Ali İzzet Keçeci yazdı
Yeşil Bursa’nın mavi ilçesi Gemlik’ten, Mütarekenin kenti Mudanya’ya giderken yolun sağında Marmara kıyısında ismini cismini bilmeseniz görmeden geçip gideceğiniz bir Manastır “Hagios Aberkios”. Ancak biz gibi özellikle bu manastırın kalıntılarını görmeye gittiyseniz bulmanız zor değil, yolunu bilip tarif edenler de yok değil hani.
Etrafı tellerle çevrili, dışında sadece “Hagios Aberkios Manastırı 9.yy.” ibareli bir tabela bulunan, bunun dışında ne tarihini anlatan bir yazı ne de çevrede buranın ne denli önemli olduğunu bilen birilerini bulmak güç. Manastır, bölgede uzun yüzyıllar yaşayan Hristiyan Rumların kullandığı ve tarihi 9. yüzyıla uzanan bir Doğu Roma (Bizans) eseri. Bakımsızlıktan apsis kısmı çökmüş, beşik tonoz örtülü kubbesinin bir kısmı çökmuş, yan hücreleri amaç dışı kullanılan (içeride bir yatak olduğunu gördüğüme göre sanırım evsizlere ev olmuş) bir halde.
Bu manastırın içler acısı halini internet yazın hayatında ya da köşesinde ilk dile getiren tabii ki ben değilim ve umarım son kişi de ben olmam. Bu güzel eser, 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü ve Arkeolog Mehmet İ. Tunay öncülüğünde kurtarma kazısına sahne olmuş, adı üstünde kurtarma kazısı… Manastırın şu anki halini görünce kurtarma kazısı öncesi halini tahmin dahi edemedim. İstanbul Üniversitesinin kıymetli ekibi kurtarma kazısında pek çok kıymetli eser bulmuş. Bunların başında azizlerin kemiklerinin konulduğu iki parçalı lahit başta olmak üzere pek çok mezar ve kalıntı geliyor. Bugün bu buluntuların çoğu Bursa müzesinde sergilenmektedir.
Peki sonra ne oldu? Kurtarma kazısı yapıldı; eser restorasyona hazır hale getirildi ve… Evet sonra yine kaderine terk edildi. O tarihten yani kurtarma kazısı yapıldığı günden bugüne Hagios Aberkios ile ilgili tek gelişme 31.03.2010 tarihinde manşetlere düşen “Hagios Aberkios’u Yunanlılar restore edecek.” haberi idi.
Tarihten gelen Türk-Yunan dostluğu yine aksi yönde tesir etti de bizim yetkililer “bizim eserlerimiz sizi ilgilendirmez” şeklinde mi yaklaştı, yoksa “bizde tarihi eser sizden fazla, kendi eserlerimizi ancak restore ediyoruz.” diye Yunan tarafından mı bir olumsuz cevap geldi bilinmez bu macera da son buldu. En azından şu ana kadar bir gelişme yaşanmadı ve yetkililer bu saatten sonra ne der bilinmez.
Peki bundan sonra ne yapılabilir; Hagios Aberkios Manastırı tıpkı yapıldıktan birkaç yüzyıl sonra kendisini ihya eden ve genişleten “Dindar İmparator Manuel Komnenos” dönemindeki gibi baştan aşağı yenilenmeyi ve tavanındaki ve tabanındaki otlardan bir an önce kurtulmayı beklemektedir.
Kurtulması gereken sadece üst başındaki otlar değil, çevresindeki toprak katmanı, deniz tarafına da bir nevi koruma kalkanı da gerekmektedir. Böyle güzel bir eserin işin uzmanları, arkeolog, sanat tarihçisi ve restorasyon uzmanlarından oluşan bir ekiple yeniden elden geçirilmesi ve aslına uygun olarak görkemli günlerine en azından bir kültür merkezi olarak, en azından bir müze olarak, en azından bir sergi salonu olarak dönmesi gerekmektedir. Bu konu ile ilgilenecek kişiler tabii ki para musluklarını, ödenekleri ve bürokratik izinleri ellerinde bulunduran muhterem yetkililerdir.
Bunlar olur mu demeyin. Evet, olur! Doğu Karadeniz’de özellikle Giresun ve Ordu kentlerinde eski Rum kiliselerinin birer müze, birer kültür merkezi olduğunu gördüğümde çok sevinmiştim. Kültür mirasının din, dil, ırk ve dönem ayrımı yapmadan sahiplenilmesi büyük önem taşımaktadır. Bizden önce bu topraklarda yaşayan ve uzunca yüzyıllar bu topraklarda birlikte yaşadığımız kişilerin tarih mirasını korumak ve yaşatmak hepimizin görevidir. Bu tarih mirası kimsenin değil bu topraklarındır önemi de bundandır.
Aziz Hagios Aberkios’un sessiz çığlığına kulak verelim ve bu sessiz çığlığı her ortamda dile getirelim, tâki bu ses ilgili yerlerde yankılanana kadar…
İlk gününden bugüne Hagios Aberkios’a emek verenlerin emeğine ve aziz hatıralarına ithaf olunur…
murekkephaber.com