‘Belene’de rastladığım Sütkesiği Köyü’nden İlyas’a sordum:
-Hepşehrim, seni ne ile suçladılar?
Bakışları ile beni süzdükten sonra anlattı:
-Köyümüz Sütkesiği’nden bir kilometre kadar ileride Çorbacılar Köyü var. İki köy arasında da çok eski bir çeşme var. Bu çeşmenin kitâbesinde, eski Türkçe bir yazı var. Belediyemizde görevli milis subayı bir gün bana, o çeşmenin taşını kırmamı emretti. Ben Müslüman bir kişiyim. Sevap için yapılan bir çeşmenin taşını nasıl kırabilirim. Bu günahı yapamam. Milisin emrine riayet etmedim diye beni tevkif ettiler ve buradayım.’
Dr. Yücetürk devam ediyor:Komünist iktidar, Türklüğü ve İslamiyet’i hatırlatan her kültür eserinin tahrip ve yok edilmesini istiyor. Türklerin yaşadığı şehirlerin yıkımı ve yerle bir edilmesinde usta olduklarını ispat etmiş, Film yapımcısı Tatyana Vaksberg’in ‘Kötülüğün Teknolojisi’ isimli filminde belgelere dayanarak gösteriliyor ki Hasköy şehrinin Hisar semti hükümet güçleri tarafından yerle bir ediliyor. Şimdi o semtin yerinde yeller esiyor.Aynı siyâsî iktidar, Bulgaristan’daki Müslümanların dinî inançlarına saygı gösterdiğini, onlara dinî vecibelerini, hür olarak câmilerde yerine getirebilmeleri için hak ve imkânlar tanıdığı iftiharla söylüyor. Utanmadan, sıkılmadan…Diğer taraftan yerle bir edilen Hasköy semtinden ve isminden cim kadar iz yok. Eşek arabası ile filme iştirak eden Ramadan isimli Türk, samîmi konuşmasında, yerle bir edilen evlerini ve bütün semti, iktisadî değeri yüksek binaları, garajları ve köklerinden sökülen meyve ağaçlarını ayrı ayrı sayıyor. Semt sorumlusu milisin ‘2 Ağustos’a kadar kadar bu semtte hiçbir Türk'ün kalmasını istemiyorum!’ dediğini unutmuyor. Ramadan devam ederek “Ve öyle yaptılar ki kızıl bereliler, köpeklerle birlikte sokaklarda bir oraya bir buraya gezmeye başlayıp insanlara ‘Daha ne bekliyorsunuz?’ Diye bağırdıklarını” da anlatıyor. Üstelik bu köylüler, Komünist Partisi’nin faal üyeleridir. Demek ki, Türk ve Müslüman olmanın cezası, hiçbir şekilde affedilmiyor.Dr. Yücetürk, belli ki ilk defa uzun uzadıya yazıyor. Hikâye, roman yazarı değil. Fakat mizah gücü yüksek… Bilindiği gibi mizah, zekânın zekâtıdır. Zekâsının zekânını cömertçe veriyor. Bu sebeple toplam 824 sayfalık kitabı, okuyucuyu hiç sıkmıyor. Kolayca okunuyor.Doğduğu ve yaşadığı topraklardan kaba kuvvetle uzaklaştırılmayanlar, başka diyarlarda yaşamak mecburiyetinin acısını tatmayanlar, vatan hasretinin ne olduğunu ve vatan sevgisini bilmezler. Vatan sevgisini bilmeyenlerin vatanları ellerinden kolayca alınabilir. Gençlerimiz bu tecrübeyi yaşamak imkânını bulamayabilirler. (İnşallah bulamazlar) Bulamadıkları için vatan sevgisinin gönüllerinde yeşerip boy salması mümkün olmayabilir. Bu tehlikeli durumdan onları ancak, vatanından uzak kalmış insanların hâtıraları koruyabilir.Dr. Ahmet Yücetürk’ün ‘Kötülük Unutmaz’ ve ‘Kızıl Cehennem’ isimli kitapları gençlere bu imkânı sunuyor. Üstelik Pokemon oyunlarından daha zevkli saatlerde…YAKIN PLAN YAYINLARI:www.yakinplan.com.tr e-posta: [email protected] Telefon: 0.212-458 20 22Dr. AHMET YÜCETÜRK: 4 Temmuz 1941’de Bulgaristan’ın Eski Cuma (Tırgovişte) iline bağlı Avdallar (Lovets) Köyü’nde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Sonra Eski Cuma Türk Ortaokulu’na devam etti. Doktor olmak istediği için Bulgar Lisesi’ne kaydını yaptırdı. Bu liseyi dördüncülükle bitirdi. Bulgaristan’da her Türk gibi askerliğini iki yıl işçi asker olarak yaptı. 1961-1967 yılları arasında Sofya Tıp Fakültesi’nde okudu. Mezuniyetten sonra Eski Cuma İhtisas Hastanesi’nde genel cerrahî uzmanı olarak çalıştı ve ortopedi-travmatoloji ihtisası yaptı.1978 yılında Türkiye’ye göç etmek için müracaatta bulundu. Eski Cuma makamları, bu talebi siyâsî suç olarak gördü. Bunun üzerine 21 Eylül 1978’de işinden kovuldu. Bunu da Türkiye’ye göç etme sebebi olarak siciline işlediler. Daha sonraki yıllarda idârî makamların baskısına maruz kalarak yaşadı. Dinî mensubiyetinin işâretlerinden biri olan Türk ismimin zorla değiştirilmesine karşı koydu. Hiçbir suç işlemediği halde 24 Haziran 1985 târihinde kelepçelenerek tevkif edildi. 108 gün Bulgaristan Emniyet Teşkilatı’nın hücrelerinde sorgulandı ve işkenceye mâruz bırakıldı. Buradan Belene Toplama Kampı'na götürüldü. Kampta altı ay, suçsuz 570 Türk münevveriyle birlikte zulüm gördü. Ardından Bulgar nüfusunun yaşadığı bölgelere sürgün edildi. 10 Haziran 1988 târihinde serbest bırakıldı. Jivkov rejimi Bulgaristan Türklerini etnik bakımdan yok etmek istedi. Bu istek üzerine Bulgar Emniyeti, Bulgaristan'ı 6-7 saat içinde terk etmesini emretti. Bunun üzerine 29 Haziran 1989’da ailesiyle beraber Türkiye’ye göç etti. Hâlen Türkiye’de yaşamaktadır. |
BOĞAZİÇİ YAYINLARI: Çatalçeşme Sokağı Nu: 44 Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul Telefon: 0.212-520 70 76 Belgegeçer: 0.212-526 09 77 www.bogaziciyayinlari.com.tr e-posta: [email protected]
KISA KISA… KISA KISA…1-BERLİN CADDELERİNDEN NECİD ÇÖLLERİNE: İbrahim Öztürkçü / Etkileşim Yayınları2-YEŞİL KİRAZ: Gülten Dayıoğlu / Yapı Kredi Yayınları.
3-ROMANDA MİSTİK EĞİLİMLER: Sema Noyan / Hece Yayınları.
4-OSMANLI HÂKİMİYETİNDE ARAP TOPRAKLARI: Jane Hathaway’dan Çeviren: Gül Çağalı Güven. İş Bankası Kültür Yayınları.
5-İTALYAN RAPORLARINDA BALKAN SAVAŞLARI: Antonello Folco Biagini’den Çeviren: Sadriye Güneş / Tarihçi Kitabevi.
DERKENAR:DİL MESELESİ
Bütün canlılar yalnızca yaşadıkları ânın bilincinde olabilirken insan, dünü ve yarını olan bir varlık olarak yaratılmıştır. Dünü ve yarını olma ise dille doğrudan ilgili bir durumdur. Yâni insan, dünü yarına diliyle taşıyabilir ve bu yüzden de târih sâhibidir. Dünü yarına taşımanın eksilmesi veya aksaması, bilinç zayıflığına ve hâfıza kaybına yol açar. Millet olarak yaşadığımız sıkıntıların çok büyük bir kısmının temelinde geçmişi bugüne yeterince taşıyamayışımız yatmaktadır. Burada elbette geçmişi gereğinden fazla yüceltmek, çokça rastlandığı gibi kutsamak veya geçmişe bağlanıp kalmaktan söz edilmemektedir. Türk aydınındaki hiç eksilmeyen ve her devirde görülen kimlik bunalımı ve problemin kaynağına işâret edilmeye çalışılmaktadır.Kişilerin olduğu gibi milletlerin de bir kaderleri ve yeryüzünde yerine getirmek mecburiyetinde oldukları görevleri vardır.Elbette insanlık târihini en çok etkileyen ve yönlendiren millet olarak Türklerin de bu buhran döneminde insanlık için yapması gereken şeyler vardır. Büyük milletlerin büyük meseleleri olacağı unutulmamalıdır. Büyük hedefleri olan milletlerin tâkip edeceği yol bellidir. Genç kuşaklarını büyük ideallerle yetiştiren milletler er veya geç o hedeflerine ulaşmıştır. Târihin yüklediği sorumluluklardan kaçan veya o sorumlulukların altında ezilen kişilerin çoğunlukta olduğu bir milletin büyüme ihtimali de insanlığa herhangi bir şekilde katkıda bulunma imkânı da olamaz.Dil, kişi varlığının da millet varlığının da gerçekleşme, vücut bulma alanıdır. Bu alan büyük bir hassasiyet ve titizlikle geliştirilmeye çalışılmalıdır ki millet varlığını tehlikesizce sürdürebilsin. Dilin korunması eğitim organları, aile, basın-yayın, ibâdethâne, kışla ve benzeri kurumların, geliştirilmesi ve işlenmesi ise aydın ve sanatçıların görevidir.Prof. Dr. VAHİT TÜRK: Türkçe Yazılar, Ankara 2014 Berikan Yayıncılık. s: 7,8