Nilgün Çelik yazdı
Serkan Cenker, edebiyatımızın kapısına yaklaşık yaklaşıp geri döndüğü bir türü de yazıyor: Gotik.
Türk Edebiyatında korku temasının işlendiği sınırlı sayıda eser vardır ancak 1980 sonrası yavaş yavaş arttığını söylemeliyiz. Edebiyatımızda tür olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulybani’si ile girmiş olsa da bugün Gulyabani’yi tam olarak gotik türünde değerlendirmek doğru olmaz. Dönemin şartlarına göre daha ideolojik yazılmış olduğunu söylemek mümkün. Halkın cine, perilere, fala olan inancını kırmak üzere yazılmış olan roman, Osmanlı’nın dinsel ideolojileri yerine batının maddeci düşüncelerini yerleştirmeye çalışmıştır.
Serkan Cenker’in romanı Marcus, Simyacı ve Yarım Yüzlü Çocuk romanı ise tür olarak Gotik romanı tam olarak kavramakta. Mekâna uygun konu ve kahramanlar, şaşırtan, ürperten büyülü gerçekçiliğe yaklaşan atmosferiyle okuru tam olarak içine almakta. O yüzden edebiyatımıza gotik türde yazan yeni bir yazar geldi demek çok abartı olmaz.
Eser, İstanbul’da Osmanlı döneminde Padişahın sadrazamlar aracılığıyla hükmettiği, halkın fakir ve cahil olduğu dönemde geçiyor. S. Cenker’in yarattığı atmosfer ve hikâyenin özü, tam da işaret ettiği döneme uygun. Simyacılık, din, baskı, bilinmeyene merak ve gerçeğin gördüklerimizden çok başka olduğunun altını çiziyor.
Gotik türünün olmazsa olmazı korku ve bu korku karşısında dehşete düşmek, aynı anda hayalimizde canlandırmak ve gerçekle okuduğumuz arasında hayal gücümüzü zorlamak, imkansızın ötesine geçmek biraz fantastik sınırlarını zorlamak bu eserde bulabileceğimiz unsurlardan.
Her şey simyacı Mustafa’nın doğum anında karısını ve bebeğini kaybetmesiyle başlıyor. Karısından ve bebeğinden vazgeçmek onun için ne kadar zorsa biliyor ki: “Simyacıların birinci kuralı buydu. Bu ilimle uğraşan bütün insanlar bilir ki kâinattan bir şey almak için aynı değerde bir şey vermek gerekir. Buna takas kuralı denir. Kâinatın bütün kanunu bu tabiat üzerine oturmuştur.” …. “Bakırdan altın yapmak bir ölüye can vermekten sonra ilinin ulaşabileceği en lanetli ve en büyük amaçtır. Buna ulaşmak için bütün ahaliden soyutlanıp kendini kâinatta bir toz parçası gibi kaybetmek çoktan göze aldığı bir kayıptı.” (s,21)
Bir kavanoz içindeki ceninle simyacılığı başaracak, başarmakla kalmayıp yeniden “yaratacaktı.” “Kavanozu sevgiyle öptü ve içindeki cenlinle konuştu: ‘Her şey yolunda gitseydi bugün doğumunun yedinci seneyi devriyesi olacaktı.’” S,29
“ Gördüklerine inanmayarak kazanın dibindeki altın zerrelerini terazi kabına topladı ve hassas terazide ölçtü, yarım okkaydı. Ölen evladının bedeninin ağırlığıyla aynı ağırlıktaydı.” S,130
Serkan Cenker, simyacı üzerine inşa ettiği kurgusunu zaman zaman fantastik zaman zaman ezoteriğin sınırlarına getiriyor. Bir gizemin içinde örüyor kurgusunu. Bebeğini ve eşini kaybeden simyacı Mustafa’nın, incir ağacının altında olağanüstü atmosferde bulduğu bebek Marcus / Yarım Yüzlü Çocuk, onu simyacılığın peşine düşürürken okuru da karanlık sırlarla dolu dünyaya götürüyor.
Eser, zaman zaman kahramanın gözünden evrensel bir görü ile okura sesleniyor. Bu bazen bir hayat görüşü bazen kâinatın dengesini hatırlatır gibi. “Tanrı birinin dişini diğerine geçirirken, ötekini sınırsız bir çoğalmaya lanetlemişti. Birbirlerini yeryüzünden silemeyecek sonsuz bir döngü içinde açlık ya da öldürmek, ölmek ya da üretmekle lanetlenmişlerdi.” S,23
Eseri farklı kılan bir boyut, müthiş bir birikim olduğunu düşündüğüm efsanelerden, tarihi ve dini bilgilerden harmanlayarak zenginleştirmiş olması. Yan hikayeler gibi görünen Âdem, Lilith ve Lut Kavimleri hikayeleri aslında okura es verdirmek için değil kurgunun özünün bir parçası. İlerledikçe bu hikayelerin kurgunun temeli olduğunu anlıyoruz.
Çok kahramanlı kalabalık bir roman değil, Marcus, Simyacı ve Yarım Yüzlü Çocuk. Simyacı Mustafa, Marcus, Mehmet çevresinde oluşan ancak gotik türünün her maddesini taşıyan bir roman. Korku ve umutsuzluk dini temellerde şekillenirken mekânın ürperici havası ve kahramanların buna uygun eylem ve diyalogları kitabı unutulmaz kılıyor.
Gerçek sır ne? İnsanın özü ne? Efsanelerin başı: göğün yüceliği nerede başlar? Tüm soruların cevabı devamını gelmesini beklediğimiz bu eserde.
Eserin iç tasarım ve illüstrasyonlarını da Serkan Cenker ile Hemad Javadzade yapmış. Görsellerle başka bir boyut kazanmış eser. Kitabın girişindeki QR kod ile sadece duyularımıza değil hayal gücümüzü de hareketlendiriyor yazar.
Baştan sona uzun ve derin bir çalışma olduğunu düşündüğüm eser, Marcus, Simyacı ve Yarım Yüzlü Çocuk Eksik Parça yayınlarından okura sunuldu.
Gotik sevenler -sevmeyenler kaçırmayın…