Merve Balcıoğlu yazdı“Seksilik bana bakan kişinin gözlerindedir. Seksiliğin olması gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle… Benim seksapelim çok belirgin değildir. En azından bence…”(Sharon Tate)Bu dünyadan bir sharon tate geçti, rüzgar gibi… Sharon tate, Teksas doğumlu bir güzelliğe sahipti. Henüz altı aylık olduğu zaman da bebek güzellik yarışmasını kazanmıştı. İtalya’da yaşadığı günlerde okuduğu lisede “Mezuniyet Günü Kraliçesi” seçildi. Lisedeyken ponpon kızlık da yaptı. Yıldız basketbol oyuncusuydu. “Romeo and Juliet”in okuldaki sahnelenmesinde Juliet’i oynamıştı. Akıcı İtalyancasını da kısa hayatının bu döneminde öğrenmişti. Esas kadın olmak belki de onun kaderinde vardı. Tate kadere çok inanan bir insandı, tüm hayatının kötü bir sona yazıldığını yine de tahmin edemezdi. Bu güzelliği sayesinde, etrafında ki herkesi etkileyebilmiş ve sonunda kendine oyuncu kimliği edinmişti. Birçok filmde rol almasına rağmen, yıldızı parlamamıştı. Tate gittiği klüplerden birinde Roman Polansky ile tanışıyor ve hemen ardından, Korkusuz Vampir Avcıları filmi için role sahip oluyor. Film bittiğinde Polansky ve Sharon aşkı başlamış oluyor. Polanski bu filmin hem yönetmeni, hem oyuncularından, hem de senaryo yazarlarından biriydi.Tate, Polanski’nin evine taşındı ama bu sırada eski sevgilisi Sebring’i Polanski’yle tanıştırmaktan da geri kalmadı.Sebring Tate için daima vazgeçilmez arkadaş ve hayatının demirbaşı olarak kalacaktı.Playboy Dergisi 1967’nin “Sharon Tate’in yılı olacağını öngörmüştü. Ancak Tate en çok istediği rolü, Polanski’nin yönettiği ”Rosemary’nin Bebeği”ndeki başrolü, bu filmin yapımcılarından alamadı. Bu filmde sadece küçük bir rolde görünebildi.Bir yıldız adayını canlandırdığı “Valley of the Dolls-Bebekler Vadisi” filmi (1967) genel olarak hiç beğenilmese de Tate bu filmdeki rolüyle yılın en iyi yeni yıldızı dalında Altın Küre ödülüne aday gösterildi.Yine “Bebekler Vadisi”ndeki rol arkadaşları Patty Duke ve Barbara Parkins ile yakın arkadaş oldu. Yine aynı yıl,“Don’t Make Waves” (1967) adlı filmde haftada 750 ücretle çalıştı.Malibu Barbie adıyla bilinen Barbie bebeği, Sharon Tate’in 1967 yılında oynadığı “Don’t Make Waves” adlı filminde üstlendiği karakter temel alınarak yaratıldı…“Don’t Make Waves” Türkiye sinemalarında 1969’da gösterildi.Los Angeles, yakınlarında saat on buçuk civarında arkadaşları, Sebring, Frykowski ve Folger ile akşam yemeği yedikten sonra evine dönen Sharon tate, gecenin sonunu düşünmeden, kendi evine dönmüştü. Eve yalnız dönen Tate için acımasız ve adaletsiz bir gecenin senaryosu çoktan başlamıştı. Amerika halkı 1969 yılında, korkunç bir cinayete uyandı. Sharon Tate karnında ki sekiz buçuk aylık bebeği ile Los Angeles’da evinde öldürülmüştü. 10 ağustos sabahı bütün ajanslar bu haberi geçiyor ve Beverly Hills'deki muhteşem evde ölenlerin sayısını beş kişi olarak bildiriyorlardı. Sharon Tate'den başka, herbiri kendi alanlarında ünlü bir şahsiyet olan Tate'in üç arkadaşı daha korkunç katliamın kurbanları olmuşlardı. Ayrıca, Polanski ailesiyle ilgisi olmayan genç bir satıcı da öldürülenler arasındaydı.
Cesetler,sabah eve gelen hizmetçi kadın tarafından bulunmuş ve hemen polise haber verilmişti. Doğumuna yalnızca iki hafta kalan, Sharon tate vahşice öldürülmüştü. Katiller kurbanların kanını içmiş ve duvarlara yazılar yazmışlardı.Ertesi sabah gelen kâhyanın karşılaştığı manzara tanımlanamayacak kadar korkunçtu. Her yer, halılar, eşyalar, koltuklar, duvarlar kan içindeydi. En rahatsız edici manzara ise, sonradan Sharon Tate'e ait olduğu anlaşılan kanla duvara yazılmış "DOMUZ" kelimesiydi.“Hayatımın akışına kaderim karar verir. Başıma gelen hiçbir şeyi asla planlamadım.” Bu sözler kalacaktı geriye. 1934 doğumlu Charles Manson denilen adamın her dediğine itaat eden, öldürmek için öldüren dört kişiydi.Tam bir suç makinesi olan Manson’u annesi çocukken bir bira karşılığında satmıştı. Başarısız bir müzisyen olan Manson zayıf iradeli insanları çevresinde toplayarak bir suç örgütü oluşturmuştu.Manson çetesi üyeleri sadece Sharon Tate ve arkadaşlarını değil daha birçok kişiyi acımasızca öldürdüklerini itiraf etmiştir.Cinayet olayı, Aralık 1969’da Manson çetesinden Susan Atkins’in itirafları olmasaydı belki de hiçbir zaman aydınlanmayacaktı.19 Haziran 1970’te Los Angeles’ta başlayan yargılama, eyalette ölüm cezası kaldırılmış olduğundan, 29 Mart 1971’de Charles Manson ve çetesinden dört kişinin hapis cezalarına çarptırılmalarıyla sona erdi. Bu tarihten sonra katillleri azmettiren Charles Manson’un ve katillerin hiçbir şekilde affedilmemesi için Tate ailesi tüm yaşamını adadı.Sharon Tate ve karnındaki oğlu Paul Richard Polanski 13 Ağustos 1969’da toprağa verildi.
Cesetler,sabah eve gelen hizmetçi kadın tarafından bulunmuş ve hemen polise haber verilmişti. Doğumuna yalnızca iki hafta kalan, Sharon tate vahşice öldürülmüştü. Katiller kurbanların kanını içmiş ve duvarlara yazılar yazmışlardı.Ertesi sabah gelen kâhyanın karşılaştığı manzara tanımlanamayacak kadar korkunçtu. Her yer, halılar, eşyalar, koltuklar, duvarlar kan içindeydi. En rahatsız edici manzara ise, sonradan Sharon Tate'e ait olduğu anlaşılan kanla duvara yazılmış "DOMUZ" kelimesiydi.“Hayatımın akışına kaderim karar verir. Başıma gelen hiçbir şeyi asla planlamadım.” Bu sözler kalacaktı geriye. 1934 doğumlu Charles Manson denilen adamın her dediğine itaat eden, öldürmek için öldüren dört kişiydi.Tam bir suç makinesi olan Manson’u annesi çocukken bir bira karşılığında satmıştı. Başarısız bir müzisyen olan Manson zayıf iradeli insanları çevresinde toplayarak bir suç örgütü oluşturmuştu.Manson çetesi üyeleri sadece Sharon Tate ve arkadaşlarını değil daha birçok kişiyi acımasızca öldürdüklerini itiraf etmiştir.Cinayet olayı, Aralık 1969’da Manson çetesinden Susan Atkins’in itirafları olmasaydı belki de hiçbir zaman aydınlanmayacaktı.19 Haziran 1970’te Los Angeles’ta başlayan yargılama, eyalette ölüm cezası kaldırılmış olduğundan, 29 Mart 1971’de Charles Manson ve çetesinden dört kişinin hapis cezalarına çarptırılmalarıyla sona erdi. Bu tarihten sonra katillleri azmettiren Charles Manson’un ve katillerin hiçbir şekilde affedilmemesi için Tate ailesi tüm yaşamını adadı.Sharon Tate ve karnındaki oğlu Paul Richard Polanski 13 Ağustos 1969’da toprağa verildi.