Yapının Tarihi
Yapıyla ilgili ilk tarihi bilgilere, 1618 yılında kayseriyi zirayet polonyalı simeon’un seyahatnamesinde rastlanmaktadır. Bu seyahatnamede şehrin iç kısmında iki kiliseden söz edilmektedir. Bunlardan biride ASTVADZADZIN kilisesidir. Kilise, 1618 yılından önce yapılmış olsada ve hatta yapıyla iligli iddialara dayalı çok daha eski tarihlendirmeler bulunsada, elimizde inşa tarihi ile ilgili herhangi bir kitabe ya da resmi bir vesika bulunmamaktadır. Bunun yanında dini hatıralarda ve osmanlı arşivlerinde yapıyla iligli çok sayıda kayıt mevcuttur. Yapının 19.yy da kapsamlı olarak tamirat gördüğü, yapıda yer alan kitabelerden anlaşılmaktadır. Birinci dünya savaşına kadar dinsel işlevini sürdüren yapıda daha sonra; Sergi salonu, Belediye Hizmet Binası ve Zabıta Karakolu olarak kullanılmıştır. 1981 Yılında yapılan onarımla gençlik ve spor il müdürlüğüne bağlı spor, resim, dil kursları, müzik, yabancı dil eğitimi veren kültür merkezi haline getirilmiştir.
2012 yılında gençlik ve spor bakanlığı ile yapılan protokol ile kullanımı kayseri büyükşehir belediyesine tahsis edilmiştir. Bu tarihten itibaren büyükşehir belediyesi hızla proje çalışmalarına başlamış, 2016 yılında bitirilen projeler koruma bölge kurulunca onaylanmıştır. Aynı yıl restorasyon uygulamalarına başlanmış, kütüphane olarak işlevlendirilen yapıdaki restorasyon çalışmaları, 2019 yılı sonunda tamamlanmıştır.
Restorasyon
Yapıdaki restorasyon çalışamalarına, konservasyon ve restorasyon alt başlıklarıyla ele almak doğru olacaktır.
Konservasyon stratejisi, günümüze ulaşan mevcudun korunması yönünde olmuştur. Boya,Sıva, Harç ve Ahşap analizleri yapılarak yapıya sonradan eklenen, Özgün olmayan malzemeler tespit edilerek çimento ve alçıyla yapılmış kaplama ve derz ler yapıdan uzaklaştırılmıştır. İki dönem olan kalem işlerinin üzerindeki kirli tabakalarda itinalı olarak raspa çalışması uygulanmıştır. Mevcut orijinal sıva tabakalarına mikro enjeksiyon yapılmış, bitişler ise bordür sıva ile sabitlenmiştir. Çalışmalar sırasında; Orijinal harç katmanlarının üzerine, Çimento esaslı sıvıları tutturmak için el aleti ile çentiklerin açıldığı görülmüştür. Sıva raspası ve temizlik sonrası boş kalan bu çentikler dokuya uygun harç ile doldurulmuş ve zemin renginde boyanmış veya kirletilmiştir. Restorasyonda, Yapının özgün niteliklerini ortaya çıkarma ve yapının dış görünümünün özgün niteliklerine uygun bir biçimde korunması esas alınmıştır. Yapı içerisinde bugün, Giriş kapısının üzerine bir, narteksten naosa giriş yapılan kapının üzerine ise iki adet kitabe bulunmaktadır. Giriş kapısının üzerine yer alan kitabe okunamamıştır. İki kitabeden, oval olan üstteki kitabe de; “garabet ağa zartaryan bu binayı, bu kutsal yapıyı, ermeni cemaatinin ve asilzadelerinin yardımı ile inşa ettirdi. İnşa tarihi 1838 Şubat” ifadeleri yer almaktadır. Alttaki ikinci kitabede; “Sen sema i padişahın ve sen nura boğan kudsi şerifin sen aziz meryem ananın ismiyle inşa olunan bu bina osmanlu imparatoru sultan mahmut tarfında verilen ferman ve majak vilayetinin mergazası olan baş piskopos hakop efendinin önerdiği ve aynı derecede takdis olunan ermeni evlatlarının yardımları ile meydana getirilmiştir. 1287 Şubat” İfadesi yer almaktadır Boğos zekiyan ise aynı kitabede “Baş piskopos manuk’un adını ve yapının ermeni takvimine göre 1290(Miladi 1841-1842) yılında yenilendiği okunmuştur”, Naus’un doğusundaki kubbeli mekanda kubbeye geçiş sağlayan pandantiflerde dört incil yazarı resmedilmiştir. Pandantiflerden kuzeybatıda markos, güneybatıda matta, güneydoğuda lukas, kuzeydoğuda ise yuhanna yer alamktadır. İncil yazarları, açık mavi fon üzerine kahverengi beyaz gri ve açık mavi renklerde yapılmış saz üslubundaki kıvrık dalların oluşturduğu zemindeki büyük madalyonlar içinde resmedilmişlerdir. Kilisede genelde siyah ile yapılmış kalem işi bitkisel bezemeler barok üslup etkisinde olup, yörede özellikle gayrimüslim evlerde görülen bitkisel motiflerle paralellik göstermektedir. 19.yy içerisinde değerlendirilen yöredeki gayrimüslim evlerdeki başkent etkili figür üslubu kilisede özellikle pandantiflerde yer alan incil yazarlarındaki üslup ile benzeşir dolayısıyla reismlerde başkent etkisinden söz etmek mümkündür.
Tarihi binada açılan Şehir Kütüphanesi’nde 25 bin basılı, 22 bin elektronik, 3 bin sesli olmak üzere 50 bin kitap bulunuyor. 200 kişilik olan kütüphanede tanıtım ve tarama kiosklarıyla kitaplara kolay ulaşım imkanı sunuluyor.