Yazar ve araştırmacı gazeteci kimliğiyle büyük beğeni toplayan New Yorker kadrosundan David Grann, unutulmuş tarihleri derin bir araştırma ve netlikle aydınlatıyor. Kayıp İngiliz kâşif PercyFawcett hakkında yazdığı 2009 tarihli çığır açan kitabı "TheLost City of Z: A Tale of Deadly Obsession in the Amazon" önce çok satanlar listesine girdi, ardından yönetmen James Gray tarafından 2016'da sinemaya aktarıldı. Grann kısa yazılarında Aryan Kardeşliği'ni, suçlu politikacı James Traficant'ı, çekici azılı suçlu ForrestTucker'ı ve efsanevi bir dev kalamarı (inatçı avcısıyla birlikte) anlatmıştır.
Grann'ın 2017 tarihli başyapıtı "Dolunayın Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI'ın Doğuşu" bir ulusun hem geçmişine hem de geleceğine hitap eden, belirgin bir Amerikan suç ve ırkçılık hikâyesi olarak nadir bir eser. Ağırlıklı olarak 1920'lerde Vahşi Batı'nın alacakaranlığında geçen kitap, toprak gaspının ve kendine özgü sorunları olan bir adalet mekanizmasının doğuşunun öyküsü.
Grann'ın kitabının merkezinde, Ohio ve Mississippi Nehri vadilerindeki ana vatanlarından batıya, Missouri ve Kansas'a sürülen ve nihayetinde Amerikan hükümeti tarafından Oklahoma'daki "Kızılderili Bölgesi" olarak adlandırılan bölgeye yerleştirilen ve 1800'lerin sonlarında burada yoğunlaşan Kızılderili kabilesi OsageHalkı yer alıyor.
1894'te Osage topraklarında keşfedilen petrolün ardından kabile, maden haklarını elinde tutarak ve arazilerini müteahhitlere kiralayarak fevkalade zenginleşti. Bu da gözü dönmüş vurguncuların bölgeye akın etmesine neden oldu. Sömürü, sadece suçun kol gezdiği gelişen kentlerde değil, aynı zamanda Amerikan hükümetinin izniyle Kızılderili servetlerinin (beyaz) vasiler tarafından yönetildiği ve milyonlarca kârın kaymağını yiyen çarpık, düpedüz ırkçı bir "vasilik" sistemi uygulayan ABD hükümetinin onayıyla da arttı.
Daha da kötüsü 1920'lerin başındaki sözde Korku Krallığı Dönemi sırasında düzinelerce Osage,yavaş zehirlenme de dahil,gizemli koşullar altında öldürüldü. Böylece kârlı "kelle hakları" (petrol haklarının hisseleri dahil) art niyetli ailelerle evlenenler tarafından miras alınabildi. 1923 yılında FBI, Osage'ların talebi üzerine bir soruşturma başlattı ve bu da büronun ilk cinayet davalarından biriyle sonuçlandı. Ama olan olmuştu bile.
Aktör Leonardo DiCaprio, Grann'ın kitabı için "Kesinlikle bir aydınlanmaydı" diyor ve olayların 30 dakikalık mesafede meydana gelen bir başka korkunç beyaz-azınlık şiddet olayı olan ve iki gün süren 1921 Tulsa ırkçı katliamına yakınlığına dikkat çekiyor. (Ne yazık ki, her iki adaletsizliğin de herkes tarafından bilinmesi için aradan bir asır geçmesi gerekti.) "Tulsa katliamı Afrikalı Amerikalılardan oluşan bir topluluğun tamamına yönelik açık bir saldırıyken bu olay çok daha sinsi bir şekilde ilerledi ve çok uzun yıllar sürdü. Bugün hala yankıları devam ediyor."
2016'da Grann'ın el yazmasının haklarını henüz yayınlanmadan önce satın alan DiCaprio'nun ekibi "New York Çeteleri", "Köstebek" ve "Para Avcısı" gibi başarıların ardından altıncı iş birlikleri için projeyi yönetmen MartinScorsese'ye sundu. Scorsese şöyle diyor: David Grann'ın kitabını okuduğumdahemen gözümde canlandırmaya başladım. İnsanları, ortamı, aksiyonu. Bunu bir film haline getirmem gerektiğini anladım. Ve bu hikâyeyi ekrana taşımak için Leo ile yeniden bir araya gelmekten heyecan duydum.
Ancak Scorsese o sıralarda uzun süredir üzerinde çalıştığı ruhani destan "Sessizlik"in kurgu aşamasındaydı ve ayrıca "İrlandalı"nın devasa prodüksiyonu çoktan başlamıştı. Gerçek anlamda çalışmaya başlayacakları Ocak 2017'ye kadar senarist Eric Roth ile masaya oturamayacaktı.
Yönetmen hem Grann'ın yazdıklarından hem de yapımcı Rick Yorn'un (Scorsese ve DiCaprio'nun temsilcisi) belirttiği, bunun nihayet kendi "western"i olabileceği ihtimalinden etkilendiğini hatırlıyor. Scorsese, çocukluğundan beri bu türe olan sevgisini dile getiriyor.
"Hep bir western filmi yapmak istemiştim ama hiç yapmadım," diyor. "Büyürken izlediğim western filmlerinin çoğunu çok sevdim ve hâlâ da seviyorum. Buna, esasen çocuklar için yapılmış olan Roy Rogers filmleri ve 40'lı ve 50'li yılların sonlarında ortaya çıkan daha karmaşık filmler de dâhil. Western'in geleneksel mitlerine yani kültürün mitleri etrafında inşa edilen filmlere, psikolojik westernlerden daha fazla ilgi duydum. Ancak sinema tarihini bilmenin amacı asla tekrarlamak ya da sürdürmek değil, ilham almak ve gelişmektir. Bu filmler bir sinemacı olarak beni besledi ama aynı zamanda gerçek tarihin derinliklerine inmem için bana ilham verdi."
KÜLTÜRÜN KALBİNDEKİ ADALETSİZLİK
Amerikan tarihinin utanç verici bir bölümünü konu alan "Dolunay Katilleri" geleneksel kalıplara uymuyor. Scorsese ve Roth'un "Dolunay Katilleri" uyarlaması farklı bir kahramanla başlıyor: Osage cinayetini çözen kahraman Teksas Korucusu ve FBI Ajanı Thomas Bruce White Sr.
"Keşfetmek istedim," diye anımsıyor Scorsese. "Eric'le çalışmaya başlamak ve ne tür bir film yapabileceğimizi görmek istedim. Ama bunun anlamı şuydu: 2017'den 2020'ye kadar, "İrlandalı”yı çekerken Teksas Korucularının tarihinin bazı yönleri de dahil olmak üzere, FBI'ın ve Tom White'ın karakterinin bakış açısından bu hikâyenin her yönünü gözden geçirdik. Her şey Tom White'ın elindeydi. Tom White'ın ana karakter olduğu hikâyeye mümkün olan her açıdan bakmaya çalıştık."
O halde Scorsese, Roth ve DiCaprio'ya; nihayetinde hikâyede bir merkeze ihtiyaç olduğunu fark ettikleri için teşekkür borçluyuz.
Yönetmen, "Neden aslında Osage'larla ilgili olan bir filmi Tom White hakkında yapıyoruz?" diye sorduğunu hatırlıyor. "Esasında olan şey şu: Trenden iniyor, botlarını görüyoruz, başımızı kaldırıyoruz, Stetson şapkasıyla karşımızda. Kasabaya giriyor ve tek kelime etmiyor. Bunu daha önce de görmüştük."
Scorsese, Beyaz rolünün DiCaprio için çok sınırlayıcı olacağından endişeleniyordu. Senaryo taslağının, Roth, DiCaprio, Scorsese'nin kızı ve diğer birkaç becerikli kişi tarafından seslendirilen karakterlerin gayri resmi bir okuması, bir değişiklik yapma iç güdülerini netleştirdi.
"Polis prosedürünü kötülemek istemiyorum" diyor yönetmen, "ama bu okumadan bir hafta sonra Leo yanıma geldi ve 'Bu filmin ruhu nerede?' dedi."
DiCaprio da yaşadıkları çıkmazı benzer ifadelerle hatırlıyor. "Eric, Marty ve benim,Osage bakış açısını kazanmamız ve bunu sadece bir FBI soruşturma hikâyesi olmaktan çıkarmamız uzun zaman aldı" diyor. Kitabı okuduğunuzda bunun çok güzel işlediğini fark ediyorsunuz ama biz gelip de günü kurtaran bir FBI ajanıyla ilgili sıradan bir beyaz kahraman hikâyesi anlatma riskiyle karşı karşıya kaldık. Gerçekten kolaylıkla bu duruma düşebilirdi. David Grann, 'Bakın, eğer bu konuda bir film yapacaksanız Osage'ların tüm bu olaylardaki rolünü anlamanız çok önemli' derken hep çok dürüst oldu."
Çalışma yıllar sürdü, tüm ana unsurlar aynı anda diğer işlerle uğraştı: DiCaprio Quentin Tarantino'nun "Bir Zamanlar... Hollywood'da" filmine geçti, Roth Denis Villeneuve'nün iki bölümlük efsanevi "Dune" filminin hazırlıklarına girişti ve Scorsese "İrlandalı"nın lojistik işleriyle uğraştı.
Ama sonunda bir çözüm ortaya çıktı. Doğrudan mahkeme tutanaklarından ve Grann'ınOsage cinayeti davasını Roth'un dramatik bir şekilde düzenlediği anlatısından alındı. Kürsüde Fairfax, Oklahoma'daki petrol sahalarında iş bulan Birinci Dünya Savaşı gazisi Ernest Burkhart vardı. Burkhart, amcası tarafından tasarlanan bir suç komplosuna dahil olduğuna dair ifade veriyordu: Zengin bir Osage ailesinin kızıyla evlenmesini sağladığı, karısının kız kardeşlerini, kayın biraderini, kuzenini ve hatta annesini öldürmekte suç ortaklığı yaptığı bir komplo. Sırada karısı Mollie vardı.
"Bizim için duygusal an buydu," diye hatırlıyor DiCaprio. "Bu iki insanın bu davadan sonra bile nasıl birlikte kaldıkları çok karmaşık, çok karanlık, karakter açısından çok büyüleyici. En sonunda ayrıldılar. Ancak Marty'nin çok iyi yaptığı şey çatışmalı, çok da masum olmayan karakterlere insanlık katmak. Filmin odağında olması gereken de buydu, bir yabancının kimin cinayet işlediğini araştırması değil."
Scorsese için, dramayı kişisel bir ihanet öyküsü olarak konumlandırmak "Dolunay Katilleri"ni sahiplenmesi için geçmesi gereken bir geçitti. "Ernest ve Mollie işin anahtarıydı" diyor. "Her şey güven ve sevgiye dayalı ve biz bunun tehlikeye atıldığını ve ihanete dönüştüğünü görüyoruz. Peki buna teşvik eden faktör neydi? Her zaman daha fazlasını istemek: daha fazla toprak, daha fazla para. Nedeni her neyse bu konu beni cezbediyor. Bu benim kültürümün köklerine, geldiğim yere kadar uzanabilir."
Scorsese mahkeme tutanaklarında bazı ipuçları buldu. "Elinizde Ernest'in ifadesinin alındığı bir tutanak var" diyor yönetmen, "ve ismini veriyor, işi olmadığını söylüyor. Başka bir şekilde ifade ediyorum, 'bahis odasında takılıyorum' diyor. Ben bahis odasında takılan insanlarla büyüdüm. Giyinip süslenmeyi seven genç bir adamı ele alalım. Arada bir insanları soyuyor, başka kadınlarla takılıyor. Bence bu karakter üzerine çalışabiliriz, zayıf bir karakter. Amcasıyla, etrafındakilerle yüzleşemiyor ya da yüzleşmeyecek."
Senaryo açısından, kapılar artık açıldı. Scorsese zor kısmı atlattıklarını fark etti. "Bir şey bulacağımızı biliyordum," diyor. "Artık doğru yoldayız, bunu hissediyorum çünkü filmin ruhu orada: Ernest ve Mollie. Ernest'i biz yaratacağız. Onu tanıyan insanların bize anlattıklarına dayanarak bunu öğreneceğiz."
KATİLLERİ BULMAK: ANA OYUNCU KADROSU
Ernest Burkhart rolüyle zorlukların üstesinden gelen ve motive olan DiCaprio, kendini karakterin temelini bulmaya adadı. Aktör,Burkhart karakteri için "Kendini Osage kültürüne asimile etti ve tam bir bukalemun oldu" diyor. "Osagehalkı üyeleriyle çok sayıda toplantı yaptık ve inanılmaz derecede yardımcı oldular. Bazı harika danışmanlarımız vardı. Oldukça derin konulara daldık."
DiCaprio, olabildiğince birinci elden görüşler almaya çalıştı. Bazıları karakterinin soyundan gelenlerden ve akrabalarındandı. Yine de kendini kariyerinin en karmaşık ve çelişkili oyunculuk işlerinden birine doğru ilerlerken buldu. Burkhart; savaştan yaralı çıkmış, ağır işlerde çalışamayacak durumda ve amcası tarafından bekâr Mollie'ye safça yem olarak atılmış bir ahmak olarak Oklahoma'ya gelir. Komplonun suç ortağı olduktan sonra da aşkının gerçek olduğunu hisseder.
"Leo ve ben Ernest'i yaratma konusunda çok heyecanlandık" diyor Scorsese ve ekliyor: Aynı zamanda Ellen Lewis (oyuncu yönetmeni) geldi ve Mollie için bazı olası aktrisleri değerlendirdik.
Kısa sürede hem DiCaprio hem de Scorsese kendilerini, o sıralarda Kelly Reichardt'ın Montana'da geçen "Mutlak Kadınlar" filminde yalnız bir çiftlik sahibi olan Jamie rolünde sergilediği sessiz sedasız büyüleyici performansıyla dikkat çeken Amerikan yerlisi aktris Lily Gladstone'la yakınlaşırken buldular.
DiCaprio şöyle hatırlıyor: Onunla bir Zoom toplantısı yaptık ve hemen ardından Marty 'İşte bu,' dedi. Sadece inanılmaz bir zarifliğe sahip değil, aynı zamanda kendi de bir Amerikan yerlisi, yani Karaayak olduğu için filmde onun bakış açısından çok şey vardı. Marty'nin takip toplantıları yapmaması ve hatta seçmelere katılmaması çok nadir görülen bir durumdur. Bunu onda, onun gözlerinde, ruhunda ve elbette önceki çalışmalarında gördü.
Gladstone, ilk toplantılarını, zaman içinde (ve birçok taslakta) titizlikle gelişen saygı dolu bir iş birliğinin başlangıcı olarak anımsıyor.
"Filmi çekmeden yıllar önce, ilk endişem Mollie'nin geri planda kalmasıydı," diye hatırlıyor aktris. "Ve bu benim kalbimi kırdı çünkü Osage halkının kim olduğunu, nasıl sömürüldüklerini anlatmadan bu hikâyeyi anlatamazsınız. Ama hem Marty hem de Leo böyle bir hikâyeyle ilgilenmiyorlardı. Leo'yu karakterdeki ikiliği oynamak istediği içinkutluyorum,bu konuda çok yetenekli. Marty de bununla çok ilgili. Katolik olarak yetişirseniz böyle olur, inanın bana. İyi ve kötü kavramlarının tamamı içinizde yatıyor. Çok erken yaşta öğreniliyor."
Aktris, dindar olduğu bildirilen Mollie'yi anlayabilmesinin anahtarı olarak Katolikliği gösteriyor. Bu, Scorsese ile yaptığı ilk görüşmelerde de çok tartışılan bir konuydu. Gladstone, ilginç bir şekilde yönetmenin çalışmalarıyla ilk temasının 1997 yapımı "Kundun" filmi olduğunu söylüyor. "Amerikan yerlileri ile haklarından mahrum bırakılmış, yerinden edilmiş Tibetliler arasında pek çok paralellik kurabilirsiniz."
DiCaprio, Gladstone'unMollie'nin iç çatışmalarından, özellikle de Ernest'le flört ederken bile karakterin kendini yok etme duygusundan etkilendiğini hatırlıyor. "Mollie'ye daha önce sahip olmadığı çok fazla derinlik ve farkındalık kazandırdı. Ernest'e şüpheyle yaklaşıyor ve hilebaz çakal düşüncesini ortaya atıyor. Beni çağırması ve 'Çakal para istiyor' demesi...İnanılmaz derecede açık ve cesur bir partnerdi. Osage olmamasına rağmen Lily kendini o kültüre kaptırdı. Hikâye anlatımında da onu gerçekten bir rehber olarak gördük. Bu filmi yaparken Marty ve benim için kesinlikle bir ilham perisiydi."
Scorsese şöyle diyor: Onun varlığının ve sessiz tepkilerinin Leo üzerinde ve karakterinin gelişiminde yarattığı etkiyi görmek çok ilginçti. Mollie ile Ernest arasındaki ilişkinin tanımlanmasına gerçekten yardımcı oldu. "Benim için Lily ve Leo ile bu duygu dolu bölgeyi keşfetmek oldukça ufuk açıcı ve öğretici bir deneyimdi. Mollie rolünde sessizliği çoğu zaman sözlerinden daha güçlüydü. Söylemedikleri, sakladıkları... Kelimelerinden bile daha etkili bir şekilde ifade ediyordu.
İlham perileri ve uzun süreli iş birliğinden bahsetmişken "Dolunay Katilleri" Scorsese'nin Robert De Niro ile onuncu filmi. De Niro bu filmde Ernest'in sığır yetiştiricisi amcası, Korku Krallığı Dönemi'nin baş mimarı William "King" Hale rolünde. Nihayetinde cinayetten hüküm giymiş olsa da Hale bir çelişkiler yığınıdır: Hem gaspçı ve tehditkâr hem de "dünyanın en güzel insanları" dediği Osage'ların dostu olduğuna gerçekten inanan biridir.
Scorsese, "Bu çok karmaşık bir durum," diyor. "Sanki bir peygamber gibi. Vakitlerinin geldiğine inanıyor. 'Onlara yardım edeceğim. Mezarlarına girmelerini kolaylaştıracağım. Bunu onlar için yapacağım. Medeniyetler gelir ve gider,' diyor ama asıl mesele onları gerçektensevmiş olması. Ayrıca, anladığım kadarıyla, 60'larda Bill Hale'in cenazesine katılan bazı Osage'lar da vardı. Yani mesele sadece bir kötü adam ve kahraman kadar basit değil."
"Bu Çocuğun Hayatı"fiminden otuz yıl sonra De Niro ile yeniden bir araya gelen DiCaprio için şartlar oldukça mütevazı. "Kariyerimi başlatan ilk film De Niro sayesineydi. Beni o rol için seçmişti ve ilginçtir ki Hale'e çok benzeyen istismarcı bir üvey babaydı. İşte şimdi Bob'la tekrar çalışacaktım ve "Katiller" de garip bir şekilde aynı dinamiğin evrilmiş haliydi. Bu ilişkinin nasıl biteceğine dair on toplantı yapmışızdır. Bu insanların kim olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaya devam ettik."
FBI ajanı Tom White rolü değişmiş olsa da rol hâlâ Oscar adayı Jesse Plemons'a parlama şansı veriyordu. White, avı kendi kurduğu tuzağa düşerken onu dinlemek ve not almakla yetiniyor.
Plemons şöyle açıklıyor: Zor olan kabul etmekti. Tamam, bu acayip derecede dürüst, ahlak ve adalet temsilcisini canlandırıyorum ve aynı zamanda onu insan yapmaya çalışıyorum. De Niro ile olan sahnelerinin kendilerine özgü besleyici bir yanı olduğunu söylüyor. "Onun gibi biriyle çalışmak çok keyifliydi. Her seferinde ince değişiklikler oluyordu ve ben de bu şekilde çalışmayı seviyorum. Söylenmeyen, derinlerde olup biten çok şey var."
Senaryonun daha küçük rolleri bile önemli oyunculara verildi. John Lithgow ve kısa süre önce Oscar kazanan Brendan Fraser son dönemeçte birbirleriyle çekişen avukatları canlandırıyor. Lithgow, Scorsese için "Kendini tamamen işine kaptırmış yönetmenler var, işte o bunun timsali," diyor. "Bu yönetmenlerin birkaçıyla çalıştım. Onlar için her şeyi yaparsınız." Fraser ekliyor: Scorsese ile çalışırken herkese kendini önemli hissettirir.
Oluşturulan oyuncu kadrosu ne kadar etkileyici olsa da tek bir kare bile çekilmeden önce, Osage'ların kendilerine ekranda ve ekran dışında önemli bir yer açmasının zamanı gelmişti.
TOPRAĞI DİNLEMEK: OSAGE KATILIMI VE KUTSAMA
Kültürel çarpışma, Scorsese'nin olağanüstü işlerinin tamamında işlediği bir temaydı ve "Dolunay Katilleri"nin özünde de bu tema yatıyor. Senaryosu henüz geliştirme aşamasındayken yapım için ön planlamalar şekillendi ve birkaç önemli karar alındı.
Bunlardan biri, filmi, Oklahoma'da Osagebölgesinde, bir asır önce Korku Krallığı Dönemi'nin yaşandığı kasaba ve topluluklarda çekmekti. Scorsese'nin aldığı bir başka karar da filmin yapım sürecinde OsageHalkının tam iş birliğine başvurmak oldu. Osage'lara ulaşan Scorsese; onların tarihini, kültürünü, geleneklerini ve kaygılarını öğrenecek, hikâyelerini dinleyecek, hayallerini duyacak ve yapımın her aşamasında toplulukla ilişki kuracaktı. Dahası, Osage halkına baştan sona saygı ve hürmetle yaklaşılmasında ısrarcı olarak hikâyelerinin gerçeğe uygun ve doğru bir şekilde anlatılmasını sağladı.
Scorsese ve ekibi, filmin yapım sürecinin ilk adımı olarak 2019 baharında Osagebölgesinegiderek mekân keşfi yaptı ve Osage topluluğuyla doğrudan bir araya geldi. Scorsese ile OsageHalkının Baş Şefi Geoffrey “Dik Duran Ayı” arasında bir görüşme ayarlandı. Derin bir bağ kuruldu.
"Harika bir iki buçuk saatti," diyor Şef Dik Duran Ayı. "Ona endişelerimi anlattım. Osage'ların sadece ortalıkta yatan cesetler olarak gösterilmesini istemedim. Filminde tarih ve kültürün doğru bir şekilde temsil edileceğini umuyorduk. Bay Scorsese ve ekibinin bizlere yaklaşımı çok saygılıydı. Yaptığı bazı filmlerden, özellikle de Hıristiyan misyonerlerin ve 17. yüzyıl Japonya'sının kültürlerinin ciddi ve saygı çerçevesinde sunulduğu ‘Sessizlik’ filminden bahsetti ve bu çok ümit vericiydi."
Toplantının ardından GrayHorseOsage topluluğu,Scorsese ve film yapım ekibi için bir akşam yemeği düzenledi. Bu önemli etkinliğe yüzden fazla kabile üyesi katıldı ve birçoğu Korku Krallığı Dönemi sırasında öldürülen aile üyeleri hakkında konuştu. OsageHalkı Kongresi üyesi BrandyLemon(daha sonra Osage topluluğu ile film arasındaki irtibatı sağlayan kişi) şöyle diyor: Bay Scorsese etrafta dolaştı ve katılan her bir Osage'ın elini sıktı.
MarianneBower araştırmacı rolünü pekiştirerek Osage danışmanları ve toplumun geneliyle bağlantı kurdu ve Scorsese, yaratıcı ve prodüksiyon ekipleri ile Osage toplumu arasında etkin bir şekilde irtibat kuran kişi oldu. Bu da araştırmaların, kültürel ve tarihi konuların yapım ve yapım sonrası boyunca devam eden bir diyaloğa dönüşmesinin yolunu açtı.
COVID-19 vurduğunda mekanlar keşfediliyor, setler inşa ediliyor ve oyuncu kadrosu geliştiriliyordu. Faaliyetler durma noktasına geldi ve çekim planları geçici olarak askıya alındı. Bu zorunlu ara esnasındaScorsese, Ernest ve Mollie'nin hikâyesine ince ayar yaptı ve senaryonun bazı bölümleri üzerinde yeniden çalıştı. Yeni başlangıç tarihi 2021 baharı olarak belirlendi.
Çalışmalar yeniden canlandı ve üç paralel hat üzerinde hızla devam etti: Yapım ekibi Oklahoma'nın Osage bölgesine dönerek mekanları tamamladı, setlerde inşaat yeniden başladı ve oyuncu seçme süreci kaldığı yerden devam etti. Temel bir oyuncu seçme kriteri ortaya çıktı. "Katiller"dekiOsage karakterler mümkün olan her durumda bir Osage aktör tarafından canlandırılacak ve bunun mümkün olmadığı durumlarda ise (Lily Gladstone örneğinde olduğu gibi) her Osage rolü bir Amerikan yerlisi tarafından doldurulacak. Filmdeki tüm Osage rolleri Amerikan yerlileri tarafından canlandırılıyor.
William Belleau, ("Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma") Mollie ile bağları olan bir Osage kökenli Henry Roan rolünde; TatankaMeans ("Saints&Strangers") Kızılderili federal ajan John Wren rolünde; Cree ve Métis kökenli seçkin Kanadalı aktör TantooCardinal, ("Kurtlarla Dans," "İhtiras Rüzgarları ") Mollie'nin annesi Lizzie rolünde ekibe katıldı. Cara JadeMyers ("This is Us"), JaNae Collins ("Rezervuar Köpekleri") ve JillianDion ("Legion") sırasıyla Mollie'nin üç kız kardeşi Anna, Reta ve Minnie'yi canlandıracaktı.
Scorsese ve oyuncu seçme ekibi Oklahoma eyaleti genelinde bir açık çağrı düzenledi ve sonuçta birkaç Osage oyuncusu kilit rollere seçildi: YanceyRedCorn, Osage Şefi Bonnicastle rolüyle ilk kez sinemaya adım atarken; EverettWaller, Şefin yardımcısı Paul RedEagle'ı; TaleeRedcorn, Osage liderini; DesireeStormBrave Jones ve Elisha Pratt ise Osage çifti Joseph ve BerthaBigheart'ı canlandırdı.
Arka plandaki yüzlerce oyuncuyu saymazsak toplamda 44'ten fazla rol Osage oyuncular tarafından canlandırıldı. Eski bir Osage avukatı olan aktör YanceyRedCorn, 12 yaşında ilk kez "Kızgın Boğa" filmini izlediğini ve o zamanda beri bir Scorsese hayranı olduğunu söylüyor. Oyuncu çağrısını öğrendiğinde dayanamamış. "Neden olmasın ki diye düşündüm. Konu Scorsese. Seçmelere sırf eğlence olsun diye katıldım. İhtimaller neydi ki? Ama geri dönüş aldım ve sonunda bana rolü teklif ettiler."
Yapım öncesi Nisan ortasında başlamak üzere ivme kazanırken Scorsese, DiCaprio ve ekibin kilit üyeleri Şef Dik Duran Ayı, danışman yapımcı ChadRenfro (film için Halk tarafından Büyükelçi olarak atanmıştı) ve birkaç Yaşlı dahil olmak üzere Osage topluluğunun önde gelen üyeleriyle yüz yüze görüştüler. Toplantı, film yapımcılarının hikâyeye yaklaşımlarını temsilci Osage Yaşlılarına doğrudan açıklamaları ve endişelerini dinlemeleri için düzenlendi.
Toplantı, Bartlesville kasabasının dışında bir Oklahoma kültür merkezi ve müzesi olan Woolaroc'ta yapıldı. İlk olarak Scorsese konuştu. Osage yazar Charles H. RedCorn'un geleneksel Osage toplumu için büyük bir değişimin yaşandığı bir dönemde gerçekleştirilen kutsal bir ritüeli anlattığı romanı "A PipeforFebruary"nin açılış bölümünden oluşan bir önsöz içerecek olan filmin yapısı hakkında konuştu. Scorsese bu sekansın, petrol zenginliğinin hızla arttığı dönemde beyaz kültürün Osage'lara bakış açısını gösteren haber görüntüleriyle kesileceğini açıkladı.
Scorsese, Osage'ların paraları ve malları için öldürülmesinde William Hale'in düzenlediğinden çok daha karmaşık bir düzenin söz konusu olduğunu filminde açıkça ortaya koyacağını vurguladı. "Osage'larzengin bir kültüre sahipler" dedi yönetmen. "Ne kadar çok şey öğrenirsek, sahnelere o kadar çok ayrıntı ekleyeceğiz."
Osage topluluğundan yaşlılar da toplantıda söz alarak endişelerini, öykülerini ve düşüncelerini film ekibiyle paylaştılar. Çoğu Korku Krallığı Dönemi'nden doğrudan etkilenen insanların torunlarıydı. Osage yaşlısı MarvinStepson hikâyeyle olan güçlü bağını açıkladı: Büyükbabası Bill Stepson, Korku Krallığı Dönemi sırasında öldürülen ve filmde tasvir edilen bir Osage idi. Film yapımcılarına yüreklendirici önerilerde bulundu; ki bu çok önemliydi.
Stepson, "Önünüzde zorlu bir görev var" dedi. "Ama eminim ki harika bir hikâye anlatacaksınız ve bizim de görmek istediğimiz bu, gerçeği olabildiğince iyi anlatan harika bir hikâye."
DiCaprio, sohbetin alevlenmesine vesile olan birkaç soru sordu. Toplantı sona erdiğinde Scorsese ve DiCaprio, toplumu dinleme fırsatı buldukları için duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
İki dünyanın bir araya geldiği ve film yapımcıları ile OsageHalkı arasındaki karşılıklı saygının bir örneği olan toplantı amacına ulaşmıştı. Oklahoma eyaleti de destek verdi. "Bu eşsiz hikâyenin yaşandığı yerde, OsageBölgesi’nde çekilecek olmasından büyük heyecan duyuyoruz ve bu hikâyeyi dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerle buluşturmak için yenilikçi topluluklarımızı ve yaratıcı insanlarımızı yakından tanıyacak olan bu yapımı ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz," diyor Turizm ve Markalaşma Bakanı Oklahoma Vali Yardımcısı Matt Pinnell. "Eyaletimizin tanıtılmasından duyduğum gururu anlatamam."
Osage halkını film yapım sürecine dahil etme çabaları oyuncu seçimiyle kalmadı. Eyaletin Film ve Televizyon Komisyonu ile yakın iş birliği içinde çalışan yapım, filmin çeşitli bölümlerinde çalışmak üzere Osage zanaatkârlarını ve ustalarını işe almaya başladı. Sanatçı AddieRoanhorse yapım tasarımına yardımcı olması için işe alındı ve Osage kültür danışmanı Julie O'Keefe kostüm departmanının vazgeçilmez bir üyesi oldu.
Osage yaşlısı John Williams,Osage kültür danışmanı oldu. OsageHalkı Dil Programı Direktörü VannBighorse da filmde Osage dilinin çeviri ve kullanımını denetlemek üzere görevlendirildi ve Osage dili öğretmenleri JanisCarpenter, Christopher Coté ve BraxtonRedeagle'ı film boyunca konuşulan anadilde oyunculara koçluk yapmaları için görevlendirildi. OsageHalkı Kongresi üyesi BrandyLemon, topluluk danışmanı oldu.
Hiç abartısız denilebilir ki daha önce hiçbir film şirketi, trajik hikayesini anlatacağı insanların torunlarıyla bu kadar yakın ilişki kurmak için çaba göstermemiş ve Osage toplumuna, her yaştan insana derin bir saygı duyduğunu göstermemişti.
Osage ve yapım arasındaki dostluk ve anlayışın bir başka örneği olarak 15 Nisan 2021'de, yani çekimlerin resmi olarak başlamasından dört gün önceOsageHalkı üyeleri ile 100'den fazla oyuncu ve ekip, çekimlerin başlangıcını kutlamak için Bartlesville'in dışındaki bir tepede bir araya geldi. Osage üyesi O. J. Littlecook duasını, GrayHorse Baş Komite Üyesi Archie Mason kutsamasını ve Osage Prensesi GiannaSiekeRab'bin Duasını işaret diliyle okudu.
Mason, "Başarılı bir yapım olması, herkesin çalışmalarında güven içinde olması, sağlığının iyi olması ve yapım ile OsageHalkı arasındaki ilişkilerin devam etmesi için dua ettim" diyor.
Scorsese yaptığı konuşmada, filmin Osage'ların geleneksel topraklarında çekildiğini kaydederek, geçmişte bu topraklarda yaşamış olan atalarına şükranlarını sundu. DiCaprio, Osage halkına film ekibini ağırlama konusundaki cömertlikleri için teşekkür ederek, "Bu son derece önemli hikâyeyi büyük bir saygı ve tevazuyla anlatıyoruz," dedi.
Toprak kutsama töreninde konuşan Şef Dik Duran Ayı şunları söyledi: Bay Scorsese ve ekibinin bize gösterdiği saygı umduğumuzdan çok daha fazla. Bu hassasiyet memnuniyet verici ve David Grann'ın bize gösterdiği saygının bir devamı niteliğindedir.
Tören, 99 gün süren çekimlerin ardından 15 Eylül 2021'de sona erecek olan yapımın başlangıcını kutlamak için dokunaklı ve güzel bir fırsattı.
GELİŞEN BİR KENTİN YENİDENİNŞASI: ÜRETİM VE TASARIM
Görüntü yönetmeni RodrigoPrieto ("Para Avcısı," "Sessizlik," "İrlandalı"), annesi Cayuga ve Mohawk kökenli olan besteci Robbie Robertson ("Komediler Kralı," "Paranın Rengi," ayrıca "Son Vals" filminde tanıtılan TheBand'in gitaristi ve solisti) ve kurgucu Thelma Schoonmaker (üç Oscar'dan ilkini kazandığı 1980 yapımı "Kızgın Boğalar"dan bu yana Scorsese'nin filmlerinin çoğunda birlikte çalışmıştır) dahil olmak üzere Martin Scorsese'nin en güvendiği çalışma arkadaşlarının çoğu "Dolunay Katilleri" için kamera arkasında bir araya geldi.
Yönetmenle ilk kez birlikte çalışan isimler ise kostüm tasarımcısı Jacqueline West ("Diriliş," "Dune," "Operasyon: Argo") ve kariyeri Scorsese'ninki kadar uzun efsanevi yapım tasarımcısı Jack Fisk oldu. Fisk'in ilk çıkışı,TerrenceMalick'in 1973 tarihli başyapıtı "Kanlı Toprak" ile oldu. O zamandan beri Teksaslı yönetmenle "Cennet Günleri", "İnce Kırmızı Hat" ve "Hayat Ağacı" dahil yedi filmde daha çalıştı. Dış mekân setleri kurma konusunda uzman olan Fisk, David Lynch'in "Mulholland Çıkmazı", Paul Thomas Anderson'ın "Kan Dökülecek" ve Alejandro GonzálezIñárritu'nun, başrolünde Oscar ödüllü Leonardo DiCaprio'nun oynadığı "Diriliş" filmlerini tasarladı.
Fisk gülerek, "Marty ile konuştum ve bana, 'İnsanlar senin bir filmi açarak büyük gösterebileceğini söylüyorlar' dedi," diyor. "Dışarıda çalışmayı seviyorum. Ünüm, setleri sesli çekim stüdyolarında değil dışarıda kurmamdan geliyor."
Fisk'in üstesinden gelmesi gereken zorluk ise Osage topraklarında mevcut yapıları yeniden tasarlayarak ya da sıfırdan inşa ederek hikâyeyi anlatmak. Asıl kasaba olan Fairfax'in büyük bir kısmı çağdaşlaştırılmış ya da harap olmuştu. 1920'lerde geçen bir dönem filmi, Osage topraklarının zenginliğini yansıtan geniş açık alanlara ihtiyaç duyacaktır. Hazırlanması gereken birkaç ev ve ofis de vardı.
Fisk, "OsageHalkı kısa süre önce Pawhuska'daki Ana Cadde'nin hemen dışında, eski yük istasyonunun bulunduğu yerde iki buçuk metre karelik bir arazi satın almıştı," diye anlatıyor. "Burayı temizleyip park ve rekreasyon alanına dönüştüreceklerdi. Onlardan planlarını ertelemelerini istedik. Bu geniş alanın amaçlarımıza mükemmel bir şekilde uyduğunu gördük ve tren istasyonumuzu burada inşa etmek için izin aldık, üç yüz altmış beş metrelik ray ve gerçek bir lokomotif getirdik. Burası mükemmel bir seçimdi."
Fisk, Osage evleri ve pazar yerleri için yer aramaya başladı. Yakındaki Pawhuska, makul bir Fairfax olarak kullanıldı. Fisk, "Kihekah Caddesi'nin yeniden inşasına yaptığımız son dokunuş, caddeyi toprakla kaplamak oldu," diyor. "Bu seti bütünleştirdi, daha batılı hale getirdi ve canlandırdı."
Bu kadar çaba harcanmışken neden yarım saat uzaklıktaki Fairfax'te çekim yapılmadığını sormak mantıklıydı. Fisk şöyle açıklıyor: “Fairfax yıllar içinde; doğal tahribatlar, kasırgalar, bocalayan bir ekonomi ve geçen zaman nedeniyle büyük bir yıkıma uğradı. Binaların çoğu kullanılamaz durumdaydı. Çatılar çürümüştü. Pawhuska'dakinin aksine, güvenli bir şekilde çalışabileceğimiz çok az mağaza önü vardı.”
Fisk, tarihi araştırmalara güvendiği kadar, tasarımlarına rehberlik ettiği için senaryoya da güveniyor. "Bu karakterle ilgili bir film" diyor. "Ben bir aktrisle evliyim." (Fisk'in eşi, "Kanlı Topraklar"da tanıştığı Oscar ödüllü SissySpacek). "Muhtemelen karakter hakkında çoğu tasarımcıdan daha fazla düşünüyorum. Topografya kadar önemli olan bir diğer şey dekarakterlerin içinde yaşadıkları yapılardır. Marty gelip Lizzie ve Mollie'nin evini gördüğünde çok rahatlamıştı. Bence tam da hayal ettiği gibi oldu."
Böylesi başarılara imza atmış bir sinema emektarı için Fisk'iniş birliğinden ayrı bir heyecan duyması çarpıcı. Scorsese yaptığı çalışmaları herkesten daha açık sözlülük ve özgüvenle anlatıyor. "Bence birbirimizi tamamlıyoruz çünkü o tüm film referanslarını sunuyor, ben ise sadece gerçekliği" diyen Fisk, ilk konuşmalarında yönetmenin bahsettiği otuza yakın filmi hatırlatıyor. "Roman okumayı bile sevmiyorum çünkü insanların bir şeyler uydurduğunu görebiliyorum. O yüzden ben de dergileri okuyorum. Belgesellere bakıyorum. Dönem fotoğraflarına bakıyorum. Gerçekte nasıl bir şey olduğuna dair bana bir fikir verecek herhangi bir şey yani. Bu setlere birer heykel gibi yaklaşıyorum. Canlı bir şey, büyüyor."
Fisk, Scorsese'de benzer bir kişilik görüyor. Tasarımcı, "Marty'de beni heyecanlandıran şey, filmle ilgili duyduğu gençlik ve heyecan," diyor. "Bu bulaşıcı. Otuz yaşındaki biri gibi heyecanlı. Sahip olmayı çok istediğim bir zekâsı var. Ama çok fazla şey hatırlıyor. Bu referans filmleri, daha önce etkilendiği gibi tekrar etkilenmek için izliyor.”
"Bu film Marty'nin westerni," diye ekliyor Fisk. "Bu var oluşumuzun ilk dönemlerine dair gerçek bir hikâye. Hâlâ bir ulus olarak şekilleniyorduk. Açgözlülük ve aşk üzerine bir film. Ve 'Dev' gibi. Belli bir zaman diliminde karakterlerin değiştiğini ve geliştiğini görüyorsunuz. Tek başıma göremediğim bir dünyayı görüyorum. Ve bence insanları gerçekten hepimizin bir parçası olan başka bir dünyaya götürecek.
OSAGE HALKI TARİHİ̇ GERÇEKLER
OSAGE TOPRAKLARI
- Osage halkı, 1870'lerde Kansas'taki bölgelerinden taşınmaya zorlandıklarında Oklahoma'da kendi bölgelerini satın aldılar.
- Onlar, bölgelerini kendi paralarıyla satın alan tek Amerikan yerlileridir.
- 1890'larda Osagebölgesinde petrol keşfedildi.
- Maden haklarının OsageHalkı tarafından bir bütün olarak paylaşılması amaçlanmıştı.
ABD HÜKÜMETİNİN OSAGE'LARA MÜDAHALESİ
- Yirminci yüzyılın başlarında ABD Hükümeti, Oklahoma'nın eyalet olabilmesi için Osagebölgesini (o zamanlar "Kızılderili Toprakları" olarak adlandırılan bölgenin bir parçası) özelleştirmek istedi.
- Osage Kabile Hükümeti, yerüstü mülklerini "tahsis etmeyi" kabul etti ancak Osage Halkının, bütününün yararına olacak şekilde mineral haklarını, (yüzeyin altındaki haklar) kolektif mülkiyetini korumak için ABD Hükümeti ile birkaç yıl boyunca müzakere ettiler.
- Osage Halkına, şu anda OsageBölgesi olan bölgede çıkarılan her petrol için telif ücreti ödendi.
- Petrol gelirleri Osage'ların dünyanın en zengin insan gruplarından biri olmasına katkıda bulundu.
- Asıl "tahsis sahiplerine" maden hakları için telif haklarından birer pay olan "kelle hakları" verildi. Kelle hakları sadece miras yoluyla, yani aileye veya eşlere devredilebiliyordu. Sistem başından beri hatalıydı. Bazı ilk tahsis sahipleri Osage değildi, sisteme girmeyi başararak toprak ve mülkiyet payı elde etmişlerdi.
- Korku Krallığı Dönemi'nin en kötü yıllarından sonra Osage Halkı, 1925 yılında Kongre'yi ikna ederek en az yarı Osage olmayanların kabilenin bir üyesinden miras almasını yasaklayan bir yasa çıkarılmasını sağladı.
- Osage Halkı "beceriksiz" olarak görülüyordu, bu nedenle petrol telif haklarıyla gelen zenginlik artışıyla birlikte ABD Hükümeti, Osage Halkının paralarını yönetmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış bir Vasi Sistemini kurdu. Vasiler, Osage banka hesaplarını yönetme yetkisi verilen beyaz adamlardı ve petrol telif hakları Osage Halkı adına ABD hükümetine emanet olarak yatırılıyordu. Bir rüşvet, yolsuzluk ve dolandırıcılık sistemi geliştirildi ve bu Vasi Sistemi aracılığıyla Osage vatandaşlarından milyonlarca dolar çalındı.