Tosun Paşa filmindeki Şaban
Şaban evin uşağıdır ama bir uşağın sınırlarını çok aşar. Sahte Tosun Paşa olmadan önce de bir uşağın söyleyemeyeceği birçok şeyi söyler, yapamayacağı şeyleri yapar. Bunu onun saflığına veremeyiz. Ne kadar saf bir karakter olarak sunulsa da uşak- ev sahibi ilişkisinin sınırlarını bilmiyor olamaz.
Pınar Önal yazdı
Tosun Paşa filmini bilmeyenimiz yoktur. Yayımlandığı 1976 yılından beri binlerce kez izlenmiş olmalı. En başarılı klasiklerimizdendir. Bunda samimi, usta oyuncu kadrosunun payı büyük tabii. Kendini defalarca izlettiren bu yapıma her denk geldiğimizde, çoğumuz yine bir süre izleriz
Yeşil Vadi kavgası, Tellioğulları ile Seferoğulları arasındaki artık kronikleşmiş o komik çekişme, o dönem İskenderiye’sinin ruhu, Büyük geniş ailenin o tatlı atmosferi... Bütün bunlar bir araya geldiğinde gerçekten çok özel bir yapım ortaya çıkmış. süt kardeşler filminde de aynı başarı yakalanmış. Yalnız bu filmde dokuya yedirilmiş ve ilk bakışta hemen göze çarpmayan bir durum dikkatimi çekip duruyordu; Merhum Kemal Sunal’ın canlandırdığı karakter evin uşağı Şaban’ın konumu. Şaban evin uşağıdır ama bir uşağın sınırlarını çok aşar. Sahte Tosun Paşa olmadan önce de bir uşağın söyleyemeyeceği birçok şeyi söyler, yapamayacağı şeyleri yapar. Bunu onun saflığına veremeyiz. Ne kadar saf bir karakter olarak sunulsa da uşak- ev sahibi ilişkisinin sınırlarını bilmiyor olamaz. Densizlikleri sonucu bir kovulmuyor iki kovulmuyor... Şaban’a gösterilen bu müsamahanın sebebi nedir? Hem incitici bir uşak muamelesi görüyor hem densizliği görmezden geliniyor. Ev halkı ve özellikle evin büyük oğlu Lütfü yüzüne "Şaban" diye seslenir, arkasındansa bazen ondan "uşak" diye bahseder. Filmde bu verilmemiş ama Şaban kesinlikle bir besleme. Öyle dışarıdan alınmış bir besleme de değil. Ev halkından bir Bey’in yediği bir halt sonucunda dünyaya gelmiş, atsan atılmaz sevsen sevilmez ama yine de o aileden biri. Filmde bu belirtilmeden izleyicinin çıkarımına sunulmuştur. Kartal Tibet senaryoyu harika işlemiş, çok titiz ama çok da doğal, göze sokmadan neler neler işlememiş ki daha bu filmde? Dâver Bey'in kızının evliliği ile ilgili değişken tutumundan tutun da o dönem hanımlarının öylesi bir erkek egemen bir toplumda bile o kadar belirleyici olmalarına, mevki makam işlerinin nelere bağlı olduğuna kadar onlarca olguyu sanatla, mizahla yansıtmış günümüze.
Şaban’a dönelim. Evdeki diğer erkek bireylerle beraber büyümüş, beraber oynamış, beraber yetişmiştir. Tabii ailenin bütün olanaklarından mahrum bir şekilde, bir uşak olarak. Samimiyetini, şımarabilmesini buna bağlayabiliyoruz ama dışarıdan bir beslemeden daha cüretkâr. Bize nahoş olarak görünen davranışları aslında kim olduğunu bilmesinden ileri geliyor. Nitekim Akil Bey hafızasını kaybettiğinde herkese amca, dayı, hala diye seslenirken Şaban’ı gördüğünde "Baba, babacığım!" diyor ilk. Bu açıdan da zekice bir kurgu. Böylece babanın kim olduğuna dair bir fikir sahibi olabiliyoruz. Akil Bey'in yediği bir halt aşikâr edilemeyeceğine göre...
Şaban sahte paşa olduğunda hepsinin hakkından geliyor neyse ki. Yani yaptıkları ihanet ve salaklık değil. Özellikle Lütfü Bey’e yaptıkları tam bir intikam niteliğinde. Leyla Hanım’ı salıncakta sallarken tatlı bir şiir (gerçekten tatlı bir şiir) okuyor ya işte o sahne o komedinin zirvesi bence.
Kısacası Şaban, baba bir, ana başka, kardeş yani yasak kardeş olabilir. J
Tebrik ederim, güzel bir ayrıntı olmuş.
Hiç düşünmemiştim bunu. Çok güzel yorum.
Yorumdan evvel hemen hemen kimsenin aklına gelmeyecek kadar gizli işlenmiş bir detay..tebrikler