Röportaj
Yayınlanma: 26 Aralık 2024 - 10:30
Güncelleme: 26 Aralık 2024 - 10:42
Onur Berk Arslanoğlu Çirkin oyununu anlattı
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Onur Berk Arslanoğlu ile Çirkin oyununu konuştuk.
Röportaj
26 Aralık 2024 - 10:30
Güncelleme: 26 Aralık 2024 - 10:42
Tiyatroya merakı İTÜ Makine Mühendisliği Bölümünde okurken başlayan Onur Berk Arslanoğlu, Sevmekten Öldü Desinler ve Godot'yu Beklerken oyunlarında büyük dikkat çekti. Dünyayla Benim Aramda, Sadece Arkadaşız gibi dizilerle televizyonla tanıştı. Son yılların en popüler dizilerinden Gibi’de Zafer Hoca olarak boy gösterdi. Çeşitli sinema filmlerinde de rol alan Arslanoğlu, Nuri Bilge Ceylan’ın Kuru Otlar Üstüne filminde okul müdürünü canlandırdı.Geçtiğimiz yıl İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında temsili yapılan ve iki sezondur kapalı gişe sahnelenmeye devam eden Çirkin oyunu, Arslanoğlu’na pek çok önemli ödül getirdi.Arslanoğlu şu sıralar Sahipsizler dizisiyle seyirci ile buluşuyor.Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Onur Berk Arslanoğlu ile Çirkin oyununu konuştuk.Masallara uzanan bir hikâyeyi sevgili Nihan Yalçın'la birlikte etkileyici bir formda anlatıyorsunuz. Bu oyun için masala yaslanan bir tiyatro diyebilir miyiz? Ya da bu oyunun sınırlarını nasıl çizelim?Evet, doğru, oyun mitik bir masal anlatısına dayanıyor. Yani ana konusu bir masal, kurgulanmış bir masal. Ama ben daha çok şöyle tarif ediyorum aslında oyunu, yani oyunumuz böyle tarif ediliyor diyeyim. Bu masalı sahnede anlatan iki tiyatral karakter, sonsuzluğa mahkûm edilmiş iki kurgusal karakter bir masal anlatıyor ve bu masal içerisinde bir takım çatışmalar oluyor, bir takım çarpıtmalar oluyor ve o an aralarında bir takım olaylar gerçekleşiyor. Biz o anki onu anlatma hallerine tanık oluyoruz diyebilirim. Masallarda hep bir ders verilir masalın sonunda. İyiler kazanır, kötüler de her zaman için kaybeder. "Çirkin" bize nasıl bir ders veriyor?Vallahi, tiyatro oyunu olduğu için herkesin çıkaracağı ders herhalde farklı olacaktır. Muhtemelen ders çok net yok bence ama şu cümle aklımda kalıyor hep benim: "Arzu iki kişiden bir tek doğurur ve sonra da o vahşi tek oturup afiyetle kendisini yer." Yani benim aklımda en çok kalan cümle bu.Peki, masallarla aranız nasıl?Şu ara masallarla başım belada. Çünkü 3,5 yaşında bir kızım var. Her gece bana bir şey anlat diyor, günlük yaşadığımız olayları masallaştırıp anlatıyorum ona. Masalların daha çok içindeki o aykırı karakterleri görmeyi seviyorum. Yani o tip masallar ilgimi çekiyor.
"Çirkin"de Şiva'nın daimi yol arkadaşı bir tavuğu canlandırıyorsunuz. Bu oyuna nasıl hazırlandınız?Burada sürekli bir karakter var, evet, bir tavuk karakteri var. Dolayısıyla bizim seyirciyi bu konuda ikna etmemiz gerekiyordu benim karakterim özelinde. Bu formu yakalamak için tabii ki çalışma yaptım. İnceledim, oturup inceledim yani bir tavuğun fizyonomisini, seslerini, hareket biçimini benzetmeye çalıştım. İnsan vücudunda nasıl tezahür ettirebilirim, nasıl ikna edebilirim diye düşündüm. Çünkü birebir aynısını yapmana gerek yok. İkna edebilmek için bunu tutarlı bir şekilde, doğru hareket biçimlerini kullanarak vermek gerekiyordu. Ben de mümkün olduğunca o biçimi vücuduma uydurmaya çalıştım. Bir yandan da tabii yoğun bir masal anlatısı var hikâyede. Bu anlatıyı yaparken bu biçimi kullanmak gerekiyordu. Tavuğun fizyonomisiyle benim sahnedeki hâlim birleşti ve neticede seyirciyi ikna eden bir form ortaya çıktı. Hem ben izlediğimde gördüm, hem de yorumları okudum. Gerçekten sahnede o kadar tavuksunuz ki... Günlük hayatta tekrar kendi rutininize dönmek zor olmuyor mu? Enteresan bir soru. Tavuktan Onur'a nasıl düşüyorsunuz, değil mi? Üst bacak ağrılarıyla dönüyorum Onur'a tekrar. Kostüm de var…Kostüm hafif ama katmanlı bir kostüm. Sahneden sonra yoğun bir makyaj çıkıyor, o kostümler çıkıyor. Çok yoğun bir ter var tabii. Ama bundan da zevk alıyorum. Çalışma sırasında matrak bir şey yaşamıştım. Vapurla provalara gidip geliyordum. İskelede oyunu düşünüyordum. İçimden de böyle geçerken arada gıdaklıyordum. Gıdaklayıverdim. Önümdeki bir kadın döndü "Nasıl yani?" yaptı. O an onun gözünde gördüm.Şimdi bu biraz daha netleşti. Artık kendime daha kolay dönebiliyorum.
Oyunun bazı kısımlarında seyirciyi de oyuna dâhil ediyorsunuz. Kendi zamansal sıkışmışlığınıza seyirciyi davet ediyorsunuz bir anlamda. Bu bir yerde risk değil mi?Evet, risk her zaman vardır. Ama bu alanı nasıl açtığınıza bağlı. Bizdeki o alan kademeli olarak açılıyor, yavaş yavaş. Burada biçimsel bir oyun sergilendiğini görüyor seyirci ve kendisi de bir miktar geri duruyor. Bu bir talk-show gibi bir şey olmadığı için seyirci, uzun süreli bir dâhiliyetlerden kaçınıyor diyebilirim. Ancak ufak ufak ilişkilere geçmek konusunda çok zevkli bir oyun.Bence oyunun en güzel yanlarından biri de bu. Oyuna geldiğimde birlikte geldiğim arkadaşım da oyuna dâhil oldu ve günlerdir bunu anlatıyor. Bence bu bakımdan seyirci için de büyük bir keyif. Böyle bir deneyim yaşatıyoruz. Bu oyunda seyirci oyunun bir parçası olmayı istiyor gerçekten, hani gözünden de görüyoruz bir şekilde. Ama oyunun yapısını da bozmaktan çekiniyor aslında. Çünkü bu oyun, gerçekten belli bir düzende giden, bir akışta ilerleyen bir hikâye anlatısı olduğu için kimse o kadar uzun süre almak istemiyor bu oyunda seyirci olarak. Ama küçük iletişim ve ilişkilerden de hoşnut oluyor. Bizim oyunumuz için de bence ve benim karakterim için de çok büyük avantaj sağlıyor.Bu oyun özelinde oldukça değerli yerlerden ödüller aldınız. Sadri Alışık'tan, Afife Ödülleri'nden ödüller aldınız. Ödül almak sanatçıya ne hissettirir?Yani yaptığı şeyin gerçekten göründüğünü hissettirir. "Yaptığı" derken o, nasıl çalıştıysa, nasıl işlediyse o karakteri ya da o oyunu, bunların bir şekilde karşılık bulduğunu, göründüğünü hissettirir ve bu şekilde devam et, der. O anlamda ben çok mutluyum. Her zaman, yani takdir edilmek çok mutluluk verici bir şey. Bu sene tabii bolca takdir edildik. Ben de, yani uğraştığıma, çalıştığıma değdi hissine geldim. Mutluyum.
Sizi Nuri Bilge Ceylan filminde de gördük. Cannes'a uzanan bir yolculuk… Nuri Bilge Ceylan'la çalışmak nasıl bir his? Nuri Bilge Ceylan için hep bir okul olduğundan bahsederler. Bu nasıl bir okul, size ne kattı bu okul?Nuri Bilge Ceylan, evet, Türk sinemasının en büyük yönetmeni, belki de. Dünyada da çok yeri olan, saygın bir yönetmen. Onunla çalışmadan önce çok heyecanlıydım. Çalıştık, çalışırken de hiç tahmin etmediğim şekilde çok rahat hissettim. Çok potansiyelimi, belki de en üstünü, rahatlıkla kullanabildiğim bir süreç oldu. Kamera arkası görüntülerini izlediğimizde biraz gergin anlara da şahit oluyoruz…Özel bir şeyi talep eden bir yönetmen. O "özel durum" dediğimiz de aslında salt, doğal olanı, gerçekçi olanı, ikna edici olanı arayan bir yönetmen. Ama bunu yaparken de hem o sinematik elemanları hem de metni ve o dünyayı o kadar iyi kuruyor ki, bir oyuncu olarak sizin de ona uyumlanmak dışında çok yapacağınız bir şey kalmıyor. Yani çok donanımlı bir hazırlıkla gelindiği için artık buna rahatlıkla uyum sağlamak, zevkle uyum sağlamak dışında bir şey kalmıyor diyebilirim. Yani ben çok iyi hissetmiştim. Gerçekten başka işlere nazaran daha rahat ve daha kendi yeterliliğimi, potansiyelimi kullandığım bir iş oldu.
Biz filmde izlerken biz de buna şahit olduk. Bütün oyuncuların uyumu ve ortaya çıkan muhteşem iş, biz izleyicilere de gerçekten geçiyor.Şunu da söyleyeyim; metin özellikle o kadar eksiksiz ki, oyuncu olarak aslında sizin o araları doldurmanıza gerek kalmıyor. Benim mesela en çok dikkatimi çeken şeylerden biri de buydu. Yani başka herhangi bir işte bunu yaparsınız; orada nasıl bir geçiş yaparım, ne demek isterim falan diye düşünürsünüz. Burada birçok şey zaten veri olarak sunuluyordu. O güzel bir şey, o büyük bir avantaj oyuncu için de.Sahipsizler isimli diziye başladınız. Nasıl bir gelecek görüyorsunuz bu dizide?Biz yeni başladık zaten yayına. Diğer dizilerden daha sonra başladık. Ama şu ana kadar benim gördüğüm, o karakterlerin, kardeşlerin, o mahalledeki karakterlerin bir şekilde seyirciyle empati kurmaya başladığını ve bunu başardığını gözlemliyorum. Biz de kendi aramızda böyle sıcak bir dünya yaratmaya başladık. Hikâyedeki o çatışmalar belirginleşmeye başladı. Ben, seyircinin, duygusal bir iş olduğu için empati kurabileceğini ve aslında daha güzel yerlere gidebileceğini hissediyorum. Ben de karakterimi seviyorum bu arada. Epey de eğleniyorum oynarken.Röportaj için çok için çok teşekkür ederiz. Geçtiğimiz sezon Çirkin'i oynamıştınız, oyun bu sezon devam edecek. Belli ki uzun yıllar biz Çirkin'i yine kapalı gişe seyretmeye devam edeceğiz. Yolunuz açık olsun.Umarım diyelim. Ben teşekkür ediyorum.




# Onur Berk Arslanoğlu# Onur Berk Arslanoğlu kimdir# Onur Berk Arslanoğlu tiyatro# Onur Berk Arslanoğlu çirkin# çirkin tiyatro# çirkin oyunu# çirkin tiyatro oyunu ekşi# çirkin yorumlar# çirkin oyunu bilet# kuru otlar üstüne oyuncuları# Sahipsizler
İlginizi Çekebilir