Hollywood’un tartışmalı yıldızı Kevin Spacey, yıllar süren suskunluğun ardından Cannes Film Festivali'nde yeniden sahneye çıkıyor. 2017’de başlayan ve onlarca kişiyi kapsayan cinsel taciz iddialarıyla sarsılan Spacey, İngiltere’de 12 ayrı suçlamadan beraat etmişti. Hukuken suçsuz bulunsa da kamuoyundaki imajı büyük ölçüde zarar gören oyuncuya, Cannes’da Yaşam Boyu Başarı Ödülü verilecek olması geniş yankı uyandırdı.
“Olağan Şüpheliler”, “Amerikan Güzeli” ve “House of Cards” gibi kült yapımlarda sergilediği performanslarla sinema tarihine geçen Spacey, bu ödülle birlikte adeta bir “beyaz sayfa” açıyor. Ancak bu sayfa, pek çok kişi tarafından sorgulanıyor: Sanat dünyası, geçmişteki suçlamaları görmezden mi geliyor?
Cannes'ın Tercihi Tartışma Yarattı
Festivalin bu yılki kararları, “sanatçı ile sanat ayrımı” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Spacey’nin ödüllendirilmesi bazı çevrelerce "hukuki beraatın sanat dünyasında otomatik olarak itibar iadesi anlamına gelmeyeceği" gerekçesiyle eleştirildi. Cannes yönetimi, Spacey’nin sanatsal başarısını öne çıkarırken, bazı insan hakları savunucuları ve sektör profesyonelleri karara tepki gösterdi.
Spacey, Cannes sahnesine en son 2016 yılında çıkmış, amfAR galasında sunuculuk yaparken o dönem başkan adayı dahi olmayan Donald Trump’ı sert şekilde eleştirmişti. Bugün geldiği noktada, kendi geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalan Spacey'nin yeniden alkış alacak olması ironik bir tabloyu da ortaya koyuyor.
Aklanmak Yeterli mi?
Her ne kadar yargı süreci oyuncunun lehine sonuçlansa da, sosyal ve kültürel düzlemde bu kararın ne kadar kabul gördüğü tartışmalı. Kevin Spacey’nin ödüllendirilmesi, “erkek egemen sinema dünyasında güçlü figürlerin hâlâ korunabildiği” yönündeki eleştirileri de beraberinde getiriyor.
Bu ödül, sinema tarihinde sadece bir kariyerin değil, aynı zamanda kamu vicdanının ve toplumsal hafızanın da sınandığı bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.