Röportaj:Yusuf ÇifciYasmin Hamdan bir savaş mağduru. Lübnan’da çıkan iç savaş yüzünden ailesiyle birlikte Kuveyt’e gidiyor. Saddam Hüseyin Kuveyt'i işgal edince oradan da kaçmak zorunda kalıyorlar. Gençliği; Lübnan, Körfez ülkeleri ve Yunanistan üçgeninde geçiyor.Müzik yolculuğuna soap kills grubuyla başlayan Yasmine Hamdan, 2005 yılından beridir kariyerine solo olarak devam ediyor. 2013 yılında ilk albümü ya nas ile beğeni toplayan Hamdan, 2017 yılında ise ikinci albümü al jamilat ile yeniden hayranlarının karşısına çıktı.Lübnan asıllı Yasmine Hamdan, ayrıca sık sık Türkiye’de konser veren bir isim. Geçtiğimiz günlerde Cemal Reşit Rey’de verdiği konserle yine Türkiyeli dinleyicilerden tam not almayı başardı.Yasmine Hamdan’ın yeni çalışması önümüzdeki ay Crammed Discs & GRGDN Müzik etiketiyle tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de de yayınlanacak.Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta yasmine hamdan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.Herkesin bir müzikle tanışma hikâyesi var. Sizin hikâyeniz nasıl başladı?Aslında okulda başladım. Çocukluğumdan beri hep müzik yapmayı istemiştim ama nasıl yapılacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Ve sonra bir gün, “Soap Kills” grubunu oluşturacağım Zeid Hamda ile tanıştım ve müzik yapmaya başladık. Onunla tanışmam büyük bir şans ve tesadüftü. Şimdi ise olduğum yerdeyim.Sizi ilk olarak Zeid Hamda ile kurduğunuz müzik grubu “Soap Kills” ile tanıdık. Bu grup gerek Lübnan’da gerekse dünyanın farklı yerlerinde ilgiyle takip edildi. Bu grup böylesi güzel etkiler ortaya çıkarmışken neden kariyerinize solo olarak devam etme kararı aldınız? “Soap Kills” fazlasıyla bir yeraltı grubuydu. Müziğe iç savaş bittikten birkaç yıl sonra başladık ve gelişmemize yardım edecek bir altyapımız yoktu. Bu yüzden bu durum harikaydı, heyecan vericiydi ama aynı zamanda zordu da. Aradan geçen birkaç yıldan sonra Lübnan’dan ayrılmaya ve Paris’e gidip yaşamaya karar verdim. Tabii, Zeid Hamda’yı ve “Soap Kills” grubumuzu buna ikna etmek zordu. 2005’te ayrılmaya karar verdik. İyi olan şey Soapkills’in bu ayrılıktan sağ çıkmasıydı. Müziğimiz bölgemizde alternatif tarzda bir merkez olarak bilindi ve böyle de kaldı. Bu da beni gerçekten çok mutlu ediyor.Hem dünyada hem ülkemizde gördüğümüz kadarıyla müzik grupları genellikle uzun ömürlü olamıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?Grupların uzun ömürlü olmamasının bir kural olduğunu söyleyemem, ancak hepimizin yaşı ilerliyor ve olgunlaşıyoruz ve hepimizin ayrı hayalleri, farklı arzuları olabiliyor. Buna bağlı olarak bazen yollarımızı ayırmamız gerekebiliyor. Yani bu bir rutin veya kural değil, sadece grupların başına bu gelebiliyor. Bireylerin istek ve arzuları her zaman birbiriyle örtüşmüyor. Bizim hikâyemizde ise aynı zamanda farklı ülkelerde yaşama etkeni de vardı. Ben Paris’te diğerleri ise Beyrut’ta yaşıyorlardı. Bununla beraber başlangıçtan itibaren altyapı ve gelişmemize yol açacak fırsatlar çok fazla yoktu. Benim, kendimi geliştirmek için başka kişilerle çalışmam gerekiyordu. Özetle, bu yolculukta kendimle kalmam gerekiyordu.“YAPTIĞIM HER İKİ ALBÜM DİĞERİNDEN FARKLI”Peki, “Soap Kills” ile yeni bir projede yer almak nasıl olurdu?Eğer her ikimiz de programlarımızı uydurabilirsek neden olmasın? Kendi solo kariyerimle ilgili çok yoğunum, ancak doğru zamana denk gelirsek olabilir.İlk solo albümünüz Ya Nas 2013 yılında yayınlandı. Ardındansa 2017 yılında Al jamilat albümünüz dinleyicilerinizle buluştu. Bu iki albüm arasında müzikal açıdan ne gibi farklılıklar var?Bence yaptığım her iki albüm diğerinden farklı. Bunları oluşturanlar Deneyim, hayat, canlı performanslar ve kendi kişisel hayatım. Pek çok şey bir araya geliyor. Ya Nas ile 2013 yılında çok fazla tura çıktık. Benim çok fazla vaktimi aldı. Ya Nas ile birlikte çok fazla şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Kendime daha fazla güvenmeyi öğrendim. Birlikte çalışmak istediğim ilginç insanlarla tanıştım. Çok fazla yer gezdim ve pek çok şey hayatıma girdi.Yeni albümümde ise lider olmak için hazırdım. Albümümde pek çok şeyi kendi başıma yaptım. Albümde duyacağınız pek çok sanatçıyı kendim kaydettim. Bu süreçte gerçekten hayal ettim ve albümün yapımcılığını yaptım. Farklı bir yapım oldu. Ayrıca albüm 4 farklı ülkede kaydedildi. Bu yüzden farklı özellikleri var.Ama her iki albümü de sevdim, ikisi de farklı başlıklar. Onlar iki çocuğum gibi. Ve tabii, çalıştığım müzisyenlerin ve yapımcıların yetenekleriyleŞüphesiz ki çok özel ve özgün bir sessiniz. Bunun yanında sesiniz ve tarzınız Amy Winhouse’a benzetiliyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda ve bir başka sanatçıya benzetilmek sizi rahatsız eder mi?Bu bir iltifat olmalı; çünkü bu kadının mükemmel bir sesi var. Ayrıca çok otantik bir kişi ve sanatçı; aynı zamanda çok da kırılgan. Bu gerçekten çok güzel bir iltifat. Ben de öyle miyim emin değilim ama evet aramızda çok benzerlikler var. Belki de taşıdığımız enerjiler birbirine benziyor.Bir röportajınızda savaşlar yüzünden birçok şehirde yaşadığınızı belirtiyorsunuz. Aslında siz de bir savaş mağdurusunuz. Maalesef ki uzun yıllardır da Ortadoğu’da savaşlar yaşanıyor ve bir kargaşa hâkim. Öte yandan sanatın birleştirici gücünden bahsedilir hep. Siz Ortadoğu’da sevilen bir isimsiniz ve sizin gibi de pek çok sanatçı var. Acaba sanatçılar en azından savaşın yıkıcılığı konusunda güçlü bir tepki ortaya koyamaz mı?Müziğe başladığımda ‘savaş gerçeğinden ve acıdan’ kaçmak benim için zordu. Şuna gönülden inanıyorum ki sanat insanlığı kurtaracak, insani değerlerini hatırlatacak ve birbirleriyle olan paylaşım bilincini oluşturacak. Şunu fark ediyorum ki; bireysel olarak kimse dünya düzeni değiştiremez ancak farklar yaratabilir. Farklılık isteyen insanlar bir araya gelebilir ve direnç sergileyebiliriz. Birçok şeye direnç gösterebiliriz; savaşa, acıya, ayrımcılığa, ırkçılığa, aşırılığa vs. Evet, sanatın umut yarattığına inanıyorum. İnsanları bir araya getirip, iletişim ve diyalog kurmalarına fırsat yaratıyor. Yaşadığımız toplum bizi tüketime yöneltiyor, hayatta kalmak için bizi rekabete zorluyor. Sanatın birleştirici gücü sayesinde bunları mümkün olduğu ölçüde bastırabileceğimize inanıyorum.Farklı sanat dallarının birbirini beslediği bilinir. Jim Jarmush'un Only Lovers Left Alive filminde sizin sesinizi duyduk ve film daha da anlamlı hale geldi. Bu süreç nasıl işledi? Ayrıca sizin için nasıl bir deneyimdi?İnanılmaz bir deneyimdi. Film festivalinde Jim’i tanıdığım için kendimi çok şanslı hissettim. Tamamen tesadüfî bir şekilde, küçük bir partide bir parça seslendirdim. Ortam, film endüstrisinden kişilerle dolu ve çok etkileyiciydi. Jim de oradaydı. Benim performansımı izlediğinde bana film için müzik teklifini getirdi; müziği hazırladım ve ona geri gönderdim ve çok beğendi. Film çekimi için oraya gittiğimde Jim ile kayıttan okumak yerine canlı olmasına karar verdik. Seyircisi muhteşemdi, çok keyif aldığım bir performans oldu.“BENİM İÇİN TÜRKİYE’YE GELMEK HER SEFERİNDE ÇOK KEYİFLİ”Bugüne kadar Türkiye’de pek çok konser verdiniz. Türkiyeli dinleyiciler sizi oldukça çok seviyor. Türkiye’de bu kadar çok sevilmenizi neye bağlıyorsunuz?Türkiye’de geçirdiğim zamandan ve performansımdan çok keyif alıyorum. Türk seyircileri çok cömertler. Ayrıca bana çok şey katıyorlar ve pek çok ortak noktamız var: Benzer bölgede yaşıyoruz, ortak değerlerimiz çok. Benim için Türkiye’ye gelmek her seferinde çok keyifli.Son albümünüz olan Al jamilat çok yakın bir tarihte çıktı ama yine de soralım. Var mı yeni albüm çalışması?Hala turneye çıkıyoruz, konserler düzenliyoruz. Bir yılı aştı. Turne ve konserler biraz daha sürecek. Sonrasında biraz beklemek ve kendime zaman ayırmak istiyorum, ardından yeni bir albüm için çalışmaya başlayacağım. Elbette ki bu kolay olmuyor, ne yapmak istediğimi, bunu neden yaptığımı sorgulamam ve bundan heyecan duymam gerekiyor. Bu yarın bile olabilir. Ancak öncelikle var olan turne ve konserleri bitirmemiz gerekiyor. Zira, bunlar çok zaman ve enerjimizi alan faktörler. Doğru zaman ve ruh halim geldiğinde buna yoğunlaşacağım ve ciddi olarak üzerine gideceğim.
Röportaj
08 Mayıs 2018 - 15:43
Güncelleme: 08 Mayıs 2018 - 17:30
Yasmine Hamdan: İnsanlığı sanat kurtaracak
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Lübnan asıllı şarkıcı Yasmine Hamdan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Röportaj
08 Mayıs 2018 - 15:43
Güncelleme: 08 Mayıs 2018 - 17:30