Yusuf Çifci yazdı
Fatih Akın 2007 yılında 60. Cannes Film Festivali’nde “Yaşamın Kıyısında” filmi ile En İyi Senaryo ödülünü almıştı. Akın, ödül konuşmasında Türkiye'ye bir mesajı olduğunu belirterek, "22 Temmuz seçimlerinden önce ülkeme birlik ve dayanışma mesajı gönderiyorum" ifadelerini kullanmıştı. O yıl yapılan Cannes Film Festivali’nde ülkesine mesaj gönderen tek kişi Fatih Akın değildi. İranlı yönetmen marjane satrapi tam olarak şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu ödül, evrensel olmasına karşı ödülü İran halkına adıyorum.” (Bu konuşmadan bir yıl sonra 61. Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen seçilen Nuri Bilge Ceylan “Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum." diyecekti.) Merjane Satrapi, almış olduğu ödülü İran halkına adadığında, İran devlet yönetimi kendisini çoktan vatan haini ilan etmişti.
Marjane Satrapi; İran doğumlu çizgi film romancısı, akademi ödülü adayı animasyon film yönetmeni ve çocuk kitabı yazarı. Günümüzde yaşamını Fransa’da sürdürüyor; fakat günümüze değil, biraz geçmişe gidelim. Satrapi’nin çocukluğu oldukça karışık bir döneme denk geliyor. Dünyaya gözlerini açtıktan tam 10 yıl sonra Muhammed Rıza Pehlevi’nin hüküm sürdüğü monarşi, yerini Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetimindeki şeriat kurallarının hâkim olduğu bir “İslam Cumhuriyeti”ne bırakıyor. Ülke yönetimindeki boşluğu fırsat bilen o zamanlar Saddam’ın hüküm sürdüğü Irak, Batı’dan almış olduğu destekle İran’a saldırıyor. Tam sekiz yıl sürecek savaşın fitili böylece ateşleniyor. Bu sekiz yıllık savaşta Iraklı ve İranlı bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, adamlar ölüyor. Ölüler Orta Doğu’dan, silahlar Batı’dan oluyor.
İran’da bir taraftan savaş sürerken diğer taraftan rejim, ülkenin modern ve laik kesimine karşı güç kazanıyor. Ülkenin her yanında şeriat kuralları hâkim oluyor, özellikle kadınların özgürlükleri kısıtlanıyor. Bu kısıtlamalara karşı Satrapi’nin ailesi zor bir karar alarak kızlarını eğitim alması için Viyana’ya gönderiyor. Lise eğitimini burada tamamlayan Satrapi, üniversite yıllarında İran’a dönüyor. İran’a döndüğünde İran ile Irak arasındaki savaşın bitmesine rağmen daha baskıcı bir yönetimle karşılaşıyor. Tahran Azad Üniversitesi'nde Görsel İletişim bölümünü bitiren Satrapi, kötü bir evlilik deneyiminin ardından bir daha dönmemek üzere İran’dan ayrılıyor.
Marjane Satrapi, Fransa’da yaşamaya başladığında çocukluğundan itibaren tanık olduğu bütün olayları, otobiyografik unsurlar ile birlikte Persepolis isimli bir çizgi roman serisinde anlatmaya başlıyor. Bu seri o dönem çok seviliyor ve Satrapi seriyi üç yıl süren bir çalışma ile sinemaya uyarlıyor. Satrapi filmin hem yönetmen koltuğunda hem de yapımcısı olarak yer alırken Sean Penn, Iggy Pop, Gena Rowlands gibi ünlü oyuncular da sesleri ile filme hayat veriyor.
Film, Satrapi’ye haklı bir ün getirirken İran yönetimini oldukça kızdırıyor ve Satrapi İran’da vatan haini ilan ediliyor. Satrapi, bu dönemde verdiği bir röportajda, “İran’a gidebilirim ama bir daha dönemem.” diyor. Türkiye’de bile bazı basın yayın kuruluşlarında Satrapi’nin Batı’ya hizmet eden bir yönetmen olduğu vurgulanıyor. Üç yıl süren ve yaklaşık yüz çizerin emek verdiği bir filmin İslam dünyasını kötü göstermek için Batı’nın finansmanı ile özellikle çekildiği belirtiliyor. Bütün bu tartışmalar etrafında Satrapi, 2007 yılında Cannes Film Festivali'nde Jüri Ödülü'nü alarak çizgi romandaki ününü sinemada da perçinliyor.
Satrapi, Persepolis’ten sonra dört film daha çekiyor. Hatta çekmekle kalmıyor ve Gang of the Jotas isimli filminde oyuncu olarak da kamera karşısına geçiyor, fakat diğer filmler Persepolis kadar etki yaratamıyor.
Marjane Satrapi’nin İran’dan başlayıp Fransa’ya uzanan hayat yolculuğu sürüyor. Üstelik Satrapi, Orta Doğu’dan kaçıp vatan hasreti çeken bütün sanatçılar gibi aldığı ödülleri “yalnız ve güzel ülkesi”ne adamaktan da geri durmuyor. Kim bilir belki de MÖ 331'de Büyük İskender’in Persleri yenerek Persepolis’i yıktığı gibi İran halkının da baskıcı rejimi yıkıp yerine özgür bir ülke kurmasını hayal ediyor.
Fatih Akın 2007 yılında 60. Cannes Film Festivali’nde “Yaşamın Kıyısında” filmi ile En İyi Senaryo ödülünü almıştı. Akın, ödül konuşmasında Türkiye'ye bir mesajı olduğunu belirterek, "22 Temmuz seçimlerinden önce ülkeme birlik ve dayanışma mesajı gönderiyorum" ifadelerini kullanmıştı. O yıl yapılan Cannes Film Festivali’nde ülkesine mesaj gönderen tek kişi Fatih Akın değildi. İranlı yönetmen marjane satrapi tam olarak şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu ödül, evrensel olmasına karşı ödülü İran halkına adıyorum.” (Bu konuşmadan bir yıl sonra 61. Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen seçilen Nuri Bilge Ceylan “Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum." diyecekti.) Merjane Satrapi, almış olduğu ödülü İran halkına adadığında, İran devlet yönetimi kendisini çoktan vatan haini ilan etmişti.
Marjane Satrapi; İran doğumlu çizgi film romancısı, akademi ödülü adayı animasyon film yönetmeni ve çocuk kitabı yazarı. Günümüzde yaşamını Fransa’da sürdürüyor; fakat günümüze değil, biraz geçmişe gidelim. Satrapi’nin çocukluğu oldukça karışık bir döneme denk geliyor. Dünyaya gözlerini açtıktan tam 10 yıl sonra Muhammed Rıza Pehlevi’nin hüküm sürdüğü monarşi, yerini Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetimindeki şeriat kurallarının hâkim olduğu bir “İslam Cumhuriyeti”ne bırakıyor. Ülke yönetimindeki boşluğu fırsat bilen o zamanlar Saddam’ın hüküm sürdüğü Irak, Batı’dan almış olduğu destekle İran’a saldırıyor. Tam sekiz yıl sürecek savaşın fitili böylece ateşleniyor. Bu sekiz yıllık savaşta Iraklı ve İranlı bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, adamlar ölüyor. Ölüler Orta Doğu’dan, silahlar Batı’dan oluyor.
İran’da bir taraftan savaş sürerken diğer taraftan rejim, ülkenin modern ve laik kesimine karşı güç kazanıyor. Ülkenin her yanında şeriat kuralları hâkim oluyor, özellikle kadınların özgürlükleri kısıtlanıyor. Bu kısıtlamalara karşı Satrapi’nin ailesi zor bir karar alarak kızlarını eğitim alması için Viyana’ya gönderiyor. Lise eğitimini burada tamamlayan Satrapi, üniversite yıllarında İran’a dönüyor. İran’a döndüğünde İran ile Irak arasındaki savaşın bitmesine rağmen daha baskıcı bir yönetimle karşılaşıyor. Tahran Azad Üniversitesi'nde Görsel İletişim bölümünü bitiren Satrapi, kötü bir evlilik deneyiminin ardından bir daha dönmemek üzere İran’dan ayrılıyor.
Marjane Satrapi, Fransa’da yaşamaya başladığında çocukluğundan itibaren tanık olduğu bütün olayları, otobiyografik unsurlar ile birlikte Persepolis isimli bir çizgi roman serisinde anlatmaya başlıyor. Bu seri o dönem çok seviliyor ve Satrapi seriyi üç yıl süren bir çalışma ile sinemaya uyarlıyor. Satrapi filmin hem yönetmen koltuğunda hem de yapımcısı olarak yer alırken Sean Penn, Iggy Pop, Gena Rowlands gibi ünlü oyuncular da sesleri ile filme hayat veriyor.
Film, Satrapi’ye haklı bir ün getirirken İran yönetimini oldukça kızdırıyor ve Satrapi İran’da vatan haini ilan ediliyor. Satrapi, bu dönemde verdiği bir röportajda, “İran’a gidebilirim ama bir daha dönemem.” diyor. Türkiye’de bile bazı basın yayın kuruluşlarında Satrapi’nin Batı’ya hizmet eden bir yönetmen olduğu vurgulanıyor. Üç yıl süren ve yaklaşık yüz çizerin emek verdiği bir filmin İslam dünyasını kötü göstermek için Batı’nın finansmanı ile özellikle çekildiği belirtiliyor. Bütün bu tartışmalar etrafında Satrapi, 2007 yılında Cannes Film Festivali'nde Jüri Ödülü'nü alarak çizgi romandaki ününü sinemada da perçinliyor.
Satrapi, Persepolis’ten sonra dört film daha çekiyor. Hatta çekmekle kalmıyor ve Gang of the Jotas isimli filminde oyuncu olarak da kamera karşısına geçiyor, fakat diğer filmler Persepolis kadar etki yaratamıyor.
Marjane Satrapi’nin İran’dan başlayıp Fransa’ya uzanan hayat yolculuğu sürüyor. Üstelik Satrapi, Orta Doğu’dan kaçıp vatan hasreti çeken bütün sanatçılar gibi aldığı ödülleri “yalnız ve güzel ülkesi”ne adamaktan da geri durmuyor. Kim bilir belki de MÖ 331'de Büyük İskender’in Persleri yenerek Persepolis’i yıktığı gibi İran halkının da baskıcı rejimi yıkıp yerine özgür bir ülke kurmasını hayal ediyor.