Röportaj: Yusuf Çifci
Dünya prömiyerini yaptığı 16. Harlem Uluslararası Film Festivali’nden En İyi Yabancı Film Ödülü’yle dönen “Reflection”, İngilizce olarak çekilen bir Türk filmi olma özelliği taşıyor. Selçuk Yöntem, Taro Emir Tekin, Yasemin Szawlowski, Ali Süreyya Tuncer, Elit Andaç Çam, İbrahim Aköz gibi isimlerin rol aldığı fantezi türündeki film, sıradışı senaryosu ve hikâye kurgusuyla ön plana çıkıyor.
İstanbul’un turistik açıdan popüler bir noktasında yer alan bir otelde geçen “Reflection”, aynı otelde bir araya gelen farklı milletlerden insanların yalanlar, yüzleşmeler ve erken bir kıyamet etrafında birleşen hikâyesini anlatıyor.
Mürekkep Söyleşiler'de bu hafta Reflection filminin yönetmeni İlker Şavaşkurt ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Filmde Türkçe yerine İngilizceyi tercih etmişsiniz. Niçin filmin dili İngilizce?
Reflection (Akis)in ilk tiyatro hali (Sodom, Shadow ve Raven’ın olduğu) bana zaten hiç yerel bir metin olarak gelmiyordu. Karakterler topraklarımızdan birçok olay ve edebi metinle örtüşüyordu ama hiç buradan olan insanlar gibi değillerdi. Ne isimleri ne söylemleri hiç Türk karakterler gibi canlanmıyordu bende.
Bu hikayenin İstanbul'da geçtiğini hayal edince Ashu otomatik olarak Türkleşiyordu çünkü kendisi otelin sahibi, işletmecisi, resepsiyon sorumlusu vs. Fakat İstanbul'da bir otele genelde yabancılar geliyor diye düşündüm ve bu insanlar elbette İngilizce konuşacaktı. Filmin İngilizce’ ye dönüşümü çok doğal yollardan oldu.
Ana dili Türkçe olan oyuncularla çalışmak zor olmadı mı?
İlginç şekilde hiç zor olmadı, filmi çekerken Türkçe film çekiyor gibiydik, farkına varmıyorduk. Zaten şimdiye kadar bunu fazlasıyla yapmıyor olmak bence büyük bir hata. Türk oyuncular çok yetenekli ve yeni deneyimlere çok açıklar.
Otelde geçen pek çok film var ve sinema, otel konusuna oldukça meraklı. Akis de yine bir otel filmi. Sinemada niçin otel sıklıkla tercih ediliyor?
Oteller; hapishaneler gibi okullar gibi veya bir şirket gibi, toplumun mikro bir halidir. Dar alanda, insan hikayelerinin dışa vurumu hep daha çarpıcı olmuştur. Oteller ayrıca eğlenceli yerlerdir. Para karşılığında kısa süreliğine bir mülk sahibi olursun, bu epey keyifli bir şey.
Otel bir çeşit mikro dünya. Pek çok müşteri buluyor ama bu müşterilerin hepsinin ortak noktası çaresizlik. Çaresizlik insan fıtratında mı var?
Çaresizlik ve zayıflık hepimizin fıtratında var.
"SELÇUK YÖNTEM GİBİ KARAKTERLER HER İNSANA DENK GELMİYOR"
Filmde Selçuk Yöntem, Aziz Sodom karakterini canlandırıyor ve görevinin de “korumak” olduğunu söylüyor. Tabii, bu konuda pek de başarılı olamıyor, çünkü kendisi de pirüpak değil. İnsanın zaten var olan bir günahı işlemesi ve fıtratına uygun bir şekilde davranması Aziz Sodom’u niçin rahatsız ediyor?
Tüm dinlerde Tanrı kavramı da Sodom gibi insanı koruduğunu, gözettiğini, bağışladığını iddia ediyor ama bunların hiçbiri öyle olmuyor. İnsanın korunduğu falan yok. O, biraz dinin kandırmalarını simgeliyor.
Aziz Sodom aslında rahatsız olmuyor, aksine onları günah işlemeye teşvik ediyor ve bundan besleniyor. Belki de sadece sonucu tahmin ettiği gibi olmuyor, o kadar.
Bu arada Selçuk Yöntem ile yollarınız nasıl kesişti?
Yakın bir arkadaşım aracılığı ile senaryoyu kendisine ulaştırdım. Çok beğendi ve görüştük. Selçuk ağabey gibi karakterler her insana denk gelmiyor, çok şanslı hissediyorum kendimi bu anlamda.
Artık hep görüşüyoruz :)
Olaylar niçin perşembe gecesi başlıyor? Bu bir tesadüf mü yoksa bir anlamı var mı?
Tesadüf değil elbette :) Kutsal Perşembe, son akşam yemeği.
Filmin belki de en ilginç karakteri resepsiyonist Bay Ashu. Kendisi bu distopik dünyanın merkezinde yer alıyor. Bize bu karakterden bahsedebilir misiniz?
Ashu, Zarathustra’nın isimlerinden sadece biri. İçinde farklı elementler barındıran karmaşık bir karakter ve çok keskin. Bu distopik dünyanın oyun kurucusu o. Kapıdaki melek ve zebani Ashu.
Film sizin daha önceki bir söyleşinizde de söylediğiniz gibi “Geçmişin izlerinden kurtulmak, günahlarımızdan kaçmak gerçekten mümkün mü?' sorusuna cevap arıyor. Sahi, gerçekten böyle bir şey mümkün mü?
Geçmişin izlerinden kurtulmak, sanıyorum farkında olmadan hepimizin peşinde koştuğu bir hayal. Kısa süreli bir şekilde mümkün, tamamen mümkün değil.
1Filmde tanrı, günah, kader gibi pek çok dini kavrama gönderme var. Filmin hazırlık sürecinde dini kaynakları incelediniz mi?
Din zaten hayatımızın ilk evrelerinden beri hep yanıbaşımızdaydı aslında. Mehmet Gaziosmanpaşa, ben ise Bayrampaşa'da büyüdüm. Bunları irdeliyor olmak sürpriz değil. Kendi adıma ben ilk senaryo aşamasına gelmeden önce, evet, epeyce bir kaynağı tekrar gözden geçirdim. İslam'dan Paganlığa kadar.
BİR YÖNETMENE SORDUM: 8 KISA SORU, 8 KISA CEVAP
Satın aldığınız ilk albüm
Offspring - Americana
Son zamanlarda baştan sona dinlediğiniz albüm
And Justice for All – Metallica
Sinemada ilk izlediğiniz film
Tam emin olamıyorum ama 1993 yapımı Charlie Sheen’in oynadığı Rambo parodi filmiydi sanıyorum. O ara çok parodi film çıkıyordu.
En sevdiğiniz yönetmenlerden üçü
Werner Herzog, Francis F. Coppola, Orson Welles
Ezberlediğiniz ilk şiir
Emre Varışlı şiiri biliyorum sanıyorum sadece ezbere.
Sizi etkileyen üç film
Apocalypse Now, Johnny Got His Gun, Eraserhead
İzlediğiniz ilk tiyatro oyunu
Lüküs Hayat
Gün içinde en çok kullandığınız kelime
Dert