90’lı yıllarda televizyon programlarında yaptığı “aykırı” çıkışlarla adından sıklıkla söz ettiren bir isim Levent Oran. 90’ların yüksek sesli, günümüzde olduğu gibi reytingin her şeyden daha önemli olduğu günlerde Levent Oran’ı televizyonlarda sıklıkla gördük. Özellikle “Kadın kaşınıyorsa döveceksin!” söylemi ile bütün şimşekleri üzerine çekti ve onu geniş kitleler daha yakından tanıdı. Levent Oran; Savaş Ay ve Ayşe Özgün başta olmak üzere artık tartışma programlarının gözdesiydi.Biraz olsun tanınmak onu farklı sektörlere de yöneltti. Altı şarkılık devasa repertuvarıyla (!) sahnelere çıktı. Oya Aydoğan’la birlikte çeşitli gazinolarda programlar yaptı. Hatta bir ara “Beni (Siz) Delirttiniz” isimli bir kitap bile çıkarttı.Levent Oran’ın bütün bunları yapmaktaki tek bir amacı vardı: Şöhret olmak.Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta levent oran ile televizyonun öteki yüzünü konuştuk.Leven Oran medyada tanınmadan önce neler yapıyordu?İlk süreç şöyle başladı; okuldan mezun olduktan sonra -Mimar Sinan’ın o zamanki adı Fındıklı Güzel Sanatlar Akademisiydi- Ankara Birlik Tiyatrosuyla başladım. İlk oynadığımız oyun Becerikli Kanguru ve Yaramaz Sultan oyunlarıydı. Daha sonra günümüzde halen devam eden Anadolu Çocuk Oyunları Kolu vardı. Orada da Canım Keloğlan, Ferhat ile Şirin gibi oyunları oynadım. Fakat istediğim bu değildi. Ben ünlüleri tanımak istiyordum. 70’ler, 80’lerdeki ünlü isimleri tanımak istiyordum. Oya Aydoğan, Serpil Çakmaklı, Banu Alkan... Ben, ışığım dolayısıyla ekran kişisiydim. Tiyatro seyircisi bana yetmiyordu. Benim bir şekilde ekrana çıkmam lazımdı. Bu da hiç kolay değildi. Adın yok, sanın yok, kim bana yer verecekti programlarda? Bir şeyle çıkmam lazımdı ekrana.Sonra ne yaptınız peki?Bir programa alkışçı olarak gittim. Seda Sayan’ın programıydı TGRT’de. Orada aldım elime mikrofonu uzun uzun konuştum. Program bittikten sonra Seda Sayan yapımcıya dönüp “bu çocuğa dikkat” dedi. Yapımcı da bana kartını verdi. O zamanlar cep telefonu falan da olmadığı için evden arayacak diye bekliyordum. Sonra yapımcıdan bana haber geldi ve “Ayşe Özgün’e çıkar mısın? dedi. Kabul ettim. İlk programda Sevda Demirel’le yan yanayız. Ne konuşuluyordu pek hatırlamıyorum. Orada bir şey fark ettim: Program 5 dakika, bant çekliliyor. Özgürsün. Ben alkışlanma kısmını tercih etmedim. Yani alkışlanmak değil, amacım tepki görmekti. Bunun bana çıkış yolunu sağlayacağını düşünüyordum. Orada alkışlansam ikinci programa çağrılmayacaktım.Daha sonraki zamanlarda Ayşe Hanım dedi ki: “Kadına şiddet konusunu işlemek istiyorum, dayak yiyen bir kadın tanıdığın var mı?” Var, dedim. Var dedim ama kim var? O zaman şirkette çalışıyorum... Bizim Melahat adında bir sekreter vardı. Melahat sen hiç dayak yedin mi dedim. Hayır, dedi. Evet, yedin dedim. Gel bunu paylaşalım, dedim. Melahat’ı sonra dayak yiyen bir kadınmış gibi programa götürdüm. Normalde benim onu desteklemem lazım ama ben bunu yapmadım. Çünkü Melahat dayak yiyen bir kadın, ama ben burada Melahat’e saldırdım. Sen şundan dolayı dayak yedin dedim: Aptal kadın dövülür. Sonra da ardı ardına programlara çıktım."PROGRAM KONULARINI ARTIK BEN BELİRLİYORDUM"Konuları artık ben belirliyordum: “Annenize babanıza bakmayın, yaşlandığında huzur evlerine gönderin”, “Hayvanseverler ruh hastasıdır” gibi konular belirliyordum. Program program gezmeye başladım. Hava durumu programları hariç bütün programları gezdim. Tabii, ne söylediğimi bilmiyorum. Ne gelirse aklıma söylüyorum. Güzel şeyler söylesem, mesela; Kadın çiçektir” desem orada bitti.Bir gün Savaş Ay aradı, beni ATV’ye çağırdı. O gece programdan önce Savaş Ay’ın odasına gittim. Bu akşam seni patlatacağım, dedi. Odada da Esra Ceyhan vardı. Konuları ve konukların kim olduğunu bile bilmiyorum. Programda Romalı Perihan, Sacit Aslan, Alişan ve karısını balta ile kovalamış bir adam vardı.Program başladı. O gün saçımı yeşile boyamıştım. Alişan ben erkekliğin kitabını yazdım, dedi. Biz Alişan’la programda birbirimize girdik. Sonra Özcan Deniz stüdyoyu bastı. Programdan sonra Savaş Ay bir hafta hiçbir programa çıkmıyorsun, bir hafta sonra bendesin dedi.Sonra katlanarak şöhretim artmaya başladı."TİYATRODA 6 TANE ÖDÜL ALDIM"Tam olarak amacınız neydi?Ben şöhret olmadan önce tiyatroda 6 tane ödül aldım, ama bir satır yazılmadı. Tabiki amacım tanınmaktı. Şöhret olmak buradan geçiyordu.Peki tepkiler nasıldı?Liosn Kulüpleri bana “Türkiye’yi konuşturan adam” diye plaket verdi.Peki dönüp geriye baktığınızda Levent Oran olmak sizi mutlu ediyor mu, yoksa pişmanlık yaşıyor musunuz? Ya da çocuklarınız nasıl bakıyor Leven Oran’a? Ben sakin bir hayat yaşayamam. Benim hayatımda sürekli bir aksiyon olmalı. Adımı taşıyabildiğim için kendimle gurur duyuyorum. Kolay olmadı. Çocuklarımın okullarına tiyatro götürdüm. Okul aile birlikleri benden rica ederdi ve okullarda ücretsiz oyun oynardım. Bunun dışında bir gün olsun bu konuları konuşmadık. İzah etmek zorunda kalmadım. Halen de konuşmayız. Tabii, içlerinde ne yaşadılar bilemem. Onlarla arkadaş gibiyiz.Sonra tiyatroya dönmeyi hiç düşündünüz mü?Yönetmen olarak döndüm."SİYASETÇİLERİN ŞEHİR TİYATROLARINA DAYATTIĞI OYUNLARI SEYRETMEK İSTEMİYORUM"Son olarak Levent Oran sanatın neresinde? Levent Oran kimi okur, kimi dinler? Tiyatro izler mi?Siyaset programlarını kaçırmam, belgeselleri kaçırmam. Kitap okumayı, özellikle Ayşe Kulin’i çok seviyorum. Film olarak tek vazgeçemediğim, koleksiyonunu yaptığım 2. Dünya Savaşı’ndaki Nazi kamplarına ait filmleri çok seviyorum. Mesela Schindler'in Listesi...Tiyatroya izleyici olarak biraz uzağım. Siyasetçilerin Şehir Tiyatroları’na dayattığı oyunları seyretmek istemiyorum. Beğenmiyorum oyunları. İşin reji olarak mutfağında olduğum için beğenemiyorum, geçmiyor bana.Röportaj: Elif Soykan, Ali İzzet Keçeci
Röportaj
16 Haziran 2017 - 16:02
Güncelleme: 16 Haziran 2017 - 16:17
Levent Oran: Siyasetçilerin Şehir Tiyatrolarına dayattığı oyunları seyretmiyorum
Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Levent Oran ile televizyonun öteki yüzünü konuştuk.
Röportaj
16 Haziran 2017 - 16:02
Güncelleme: 16 Haziran 2017 - 16:17
İlginizi Çekebilir