale geldiğini sert ve alt bir dille anlatmaktadır. Senarist buna karşı koyan bir şiddet sever yaratmıştır. Aslında haklı bir şiddet eğilimi doğuruyor. Ama yine de sisteme eleştirmeyip bu şiddet severleri toplumu yok etmeyi amaçlamak gibi gereksiz hedeflerle terörize edip, bir şekilde Batman’ı ve yasa savunucularını haklı çıkarıyor. Çünkü Batman hikâyesinin de gerekliliği çizgilerin dışına çıkamıyor.Filmin konsepti açısından Kapitalizm, Aristokrasi ve sınıflı toplumun doğurduğu sıkıntılar ve asayişi tesis etmek için sistemin kurduğu kurumların nasıl yozlaştığını ve bunun tepki olarak da Bane adında bir teröristi sisteme ve hukuka karşı şiddeti uygulamasını seyirciye yansıtmaktadır. Seyirci süper kahraman yerine yan karakter olan şiddet sever teröriste duyduğu hayranlığı gişe hasılatına yansıtmıştır. Gişe hasılatı 1 milyar sınırını aşmış ve tüm zamanların en çok izlenen filmleri arasına girmiştir.[5]Şiddet sever bir karakterin seyirci tarafından ön plana çıkarılmasının arkasındaki neden nedir? Walter Benjamin makalesinde bu cevabı görmekteyiz.“Amaçları ne kadar itici olursa olsun, ‘büyük’ suçlu imgesinin halkta yarattığı gizli hayranlık hatırlanacak olursa, bu ihtimalin gerçekliği daha da aşikâr hale gelir. Hayranlık, suçlunun eyleminden değil, sadece taşıdığı şiddetten kaynaklanabilir. Günümüzde hukukun hayatın tüm alanlarında bireylerin elinden almaya çalıştığı şiddet, gerçekten de tehditkâr bir biçimde ortaya çıkıyor; üstelik hukuk tarafından alt edilirken de kitlelerin hukuka aykırılığa duyduğu sempatiyi tahrik ediyor. Şiddetin nasıl bir işlevle hukuka karşı haklı olarak bu denli tehdit edici bir nitelik arz ettiği, bu kadar korkutucu olabildiği hususu, şiddetin mevcut hukuk düzeninde bile halen tekâmül edebileceği bir alanda aranmalıdır.[6]Bireylerin, (filim karakteri Bane örneği) büyük şiddet bir şiddetle ulaşmaya çalıştıkları doğal amaçlar ile hukuksal amaçların çatışması kaçınılmazdır. Bu durumdan çıkan sonuç, hukukun, bireylerin elindeki şiddeti, hukuku yok edecek bir tehlike olarak görmesidir.[7] Walter Benjamin şu soruyu sormaktadır; Hukuksal amaçları ve hukuku uygulamasını tehdit eden bir tehlike mi? Buna karşın akıl, eğer hukuk kuran ve hukuku koruyan şiddetin eleştirisini nihayetine erdirmek istiyorsa, bu ilişkilere daha da kararlı bir biçimde yaklaşmaya çalışmalıdır.Bireyler şiddet kullanma eylemlerini sözleşme yoluyla devlet tasarrufunu verdikten sonra devlet bunu bir disipline bağlayarak şiddet eleştirisinin önünü kapamak için gücünü hukuktan alan ve hukuku korumak için güç kullanmayı kolluk kuvvetine bırakır.Yine filimin senaryosundan örnek vererek açıklarsak modern devlet kurumu olarak hayali şehir Gotham City, (Baltimore, Chicago ve özellikle New York City gibi birçok büyük şehrin temel alınmasıyla kurgulanmıştır) kolluk gücü konusunda bir çeşit laboratuvar teşkil edebilir. Walter Benjamin eğer hukuk kuran ve hukuku koruyan şiddetin eleştirisini nihayete erdirmek istiyorsa, bu ilişkilere daha kararlı bir biçimde yaklaşılması gerektiğini belirtir. Hukuksal amaçlara yönelik bir şiddet belirleme yetkisine sahip kararlığı uygulayıcısı da kolluk kuvvetleri’dir. Hayali şehir Gotham City’de seçimlerle iş başına gelen devletin temsilcisi Belediye başkanı ve devletin Gücü’nü koruyan kolluk kuvveti olan Gotham Emniyeti filimin başında polis kuvvetlerinin müdahaleleri ve tedbirleriyle barış ortamı sağlanmış ve suç sayısı azalmıştır. Ama her şey görüldüğü gibi değildir. Walter Benjamin şiddet eylemini elinde bulunduran kolluk kuvveti hakkında önemli tespitleri bulunmakta ve paradoksal soruna işaret etmektedir.“Kolluk gücünün yetkileri en kaba müdahalelere ancak istisnai durumlarda yettiğinden, ama o oranda bilinçsizce en savunmasız bölgelerle, makul ve mantıklı kişilere karşı-ki bu kişiler karşısında devleti yasalar korumaz- müdahale yetkisini kullanmasına izin verildiği için, bu kurumun çok az kişi tarafından görülebilen en berbat yönü, kurum içinde hukuk kuran ve hukuku koruyan şiddet ayrımının ortada kalmış olmasıdır. Hukuk kurucu şiddetten beklenen, zafer yoluyla kendisini kanıtlamasıyla, hukuku koruyan şiddet de kendisine yeni amaçlar belirlememe kısıtı altındadır.”[8] Hayali şehir Gotham City’de yaşayanlar iki kısma ayrılmaktadır. Yerin altında yaşamaya zorlanmış bir sınıfı üst kısımlarda ise zenginler yaşamaktadır. Üçe bölünmüş bir dünya ve zenginlerin başkaldırısı [9] makalesinde Alvin Toffler bu ayrımı kısaca şöyle açıklar.“Yüzyıllar boyunca elitler, yoksulların başkaldırısından korkup kendilerini buna karşı korudular. Hem tarım ya da Birinci Dalga toplumlarının, hem de sanayi ya da İkinci Dalga toplumlarının tarihine kanlı köle, serf ve işçi isyanları damgasını vurmuştur. Ama âdemi merkeziyetçi, bilgiye dayalı Üçüncü Dalga toplumlarında çok şaşırtıcı bir yeni gelişme ortaya çıkıyor: Giderek bir zengin ayaklanma riski.”Yerin altına ve yaşamaya itilen bu bölünen kesimi Marksist teorideki proletarya üretim araçlarına sahip olmayan sınıfa benzetebiliriz. Emek gücünü belli bir ücret karşılığında satmaktan başka yaşam seçeneği kalmayan ve Zenginlerin baskılarıyla Metropolün altına yaşamaya itilen bu sınıf senaryonun ilerleyen bölümlerinde “Sınıf” mücadelesi de tam bu noktadan temellenip çelişik toplum yapısına zemin hazırlar. Bane adındaki terörist Gotham halkına kentin herkesin özgür olacağını ve eşit hakla vereceğini söyleyerek metropolün ezilen kesimini ayaklandırır. Şiddet kullanma tekeli bireylerin eline geçerken Kolluk kuvvetleri bu anlamda etkisizleşir.Fransız devrimi aslında terörizmin ideolojik dayanağını oluşturmuştur.[10] Adil olmayan amaçlar için kötüye kullanmadığı sürece, herhangi bir sorun oluşturmayan doğal bir ürün, bir nevi hammaddedir. Doğal hukukun devlet teorisine göre, bireylerin şiddet kullanma yetkilerinden devlet lehine vazgeçmesidir. Ama halk bu sözleşmeyi sona erdirmesi filimin senaryosunda olduğu gibi çözüm ya başka bir faşizan kuvveti doğurursa başka bir paradoksal durum ortaya çıkmayacak mı? Sorunu akla getirmektedir. Senaryoda sonuç bölümünde kolluk kuvveti polis tekrar düzene sahip olur. Walter Benjamin hukuku kolluk gücünün yarattığını belirtir. Çünkü karakteristik özeliği, yasaların ilanı değildir, hak talebiyle yaptığı bir işlemdir ve hukuku korur. Çünkü kendisini bu amaçların hizmetine vakfeder.Kolluk gücünün amaçlarının, hukukun amaçlarıyla daima örtüştüğü ya da en azından bunlarla ilişkili olduğu iddiası tamamıyla yanlıştır.[11] Örnek verilen Gotham şehri Emniyeti’nin düştüğü hata gibi. Aslında kolluk gücünün “hukuku”, devletin her pahasına olursa olsun ulaşmaya çalıştığı ampirik amaçlarını, belki çaresizlikten, belki de her hukuk düzenindeki iç bağlantılarından dolayı, artık hukuk düzeni aracılığıyla güvence altına alamadığı noktayı ifade eder.[12]Kolluk gücünü ’nün şiddeti, medeni devletlerdeki hayatında, ele gelmez, her tarafa yayılmış hayaletimsi varlığında olduğu gibi, biçimsizdir. Flimin Mit’i haline gelmiş Batman karakteri kolluk Kuvvetleri’nin işlevini yitirdiği bir durumda bir birey olarak geceleri hayaletimsi bir şekilde kendi tasarladığı (yarasa adam) kıyafeti ile çıkarak ve Hukuk’u, adaleti ve huzuru sağlama görevini kendine görev edinmiştir. Gerçek hayatta ise milyarder, sanayici ve hayırsever bir iş adamıdır. Kapitalizm, Aristokrasi ve sınıflı toplumuna ait olması da bir ironidir. Ama şiddetin eleştirisini örnekleme adına bu kompleks yapıyı örnekleme adına bir örnek teşkil edebilir. Ama sonunda tüm bu şiddeti kullanmak tekelini kolluk kuvvetin kullanmasında başta kahraman ve halk kolluk kuvvetine vermekte mutabık kalmıştır.Sonuç olarak insanlar arası çıkar çatışmalarını düzenlemede, şiddet içermeyen başka araçların mevcut olup olmadığı sorusu kendisini dayatmaktadır. Filim senaryosunda ki hayali bir şehri ve hayali vakaları örnek göstererek çatışmaların şiddetten tamamen arınmış bir yolla çözmenin hukuksal bir sözleşmeye dayanarak gerçekleştirilemeyeceğini tespitine cevap bulmaya çalıştım. Bu sorunun cevabını paradoksal bir çıkmazı işaret eder Walter Benjamin;“Hukuksal bir sözleşme, sözleşmenin taraflarının barışçıl amaçlarından bağımsız bir şekilde, sonuçta şiddete yol açar. Çünkü sözleşme, karşı tarafın sözleşmeyi ihlal etmesi durumunda, taraflara bir şekilde şiddet uygulama hakkı tanır. Sadece bu kadar da değil: Her sözleşmenin yalnızca sonucu değil, kaynağı da şiddete işaret eder.” [13]
[1] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi),(der. Aykut Çelebi), İstanbul, Metis Yayınları (2010), s.21.
[2] Batman’in Colorado’daki ilk gösteriminde şok saldırı, (20.07.2012) http://www.hurriyet.com.tr/planet/21028927.asp [Erişim Tarihi: 1 Aralık 2015].
[3] ABD katliamcısı idam cezası!, (24.07.2014), ttp://www.tvhaber.com/video/29606/katliamciya-idam-cezasi.html [Erişim Tarihi:1 Aralık 2015].
[4] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi), s.35.
[5] ''Kara Şövalye Yükseliyor'' hasılat rekoru kırdı, http://www.zaman.com.tr/dunya_kara-sovalye-yukseliyor-hasilat-rekoru-kirdi_1322072.html [Erişim Tarihi:1 Aralık 2015]
[6] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi), s.23.
[7] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi), ss.22-23.
[8] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi), s.28.
[9] Alvin Toffler, Üçe bölünmüş bir dünya ve zenginlerin başkaldırısı, NPQ Türkiye, Cilt:2, sayı:7, ss.31-33, (çeviren: Özden Arıkan.) (Bu makalenin alıntılandığı kitap: Medeniyetlerin Çatışması,2006, Ankara: Vadi Yayınları, (10.baskı) , (Ed.Murat Yılmaz), s.282.
[10] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi), s.20.
[11] Walter Benjamin, Şiddetin Eleştirisi Üzerine (makalesi), s.28.
[12] a.g.m., s.29.
[13] a.g.m., ss. 29-30.