Fatih Kızılhan yazdıErkek ve kadın arasındaki güç mücadelesi, zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Erkek egemen toplum, Dünya’da yaygın olan bir sistem. Kadına şiddet, kadın hakları, ahlaki ve yaptırımı olan suçlar medyaya taşınınca “kadın egemenliği” konusunun kilitleri kendiliğinden açılır. Maalesef Ortadoğu’da böyle bir sistemin var olması imkansız gibi gözüküyor. Medeniyetin beşiği olan Avrupa’da bile kadın egemen toplum örneği görülmezken, Afrika’da Tuaregler gelenek olarak bu düzeni devam ettiriyorlar. Gelenek dedim çünkü bu insanların dış dünya ile ilişkileri yok. Dünya’daki kadın sorunlarından bile bihaber olan Tuaregler, ilkel şekilde kadın egemenliğini benimsemiş durumdalar. Mesela, doğan her bir çocuk annenin soy ağacına yazılıyor ve kadınların çadırında büyüyor. Böylelikle çocuk erkekse eğer yetişkinlik mertebesine ulaşınca, kadına olan yaklaşımı daha ılımlı oluyor. Kadının değerini ve onun yaşam biçimine saygılı olmayı öğreniyor. İlkel bir kavmin kendi arasındaki bu muazzam hiyerarşik ahlaki düzen, maalesef Batı toplumlarında bile görülmüyor. Kadınların kendi gücünü birbirlerindeki dayanışmadan almaları, onların erkeklere olan ihtiyacını azaltıyor. Erkeğin de hakları gözetiliyor elbet. Her türlü ihtiyaçlarına cevap verilmesi, erkekler arasındaki güç savaşı nı da azalıyor. Durum böyle olunca her erkek kendine düşen görevi seve seve yapıyor. Bir bakıma kadının o ince yapısı, erkeğin iç dünyasına işlemiş. Şiddetten ve savaştan uzak bir toplum yaratılmış. Tabii bu anlattıklarım 21. yüzyıl uygarlıklarında masaldan öteye geçemiyor. Erkek yine o vahşi doğasıyla kavrulurken, kadın ne yazık ki ikinci sınıf muamelesi görüyor. Sayıları 1 milyon kadar olan Tuaregler zamanla değişir mi bilmem? Ama bizim acil değişmeye ihtiyacımız var. Her geçen gün kadına olan şiddet giderek tırmanıyor. Ve bunların sadece belli bir kısmı basına yansımış durumda. Sırf çocuklarının geleceğini korumak için kendini siper eden ve baskılara boyun eğen binlerce annenin olduğunu biliyoruz.
Kadına şiddete dur de!
Kadına şiddete dur de!