Suat Ayhan yazdı“Bence hafızamız bazı anıları rastlantısal kaybeden bazı anıları ise, rastlantısal kaybeden bir şey değildir. Tam tersine onları bilinçli bir şekilde düzenleyen ve bilgece ayıklayan bir güce sahiptir. Hayatımıza dair unuttuğumuz her şey, aslında içimizdeki bir dürtüyle çoktan unutulmaya mahkûm olmuştur. Ancak unutulmak istemediğimiz şeyleri başkalarının da bilmeye hakkı vardır. İşte bu nedenle benim yerime siz konuşun ey anılar, karanlığın derinliklerine gömülmeden hiç olmazsa bir ayna tutun yaşamıma."Stefan Zweig, Ahmed Arpad’ın deyişiyle umut dolu, barışsever, savaş karşıtı, okuruna yaşama sevincini anlatılarıyla zerk eden bir yazardır. Zweig, iki dünya savaşı arasında Almanya’da Nasyonal Sosyalizmin büyüyüp Avrupa’da bir tehlike olarak görülmesiyle birlikte yaşadığı toprakların giderek kaybolduğunu görür, acı çekerek anayurdundan ayrılıp uzaklara gider. Tüm bunlara rağmen Zweig, o barışsever yönünü, hümanist yönünü yitirmez. Zweig, Nazizmle birlikte Avrupa’nın yok oluşunu üzüntüyle görmesine rağmen ümitvardır. Bütün dünyanın görüşlerine saygı duyduğu, kendisini bir Avrupalı olarak gören, kalbi Avrupa’nın birliğinden yana olan, fikirleriyle, eserleriyle kendini buna adayan özgürlük düşkünü bir yazardı.“Evim nerede bilemiyorum. Belki de ben şu satırları yazarken İngiltere'deki her şeyim yakılıp yıkıldı, kül oldu. Tekrar oralara dönebilecek miyim, dönmek isteyecek miyim? Denizaşırı ülkelerdeki bu zorunlu tatilim sonsuza dek sürecek mi? Açıp kapattığımız birkaç bavul, tuhaf duygular, inanılmaz bir boşluk günlerimizi oluşturuyor... Acaba bu yaşam yepyeni bir özgürlük mü? Bereket versin kâğıt ve mürekkep henüz bulunuyor. Şu sıralar yaşamımı yaşayacağıma onu kâğıtlara karalıyorum”Zweig Avrupa’dan kaçar. Gittiği yerde boş durmaz; gurbetteyken yaşama dair umudunu yaptığı okumalarla kavi tutar. Ama tehlike yayılmıştır. Hitlerin önlemez yükselişini, dünyayı bir tehlike altına soktuğunu duyar. Buna dayanamaz Zweig, acı çeker, 1942 yılında eşiyle birlikte uyku hapı içip intihar eder. İntihar, Zweig’a uzak olan bir olgu değildi. Çoğu edebi anlatısında intihar kahramanların içinde olan bir duyguydu. Zweig intiharını “Nazizmin sebep olduğu içsel bir mutsuzluk” olarak tanımlamıştı.
Zweig arkasından birbirinden güzel anlatılar bırakır. Bu anlatılardan biri de “Dünün Dünyası Bir Avrupalının Anıları” dır. Zweig Brezilya’da sürgündeyken bu eserini yazar. Hümanizme, özgür düşünceye, demokrasiye hayranlık duyan ve tüm değerleri hayatının vazgeçilmez parçası kılan Zweig, tüm bu duyguları iki savaş arası dönemde kaybeder. Avrupa, artık katlanılmayan bir coğrafyadır Zweig için. “Dünün Dünyası Bir Avrupalının Anıları (1941)” Avrupa’ya bir veda türküsüdür.Kitap anılardan müteşekkil, roman tarzında yazılmış, 16 bölümden oluşur. Kitapta yer alan her bir bölüm, Zweig’in farklı dönemine/anısına tekabül eder. Kitap, bir anlamda 20. Yüzyılın ilk yarısını anlatan bir tarih kitabı gibidir. “Dünün Dünyası”na salt Zweig’in kendi otobiyografisi olarak bakmamız gerekir. Zweig bu eserinde kendi başından geçen olayların yanında kitabın yazıldığı atmosferi, ait olduğu kuşağı, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış bir kuşağın acısını resmeder. Zweig iki savaş arası dönemi anlatırken gözü savaşın ürettiği vahşet üzerinedir. Savaşın tahrip ettiği hayatlar, güzellikler Zweig için acıdan başka bir şey değildir.“Dünün Dünyası Bir Avrupalı’nın Anıları”(1941) bu acıları bir daha yaşamamak üzerine, gelecek Avrupa’nın/dünyanın barış içinde yaşamasına bir katkı sunar.
