Serpil Kaya yazdı
Bu satırları yazarken ben,bir Yıldırım Türker şiiri,Sezen Aksu`nun sesinden çalınıyor kulaklarıma:
``Kirpiklerinde bir çiğ tanesi olsam
Ansan o bahçeyi, rüzgârı çağırsan
Mevsim suluboya olsa
Günlerden mercan
İşte sanki o an
Nubar Terziyan sırtımı okşar
Eski filmler halâ o bahçede
Siyah beyaz ağlar.``
Sahiden Siyah - Beyaz ağlıyordu eski filmler, o bahçede...
Öyle naif, öyle duru, öylesine içten.
Yeşilçam Devleri geliyor birbirinin peşi sıra gözlerimin önüne...
Nubar Terziyan`lar, Kadir Savun`lar, Adile Naşit`ler, Suna Pekuysal`lar, Hulusi Kentmen`ler...Ve adı şu an aklıma gelmeyen, gelse bile satırlara, sayfalara sığamayacak kadar çok olan değerli büyükler,sanat emekçileri...
Hani aşkların, tutkuların ebedi yaşandığı o Siyah-Beyaz filmlerdeki gibi olsa yine hayat; Genç Kadın, sevdiği adamın gözlerinin içine bakmaya utansa. Genç Adam, sevdiği kadın uğruna ölümü bile göze alsa.. Fabrikatör Hulusi Bey, pamuk gibi yumuşacık kalbiyle sevenlere kol-kanat açsa… Sevgili Nubar Terziyan, o sıcacık yüzüyle, gülüşüyle, o tatlı şivesiyle konuşsa; konuşurken bir bir yüreklerimize dokunsa?
Elimizi uzatsak Beyaz Cam`a, o sıcacık gülüşler gerçek olsa?
Mahallede birisinin derdi, herkesin derdi olsa?
Herkes karınca kararınca birbirine destek olsa, omuz olsa, yürek olsa?
O meşhur şarkıdaki gibi: “Bütün dünya buna inansa, hayat bayram olsa...”
Sadece Türk filmlerinde yaşanmasa bu sahneler. Herkes ama herkes aslında gerçek hayatın, insanlığın bu olduğuna inansa, tüm bu değerleri yaşasa, yaşatsa?
Tebessümler, kahkahalar ekrandan gerçek hayatlarımıza doğru aksa…
Ve bizler, bu sıcak gülümseleri sadece filmlerde yaşamasak...
Gidenlerin ardından... deyince benim aklıma Siyah - Beyaz filmler, o filmlerdeki kahramanlar gelir hep.
Eski filmlere tutkun olduğum için mi, o filmlerdeki babacan, sevimli yüzlere çok ihtiyacım olduğu için mi, o büyük sanatçılarımızın yeri asla doldurulamadığı için mi bilinmez.
Sezen Aksu da böyle hissetmiş olmalı ki, ünlü şairimiz ``Yıldırım Türker`` in kaleminden ``Kırık Vals`` şarkısını taa yüreğinde hissederek seslendirmiş;
``Eski filmler o bahçede halâ siyah-beyaz ağlar...``
Gelişen teknolojinin yapaylığıyla solunan havada,galiba çok ihtiyacımız var Nubar Terziyan`a, şen kahkahalarıyla etrafı çınlatan, yüreği bir o kadar narin Adile Abla`ya, babacan ve muzip tavırlarıyla, bıyığını buran Hulusi Kentmen`e, bizlere her defasında bir hayat dersi veren Münir Özkul`a. (Allah sağlık ve sıhhatler versin)
Belki de gerçek hayatta dokunulamayacak kadar azaldıkları için bu değerler, eski filmler, o yazlık sinemalarda halâ Siyah-Beyaz ağlıyor.
Ne dersiniz?
murekkephaber.com