Merve Balcıoğlu yazdıYurdumun güzel sokaklarında, birileri hergün kendine hayali kahramanlar aramak zorunda kalıyor. Sokakların karanlık sahipleri, balık yemi yardımı ile yön gösteriyor hepimize. Açlığın ve soğuk evlerin nüfuz gücü yoktur. Karanlık adamlar, kötü gölgelerini her sabah peşimize takarlar, öyle kabullenmiş oluruz ki, sonunda nüfuz gücünün varlığını bile unuturuz. İyi tarafta savaşmak her zaman, size sunulan bir kurtuluş simitidir. Ne zaman böyle oldu güzelim dünya? Başkalarının savaşında zorunlu izleyici olmaktan, insan olmak nasıl bir his hatırlamıyoruz.Ey yüce kapitalizm, biraz fazla ileri gitmedin mi? Bize biraz yaşam alanı bıraksaydın belki biraz zaman kazanırdın... Bık artık sürüklemekten ve hırpalamaktan! Irk, din, dil, renk, ses ayrımı ile bin eşit parçaya böldünüz. Üstelik, ertesi sabah okullara, işlere gitmemizi beklediniz. Umudu olmayan insan, ne yapsa güzel olabilirdi. Bir parça ekmek ve biraz su devri geçti artık. Bunu da siz yapmadınız mı? Bizleri bu hayata sizler alıştırdınız. Üstelik bağımlı hale getirdiniz. Şimdi kimden hesap soralım? Yarı ölü bedenlerimiz sabahları yollarda ölmeye devam ederken hesap sormaktan çoktan vazgeçmedik mi? Yazmaya korkuyoruz! Okumaya ve hatta, keyifle sohbet etmeye bile korkuyoruz. Yanınızda duran kim bilir kimin adamıdır, bunun endişesi üzerimizden asla gitmiyor. Kendimi bir kaç uyku hapı ve kahve komalarına sokmak zorundayız.Biz, çileği ağaçta yetişen, meyve olarak bilen bir nesil olarak büyüdük. Kanımız akıyor mu? Ondan bile çok emin değiliz. Yine de büyük öğretilerimiz var. Üstelik tüm insanlık için düşündüğümüz planlarımız var. Kendi hayatının sonunu göremeyen, hayalperest insanlar olarak küçücük kaldık ve sonunda yaşamak için kendimize hayali kahramanlar yarattık.Keşke hep sanat olsa, güzellikleri yazsak, güzel şeyler çizsek... Ama sanat her zaman çok zevkli olmuyor işte. Ölümün gizli tuzaklarını hissetmek kadar sinir bozucu tutunmaya çalışmak ve belki de hiç başarılı olamayacağını bilmek... Sonra şunu hatırlarız çoğumuz: Bizim gibi insanlar hep böyle yaşadı, onlar bir şekilde başardı. Onlar ki bir dönemi değiştirdiler. Bu gidiş içerisinde dünyanın ne suçu olabilir. Karbon tozu hali ile hepimize yer veriyor. Biz kendimizi onun içinde yok ediyoruz. Şeytan eğer takmadan sırtımıza çoktan yerleşmiş. Bizler savaşa inanmıyoruz. Ihlamur seviyoruz, sokakta çıplak ayak çocukları ve başına buyruk gezen,aç da olsa dönüp yüz vermeyen kaldırım kedilerini. Sokağa inanıyoruz, başka çaremiz yok. Onları da elimizden aldılar. Artık sokakları işgal ettiler. Yine de direnmek gerek, öyle bir politik görüş falan için de değil. Hakkımız olan gökyüzünü geri almak için, çünkü kötü adamlar gökkuşağı için toplantı yapmayacak. Biz bunu artık öğrendik. Gregor Samsa, olmak öyle kolay iş değil. Gurur istiyor, bir de sağlam sinir sistemini zorunlu kılıyor. Farkındalık bu dünya için insanlara verilecek en büyük cezadır.O zaman biraz Samsa, biraz depresyon gerisi Rock'n Roll...
Edebiyat
26 Ekim 2016 - 17:32
Gregor Samsa'nın askerleriyiz!
Gregor Samsa, olmak öyle kolay iş değil. Gurur istiyor, bir de sağlam sinir sistemini zorunlu kılıyor.
Edebiyat
26 Ekim 2016 - 17:32